YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||
Darbesiz Demokrasi | |||||||||||||
![]() Darbelere alışık bir toplumuz vesselam. Eskiden periyodu bile belliydi. Her on yılda bir demokrasiye balans ayarı yapmak için gelirdi paşalar. Fakat ne hikmetse demokrasinin ayarı yapılırken ülke ekonomisi de 20 yıl geriye giderdi. Fakat bunda bir tezat olduğunu sanmayın. Bu usul mehteran takımı örnek alınarak geliştirilmiş de ondan. Ancak bir farkla; mehter takımı 2 adım ileri bir adım geri atarken darbeciler tersini yapmışlar. 12 Eylül darbesinden hemen önce lise ikinci sınıfta okuyordum. Okullar tatile girmeden önceki mayıs ayından bazı kareler aktarmak istiyorum. İlk olarak o yıl ülkemizin her bucağında en karışık ve en kalabalık 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. İzmir'de TARİŞ Fabrikası çalışanları greve gittiler ve öyle ileri gittiler ki nihayet fabrikayı yakmayı bile başardılar. İzmir, İmparator Neron'un Roma'sı gibi yanıyordu. Her gün faili meçhul cinayetler işleniyordu. Bu cinayetleri planlayanların matematikten anladıkları kesindi. Çünkü ölen insanlar bir sıra dâhilinde sağ ve sol kesimden oluyordu. Böylece ülkedeki sağ ve sol dengesi bozulmuyordu. İlçemizde okulun çok sevilen Lise Müdürü Ahmet İşçi Bey, bir akşam evine giderken karanlık bir el tarafından vuruldu ve hayatını kaybetti. Tabi faili bulunmadı. Ahmet İşçi Bey Sosyal demokrat olarak bilinen biriydi. Bu cinayetin arkasında faşistler var, denildi. Unutmuyorum cenazesini kalabalık bir yoldaş grubu taşımıştı. Sloganlar atarak marşlar eşliğinde bir cenaze merasimiydi bu ve o gün herkes faşistlere karşı bilenmişti. Çok geçmeden ilçemizde ikinci önemli faili meçhul cinayet işlendi. Bu kez Ülkü Ocakları Başkanı Garip Güldalı hedeflenmişti. Yine böyle bir Ramazan akşamı teravih namazından dönerken karanlık bir köşede işlenmişti cinayet. O günlerde fısıltı gazetesi cinayetin arkasında komünistlerin olduğunu söylüyordu. Ülkenin her bucağından kurtarılmış bölge haberleri geliyordu. İlçemizde de bir hazırlıklar vardı. Aynı mayıs ayında yoldaşlarımızla Corum Yaylasına gittik ve orada ormanın derinliklerinde gerilla provası yaptık. Silah yoktu. Sadece yarın dağa çıkarsak nasıl yaşardık provasıydı. Mantar topladık, hangi otlar yenir araştırma yaptık. Lisede eğitim sıklıkla inkıtaa uğruyordu. Okula gittiğimiz bir sabah ilk teneffüste lise son sınıftaki bir yoldaşımızdan alıyorduk haberi. Bu gün falan yoldaşın ölüm yıl dönümü, deniyordu. Bunun anlamı açıktı... Eylem yapılacaktı. İkinci derse girildiğinden kısa bir süre sonra son sınıftaki lider yoldaşlardan biri koridora çıkıp slogan atıyordu. Ardından bizler çıkıyorduk. Öğretmenlerin sessizce okulu terk etmelerine göz yumuyorduk. Sonra barikat kuruyorduk. Aman Allah'ım ne sorumsuzmuşuz o günlerde. Üst kattaki tüm sıraları merdiven boşluğuna atıyorduk. Böylece polisin okula girmesi önleniyordu. Fakat o sıraların pek çoğu kırılıyordu. Slogan ve marşlarla eylem devam ediyordu. Sonra Okul Müdürü ve İlçe Kaymakamı açıklama yapıyordu. "Arkadaşlar sizleri anlıyoruz, eyleminize son verin, kimseye zarar verilmeyecek. Okulumuz pazartesiye kadar tatil edilmiştir." Bizler artık bir iç savaşın eşiğine geldiğimizden çok emindik. Fakat birden ne oldu biliyor musunuz? Hokus pokus ve 12 Eylül Darbesi. Ülke bir anda süt liman oldu. Yoldaşlarımızdan ve ülkücü grubun liderlerinden çok sayıda insan tutuklandı. Hapse girenler, işkence görenler ve eğitim hayatları sona erenler. 12 Eylül gecesi evimizde dünya klasiklerinden çok sayıda kitabı yaktığımızı hatırlıyorum. Her an bir tutuklanma korkusuyla yaşıyorduk o günlerde. Aynı şekilde 1982 Anayasası referandumunda da aynı korkuları yaşamıştık. Babam ve annemin "hayır" kararında ne kadar zorlandıklarını hatırlıyorum. Askerlerin oyları tespit edip ceza verecekleri söyleniyordu. Rahmetli Babam, her şeyi göze alıp doğru olanı yaptı ve "hayır" oyu kullandı. Şimdi düşünüyorum da şu darbecilerden medet uman insanlar neyi göremiyorlar diye. İnsanımızın fakirleşmesi, ülkemizin modern bir anayasa yapamaması, kaybedilen hayatlar yetmez mi? Almanya'da yahut İngiltere'de neden darbe olmaz, hiç düşünüyor muyuz? Ben 50 yaşıma geldiğim bu günlerde geçmişteki eylemlere bakıp sadece kullanıldığımızı görüyorum. Hani özel günlerde pankart ve afişlerimiz bile hazır gelirdi. Bunun nereden geldiğini sorduğumuzda TKP merkezinden geliyor denirdi. Türkiye Komünist Partisi legal bir parti olmadığına göre kim finanse ediyordu bilmezdik. Allah gençlerimize idrak ve irfan versin. Her şeyi anlamak için delikanlılık çağının iflas etmesini beklemesinler. Bindiğimiz gemiyi yakarak hiçbir amaca ulaşamayız. Darbeli demokrasileri çok yaşadık, şimdi darbesiz demokrasi için çalışalım. |
|||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||
2013-07-16 | |||||||||||||
|
|||||||||||||