İsmail AYBEY
|
|||||||||||||||||||
İsmail AYBEY kimdir? Allah'ın yarattığı bir kulum işte... Email: [email protected] |
|||||||||||||||||||
YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||||||||
Şehirlerin Dışından... | |||||||||||||||||||
Ferdi Tayfur'un bir şarkısında geçiyordu sanırım: 'Bu şehir beni boğuyor.' Aslında zaman zaman her insanı boğuyor şehir. Şehrin gürültüsünden, kirli havasından, koşuşturmasından kendimize vakit ayıramaz ve birbirimizi dinleyemez olduk. Suni gündemler, trafiğin yoğunluğu, işle ev arası sıkışıp kalmışlığımız...
Beton yığınları arasında, bahçesiz, yeşilliksiz evlerimiz... Mesela bizim mahallede müstakil, bahçeli ev kalmadı. Her geçen gün eski bir ev yıkılıp yerine apartman dikiliyor. Gürültüler, toz, toprak... Beton makinelerinin sesleri, işçilerin bağrışları... Her gün yapılan yeni apartmanların tozu toprağı evimize girmesin diye pencereyi açamaz hale geldik. Son günlerde Kaldırımlar Şairi Üstad Necip Fazıl'ın 'Şehirlerin Dışından' şiirini çok kez mırıldanır oldum: Kalk, arkadaş, gidelim! Dereler yoldaşımız, Dağlar omuzdaşımız, Dünyayı seyredelim, Şehirlerin dışından. Esmerden, sarısından, Kaçalım, kurtulalım Haydi yürü, bulalım, Kat kat çıkmış evlerin, O cam gözlü devlerin Gizlediği alemi... Diğer yandan, tespit ettiğim başka bir husus da -nedendir bilinmez- insanların birbiriyle konuşmaması. İki kişi muhabbet için bir araya gelip bir yere otursa, hemen akıllı telefonlar çıkıyor masalara. İnternet açılıyor. Herkes dalıyor sosyal medyaya, facebook'una tiwitter'ına, yani sanal alemine.. Doğayı, yeşilliği görmez, kuş seslerini duymaz olduk. Spor olsun diye çıktığımız yürüyüşlerde bile kulaklarımızda kulaklıklar, kendimizi kapatıyoruz doğaya, hatta dünyaya. Beynimizde şarkılar, türküler... İstemesek de dilimize pelesenk oluyor şarkı nakaratları. Evimin oturma odasında duvarda asılı bir tablo var. Yeşillikler içinde müstakil bir ev... Şırıl şırıl akan bir dere... İnsanın, gündelik koşuşturmalardan böyle bir eve sığınası geliyor. Necip Fazıl'ın dediği gibi 'Bırak keyfini sürsün, şehirlerin köleler!' deyip kaçasım geliyor bazen. Ve şöyle devam ediyor Üstad: Böyle geçer ömrümüz, Bir gün gelir ölürüz, Haberimiz olmadan. Ve o zaman, o zaman, Hayat neymiş görürsün! Bırak, keyfini sürsün, Şehirlerin, köleler!; Yeter bizi tuttuğu! Tükensin velveleler! Kalk arkadaş, gidelim! İnsanın unuttuğu Allah'ı zikredelim; Gül ve sümbül hırkamız, Sular, kuşlar, halkamız... |
|||||||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||||
2014-09-25 | |||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||