Aslanların arenasında geyiklerin gezinmesi yanlıştır

Son bir yıldır ve son bir haftadır Ülkemde yaşananlardan Müslüman Tük Milletinin bir ferdi olarak rahatsızım. Ben bu yaşananlara büyük resmi görerek, tarihin penceresinden bakılması taraftarıyım. Asla siyasi zemine çekilmesi ve siyasete malzeme edilmesi taraftarı değilim. İçinde olmadığımın ne yanında ne de karşısında olma hadsizliğini de yapma lüksüne sahip değilim.
Ama gördüğüm Ülkemin manzaraları karşısında sessiz kalmayı da irademe sayısızlık görürüm.  Uzak tarihte, bugün benim ve Türkiye, Suriye, Irak, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan; Çin'in Sincan Uygur eyaleti, Kafkaslar ve Balkanlar'da yaşayan Müslümanların ve Müslüman nüfusun % 60'ına yakınının mezhep imamı, İmam Azam Ebu Hanifedir. Dönemin güçlü birer Dünya Devletleri olan Emevi ve Abbasi halifeleri tarafından hem saygı görmüş hem de aşağılanarak Zindanlara kapatılmış ve Zindanda ahrete intikal etmiştir. Bir tarafta Hristiyan Avrupa'sına medeniyeti taşımış bir İslam Devleti bir tarafta Mezhep imamım İmamı Azam Ebu Hanife.  Bizim ne haddimize onları yargılamak. Tecelli sahibine ve zamana karşı durmak hiç bir zaman mümkün olmamıştır.

Sade o zat değil çoğu Âlim de aynı muameleye maruz bırakılmışlardır.

İlk Türk Mutasavvıfı Ahmet Yesevi birçok iftiralara maruz kalmış unutturulmaya çalışılmış ama bugün Türk Cumhuriyetlerinde baş tacıdır ve ülkemizde son yıllarda her yerde adıyla kurulmuş vakıf ve Ocaklar bulunmaktadır. 

Yakın tarihte, Bediüzzaman Said Nursî  yargılanmış, sürgün edilmiş ve en son sözde özgürlüğünü kazandı denilen Rahmetli Menderes zamanında bile ağır kaygılar içinde ahrete intikal etmiştir. Ama bugün onun Risalelerini okuyan tüm dünyada milyonlar mevcuttur.  
Bugün Devleti yönetenler Milletten aldıkları yetki ile sahip oldukları zihniyetlerine göre politika üretmek zorunda olduklarının bilincinde olunmalıdır. Bugün yaşananlar, 7 yıl öncesinde çok daha derin cereyan etmiş ve bugün onların masum oldukları ispatlanmaya çalışılmaktadır. O günkü ve bu günkü medyayı nefsimizden arınmış olarak çok iyi tahlil etmez isek doğruyu asla bulamayız. Kim ne derse desin her şey, aktörler değişerek tarihin tekerrüründen öteye geçmeyecektir.  Aslanların arenasında Geyiklerin gezinmesi yanlıştır.
Vatansız ve Devletsiz birey yaşamını sürdürebilir ama toplumların sürdürebilmesi mümkün değildir.  Hele,  Müslüman Türk Milletinin ve Anadolu halkının Devletsiz huzur içinde olması hiç mümkün değildir. -Düşmanımın düşmanı dostumdur- mantığı ile Devlete bakmak ve yöneticilerini yargılamak ne kadar yanlış ise Devleti yönetenlerin de Devletin gücünü kullanarak rakiplerini yok etmeye çalışması o kadar yanlıştır. Gelin ebedi hayatımızı dünya hayatına kurban etmeyelim. Kardeşliğimizi, birliğimizi ve dirliğimizi tehdit eden tehlikeleri görerek sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü daim kılalım.  Mutlaka her gidilen ve girilen yolun bir sonu olacaktır.

Lafta değil eğer özde inananlar için önemli olan ahret ise telaşlanmaya mahal yoktur. Çileyi ve her zorluğu göğüsleyenler adına bizlerin telaşı nafiledir. Bazen anlamsız ve duygusal telaşlarımız, önüne geçemeyeceğimiz sonuçlar doğurabilir ve masum milletin geleceğinin kararmasına neden olabilir.  
Devleti Aliye'nin, kitlelerin yaşamları ve gelecekleri için yalan dediğimiz dünyanın en önemli gerçeği olduğunu bilmek zorundayız. Yaşananlara kin ve öfke ile yaklaşmak inananların işi olmamalıdır.

Cemaati yakından bilmiyorum ama içinde olan çok yakınlarım, hatta canlarım var.  Onları çok iyi tanıyorum. Hoca Efendiyi 40 yıldır biliyorum ama çok yakından tanıdığımı iddia edemem. Buna rağmen zihniyetler mücadelesinde meşru ve Gayri meşrulukların yaşandığını hem tarihten okuyor hem de günümüzde görüp yaşıyoruz. Ben iddia ediyorum, cemaatin özünde olmayanların zihniyet mücadelesinde gayrimeşru yollara tevessül ettikleri olabilir ama özünde yer alanların meşruiyetten ayrılacaklarına inanamam. Hele Hoca efendiyi değerlendirmek hakkım ve haddim değildir. Aynı şekilde, Devleti yönetenlere yanlış yaptırabilirler, yanlış yapabilirler ama asla hain olamazlar ve bu sıfatı yakıştırmakta doğru değildir.  

Kâfire kâfir demekten bile imtina edinin, çünkü onlarında hidayetine talibiz. Nasihatinde bulunan bir zat'ın, isnat edilen suçlamaların muhatabı olmasını asla düşünemiyorum.  İslam aleminin yüzlerce yıldır birleşememesi ve bütünleşememesini işte bu noktada değerlendirmenin ülkemizin geleceği açısından daha hayırlı olduğunu düşünüyorum. Fitneye fırsat Müslüman'ın her zaman yumuşak karnı olmuştur. Büyük düşünmek ve büyük resme bakmak aklın ve mantığın kabul edeceği en doğru yol olacağına inananlardanım. 1200 yıldır İslam dünyasının ve bugün Ortadoğunun ve Anadolu'nun sıkıntısı da budur.   Ne Devletime, ne Devletimin, Milletten vekâlet almış yöneticilerine, sınırlarımızın ötesinden saldırılmasını içime sindiremiyorum. Buna yol açanları da kınıyorum.  Millet iradesinin karşısında diklenenlerin veya Millet iradesinin arkasına sığınanların yaptıkları ve söyledikleri, ülkesine ve milletine zarar vermekten başka hiçbir işe yaramazlar. Birde halk çoğunluğunun ruh ve vicdanına uygun fikir üretmez ve siyasi tarafını o halk çoğunluğuna uygun belirleyemezlerse bunun hesabını ahrette hakka da veremezler.   

Nefsin şeytan sofrasından kalkıp iradenin rahmetiyle ıslanamamış çoğunlukların yaşadığı günümüz dünyasında ve ülkemizde, Devleti Yönetmenin ve dünya ile mücadele etmenin zorluğunu büyük zatlar çok daha iyi bilirler. Onları çok iyi tanımalıyız ve mesajlarını doğru algılamalıyız. Doğrular doğru yerde söylenip uygulanmadığı zaman musibetler kaçınılmazdır. Önceliklerin neler olduğunu bilemeyenler ne halka ne de hakka  karşı sorumluluklarını yerine getiremezler.
Nedir? Bu telaş ve korku anlamış değilim.
Sözlerim kabul görmesede 12 Mart 2014'de yazdığım aynı yerdeyim. 
Hoca Efendinin vermek istediği mesajlar bir tarafın işine gelmese de birilerinin de anlama zorluğu çektikleri ortadadır. Bir tek vatanımız var ve birlikte yaşamak zorunda olduğumuzun şuuruna erelim. Birliğimizi ve dirliğimizi bozmayalım. Gelecek nesillerimiz mutlaka doğruları bulacaktır. 
ALLAH'A EMANET OLUNUZ