Gürbüz BATTAL
|
|||
![]() 1951 Sarıkamış Yeniköy doğumlu. 1969 yılında Kars Kâzım Karabekir İlköğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Manisa’da 37 yıl sınıf öğretmenliği yaptı. 2006 yılında emekli oldu. 6 yıldır Manisa Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi'nde sınıf öğretmenliği yapıyor. Evli, üç çocuk babası, dört torun dedesi. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
MEB İdareci Atamaları | |||
![]() 28 Şubat sürecine kadar sistem tam olarak yerine oturmamışsa da önemli adımlar atılmıştı. 1968'de sistemde ilk köklü değişiklikler yapılmaya başlandı. Kademeli olarak temel eğitime geçme çalışmaları başarıyla devam etti. 28 Şubatçılar, Milli Eğitime çok büyük bir darbe vurdu. İnançları doğrultusunda eğitim görmek isteyenlerin önünü kesti, katsayı rezaletiyle sanayiye ara eleman yetiştiren meslek liselerini bitme noktasına getirdiler. İkna odaları ile gençleri perişan etti ve Milli Eğitimi arap saçına çevirdiler. Her şeyin bir ömrü olduğu gibi 28 Şubatçılar da ömrünü doldurdu. Ama tahrip ettikleri milli eğitim sistemini rayına oturtmak hiç de kolay olmadı. Ak Parti iktidarı tüm engellemelere karşın 28 Şubat zihniyetinin ortaya koyduğu tahribatı düzletmeye çalıştı. İlk olarak katsayı rezaletini ortadan kaldırdı. İkna odalarında perişan edilen ve okumaları engellenen kesimin çocuklarının diledikleri kıyafetlerle okullarında okumalarının yolunu açtı. Tüm tepkilere rağmen 28 Şubatın kesintisiz 5+3 sistemini büyük bir başarı ile 4+4+4 olarak değiştirdi. Yeni sistem tam rayına oturacakken paralel yapının darbesi ile karşı karşıya gelindi. Milli Eğitimde paralel yapının ağırlığını ve etkisini ortadan kaldırmak için dershanelerin kapatılması yoluna gidildi. Ardından Milli Eğitimi, paralel yapının egemenliğinden temizlemek için yeni kıstaslar belirlendi ve neredeyse tüm idareciler değiştirildi. Sadece Manisa'da 300 okul müdürü değişti. Görevden almalar İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlerini yıprattı. Çok yerde öğretmenlerle idareciler karşı karşıya getirildi. Milli Eğitim Müdürleri bakanlık politikaları doğrultusunda görevlerini yapmaya çalıştı. Bugün, Milli Eğitim Müdürlüklerinin en büyük muhalifi müdür olsaydı sonuç değişmeyecekti kanısındayım. O da aynı şeyleri yapmak zorunda kalacaktı. Türkiye'de Milli Eğitim Müdürü olmak zordur. Her ilde gözetilmesi gereken dengeler ve bu denge gruplarının beklentileri vardır. Müdürler; siyasi partiler, siyasiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, valilik, resmi daire müdürlükleri gibi baskı gruplarıyla çalışıp dengeleri korumak zorundadırlar. Kabul edelim veya etmeyelim, müdürlerin bu beklentiler karşısında bir yerde denge sağlama zorunluluğu vardır. O yüzden Milli Eğitim Müdürlerini hedef tahtası yapmak onlara haksızlık olur diye düşünüyorum. Değişen müdürlerden mağdur olanlar vardır. Bakanlık, atamalardan dolayı yıpranan personeli için bir formül geliştirerek bunların mağduriyetlerini gidermeli, öğretmenler arasında huzursuzluğa yol açmayacak ve öğretmenleri küstürmeyecek önlemler almalıdır. Türkiye genelinde her ne kadar yeni atanan idarecilerin belli bir sendikaya üye olduğu söylense de her grup ve her kesimden müdürlük atamaları yapıldığını görüyoruz. Ben mesleğe başladığımdan beri her iktidarın bir sendikası var. Sendikanın ömrü genelde iktidarla sınırlı kalıyor. İktidar gidince sendikadaki çoğu üyeler yeni iktidar görüşleri doğrultusunda şekillenen sendikanın kapısında soluğu alıyor. 17 Aralık ve 25 Ocak süreçlerinde sosyal medyada isyancılara gaz verip , ' Az daha direnin. Hükümeti sallayıp düşüreceğiz' şeklinde mesaj atanlarla her iktidara göre şekillenen sendikalara kapağı atanlar da müdürlük koltuğuna oturdu. Bukalemun gibi her şartta her renge ve her kılığa bürünen bu kişiler dava adamı olmadıkları gibi bunlardan ne köy olur ne de kasaba. Kalın sağlıcakla. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2015-02-19 | |||
|
|||