Salih Sedat ERSÖZ
|
|||
![]() 1956 Konya Akören doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji bölümü mezunuyum. Gazetecilik, MEB' da öğretmenlik ve idarecilik, Konya İl Kültür Müdürlüğü, Konya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı ve Daire Başkanlığı görevlerinde bulundum. 1978 yılından itibaren Türkiye’de Yarın ve Merhaba gazetelerinde yazdım. Şu anda Memleket gazetesinde yazıyorum. Evli ve 4 çocuk babasıyım. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Kısasta hayat var | |||
![]() Akılların almayacağı, vicdanların kabul etmeyeceği bu acı ve esef dolu katliamın biri daha ülke gündemine bomba gibi düşen Özgecan olayı ile meydana geldi. Bu olay, ülkemizde çok sayıda yaşanan vahşetlerden sadece biridir. Hayvanlardan da aşağı derecelerde bulunan canilerin kırılası elleri ile meydana gelen bu acımasız ve iğrenç olaylardan sonra yavrularımız, gençlerimiz daha hayatlarının başlangıcında heder olup gitmekte ve onların aileleri, yakınları tarif edilemez acılara gark olmakta, yürekleri dağlanmakta ve hayatları boyunca böylesine büyük bir acının ızdırabı ile yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Böylesine vicdansızlık ve insafsızlıkla dolu acı olayların sürekli yaşandığı toplumlar huzur ve saadet bulabilir mi? Toplumumuzu meydana getiren insanların her an bu tür olaylarla iç içe olması, yüz yüze kalması ile o toplumun refaha ve felâha kavuşması mümkün mü? Elbette değil. Toplum olarak en korkunç uçurumlara sürüklendiğimizin, en tahrip edici fırtınalara doğru yelken açtığımızın farkında mıyız? Bu olumsuzlukların sebeplerini düşündük mü? Bu olayların sebep ve sonuçları üzerinde kafa yorduk mu? Bu kötü ve iğrenç manzaraya son vermek için hangi adımlar atıldı, hangi tedbirler alındı? Toplum içinde kol gezen bu canilere dur demenin, her an hangi aileye musallat olacağı belli olmayan insanlıktan nasibini almamış cani ve katil ruhlu kişilerden hesap sormanın, onların yaptıkları insanlık dışı davranışlara son vermenin ve yanan yürekleri soğutmanın bir yolu yok mudur? İnsaf ve merhameti olmayan, vicdanında ufacık bir rahatsızlık duymayan, kalbinde Allah korkusunun zerresi bulunmayan, gönlünde her yaptığının hesabını verme duygusu taşımayan bir kişinin her kötülüğü icra etmesi ve akılları fesada uğratan olaylara karışması mümkündür. Her insanın başına bir polis, bir jandarma dikemezsiniz ama her insanın gönlüne Allah korkusu, yaptıklarının bir gün hesabını vereceğine inanma duygusu, ahiret inancı, Cennet ve Cehennem anlayışı yerleştirebilirsiniz. Bunu yapmanın yolu da eğitimden geçmektedir. Manevî eğitimden yoksun ve maneviyat duygusunu terk eden toplumların gidişatı çok tehlikeli sonuçlar doğurur. Diğer yandan içimizde cirit atan bu cani ve katil ruhlu kişilere uygulanan cezalar yeterli midir? Bu kişilerin yaptıklarının karşılığı olarak verilen hapis cezaları, mağdur aileleri içine düştükleri azaptan kurtarmaya ve yüreklerindeki yangını söndürmeye kâfi midir? Bu cezaların caydırıcı özelliği var mıdır ve verilen cezalar, başkalarının aynı çirkinlikleri işlemesine mâni midir? Ülkemizde uygulanan cezalar maalesef caydırıcı olmaktan uzaktır. Cezaların yetersizliğinden dolayı suçlular kısa sürede serbest kalmakta, zaten maneviyattan yoksun olunması sebebiyle, her fiilin yapanın yanına kâr kaldığı düşünülerek bu tür olaylarda inanılmaz artışlar meydana gelmektedir. Evlatları iğrenç bir şekilde tecavüze uğrayan veya ölüme sürüklenen ailelerin ocaklarına ve yüreklerine büyük bir ateş düşmektedir. Bu ateşin söndürülmesi zaruridir ve bu görevi devlet yapmalıdır. Aksi halde yürekler soğumayacak ve o canilerin cezasını kişiler kendileri vermek zorunda kalacaklardır. Bu menfur olayların önüne geçilmesi, faillerin suçları kesinleştiği anda hak ettikleri cezayı alması ile mümkün olabilir. Bu canilerin hat ettikleri ceza da ancak idamdır. Bu kişilerin idam edilmesi ile aileler rahatlayabilir ve cinayetler ancak o takdirde önlenebilir. Bir vücuttaki kanser hücreleri kesilip atılmazsa, o vücudu tamamen kaplayan kanser kişiyi ölüme götürür. Toplumda bulunan kanser tipi hastalıklı, sapık ve cani kişiler de yok edilmezse o toplum da aynı şekilde ölüme gider. Toplumun kurtarılması uğruna, toplum içindeki hastalıklar temizlenmelidir. Cezaların caydırıcı olması, suçların azalmasının temel sebebidir. Bizi yaratan Rabbimiz; 'Kısasta hayat var' düsturunu boşuna koymamıştır. İdamın Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde kaldırılması zaten yanlıştı. Artık ülkemiz öyle bir noktaya geldi ki, idam cezasının tekrar getirilmesi zaruret halini aldı. Bu konuda daha önce de defalarca yazılar yazdım. İdam olsa ve gerçekten uygulansa idi vahşet derecesindeki bu olaylar kesinlikle yaşanmazdı. Vicdanların kanamasına daha fazla izin vermeyin. Getirin idamı, uygulayın bakın bakalım bu vahşetler bir anda nasıl sona eriyor görün. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim. NOT: Kanal 42 TV HASBİHAL programım her Pazar saat 11.00'de canlı olarak, her Cumartesi saat 11.00'de de tekrar olarak yayında olmaya devam etmektedir. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2015-02-19 | |||
|
|||