Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 29 Ağustos 2015
Serdar USMAN
Serdar USMAN kimdir?
1971 Ankara doğumlu olan Serdar Usman, Mısır El-Ezher Üniversitesi mezunu. Usman, evli ve 3 çocuk babası.İngilizce ve Arapça biliyor. Dış ticaret uzmanı olan ve 17 yıldır bu mesleği devam ettiren Usman, birçok firmanın da dış ticaret danışmanlığını yürütüyor. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'daki pek çok ülke ile ihracat faaliyeti yürüten Usman çok sayıda sosyal sorumluluk faaliyetinin yanında sivil toplum kuruluşlarında da görev aldı. Usman, bir diğer taraftan yerel bir gazetede 8 yıl köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Hakimiyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Usman, bunun yanında da Konya Pusula Gazetesinde ekonomi danışmanlığı yapmaktadır.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Yabancı hayranlığımız niçin bitmez ki?
Yabancı hayranlığı şahsen en takıntılı olduğum konulardan biridir. Kendi öz kültürel yapısının aksine batı dünyasının hayranlığına kapılan insanımıza özellikle de gençlerimize çok üzülüyorum. Özellikle içinde bulunduğumuz şu mübarek ayda kendi asli İslam kültürümüzü ifşa etmek daha yakışık almaz mı?
Medeniyet gerçeği nedir bilir misiniz?
İnsan hayatını kolaylaştıran şehirler kurmak, yani insana hizmettir. Onların fende, sanatta ve ahlakta ileri olmasına ortam hazırlamak medeni ülkelerin yöneticilerine düşer. Tersi bir durum vahşettir. Medeni insan, dürüst ve çalışkan olur. Bildiklerini, imkânlarını insanların hizmetinde kullanır. Tarihte inananların ortaya koyduğu gerçek medeniyetler ve bir de ateistlerin zifir uygarlık anlayışları vardır.
Çok eskiden Eski Hint, Asur, Mısır, Yunan ve Roma uygarlıkları putperest toplumların dünya hayat anlayışlarını ortaya koymaktadır. Firavun, Promethe ve Afrodit gibi, tanrılaştırılmış krallar geçmişin karanlık sayfalarını açan ve bugünde sürdüren temsilcileri halen vardır. O günlük hayatta ise, asiller, aristokratlar, köylüler ve köleler gibi sınıflandırılmış insanlar vardır. Hâkim olan sınıflar, diğerlerini, dini, ekonomik ve beşeri açıdan sömürür, zulmeder. Köleler arenalarda aç bırakılmış aslanlara yem edilerek vahşet sergilenirdi. Batı dünyasının medeniyet anlayışı işte bu kadardır.
Batı medeniyetinde bozulan Hıristiyanlıkla, inançsızların uygarlığı karışmış, Orta Çağ Avrupa'sında da vahşet saltanat sürmüştür. Müslümanların İspanya'ya uzanan fethinden sonra, Avrupalılar uyanarak Endülüs üniversitelerinde ilim tahsil etmiş ve gördükleri teknikleri uygulayarak medeniyeti yakalarken, kilisenin aforoz baskısı devam etmiş ancak, Hıristiyan dininde reformlar ve Rönesans'la yeni bir yol tutturmuşlardır. Zamanla, süs haline gelen bir kilisenin ruhi açlık boşluğu resim, heykel ve müzikle doldurulmaya çalışılmış, maneviyat geri giderken, sanayi ve teknolojide ilerleme devam etmiştir.
Yüce dinimizin en önemli buyruğu temizliktir. İşte o zamanlarda Fransızların övündükleri Versailles sarayında dahi hamam yoktu. Su ve temizlik hayatlarında hiç yer tutmazdı. Özellikle Osmanlılardan görüp ve öğrendikleri ile bilim ve teknolojiye, ihtilallerle yerleştirilen rejimlere ulaştılar. Ama dediğim gibi ahlaki çöküntüye hala çözüm bulamamaktan yakınıyorlar.
Uyuşturucunun bu kadar yaygınlaşması buna örnektir.
Bugün bizim insanımızın, Batı'nın batıl inanışlarını, moda ve ahlaksızlıklarını taklit etmesi bir medeniyet değildir. Onun, insan hayatını kolaylaştıran ilmini, teknolojisini alması için de çok çalışması, tembel oturmaması lazımdır. Bugünün anlayış tarzında görünen o ki onların bilimsel atılımlarının daha fevkinde bir yorum ve çaba yerine giyim kuşamları ve gündelik sıradan yaşamlarının taklit edilmesiyle bir gurur algısı yaratıyoruz.
Bu da beni her zaman üzmekte özellikle Konya'mız gibi maneviyat alanında önde giden güzide bir şehirde dahi kaldırımda yürüyen gençlerimizin üzerlerinde ki tişörtlerde batı dünyasını çağrıştıran ifade ve resimleri görmek beni kahrediyor. Tişörtünde Amerikan Özgürlük heykeli, Fransız Eiffel kulesi, İtalya Pizza Kulesi ve diğerleri gibi resimleri olan tişörtlerle kasıla kasıla yürümek insanın şerefini artırmıyor. Bunu bir hayat tarzıymış gibi karşınızda ki insanlara da kabullendirdiğinizi zannetmeyin.
Eğer Amerika kıtasında ve Avrupa kıtasında herhangi bir ülkede bizim öz kültürümüze işaret eden ya da nadide camilerimizin, Boğaz köprülerimizin, Mevlana müzemizin, Ürgüp ve Göreme'de ki eserlerin, Galata Kulemizin resimleri olan tişörtler tercih ediliyorsa diyecek bir sözüm yoktur. Bir tane bile bulamazsınız. Bulursanız da iyi bakın onu giyinen kişi Türk'tür. O halde bu nasıl bir anlayıştır ki beni temsil eden resimlerden imtina eden toplumların geçmişe dönük eserlerinin resimlerini giyindiğim tişörtte gururla taşıyayım?
Bu şahsen içimi acıtıyor.
Yukarıda da bahsettiğim gibi hiçte imrenilecek bir yaşamları olmadığı halde hamamı bile dün tanıyan, uyuşturucu bataklığında gençliğini eriten, sınırsız ahlaksızlıkla kadınlarını lezbiyen, erkeklerini homo yapan bir sistemle çöküşe giden batı dünyasının övünülecek nesi var ki?
Bakın batıyı ben nasıl görürüm bilir misiniz? Zamanında, Engizisyon zulümleri ve Sent Bartelemi faciaları ile vahşetin en çirkin örneklerini sergileyen Batı, bugün fendeki medeniyetleri ile değişik yöntemlerle zulümlerini devam ettiriyor. Dünyanın değişik yörelerinde, özellikle Müslümanlara yapılan zulümlere sessiz kalan çifte standardın beşiği batı, İslam âlemindeki zulümleri el altından teşvik ederek kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olmaktadır.
Mısır'da Mursi ve arkadaşlarının idam kararları karşısında sus pus olan batı çöplüğü, elzem olan suçlarda dahi AB'ye alma uğruna idamı yasalaştırmamakla suç cennetine dönüşmemize ön ayak olmadı mı bugüne kadar? Soma faciasını bahane ederek ve gezi olayları üzerinden ülkemizi kaosa sürüklemek isteyen batı âlemi eninde sonunda kendi bataklığında boğulacaktır Allah'ın izniyle!
Ülkemizin kalkınma atakları karşısında çılgına dönen ve bizi de yıllardır Kopenhag Kriterleri masalıyla uyutan batının gerçek yüzü görülmeye başlamıştır. Buzdağının etekleri ortaya çıkmaya başlamıştır.
Benim ülkemin Başbakanı'na ‘Katil, diktatör, cehenneme git' başlıkları atan içerdeki işbirlikçi uzantıları medya kanalıyla ‘Erdoğan seni istemiyoruz' naraları atsalar da faydası olmayacaktır. IMF' ye olan borcumuzu sıfırlamak suretiyle kendi yağımızda kavrulur hale gelmemiz karşısında üzerimizde tahakküm cesaretleri kalmayan batılılar, ödeyen değil, borç yükü altında kıvranan bir Türkiye görmekten zevk almaktadırlar. Onlar bizim dev havalimanı yapmamızı istemezler. Üçüncü köprümüzü istemezler.
O halde ey gençler! Bizi bu kadar aşağı gören bu Avromanyakları ciddiye alarak sakın özentiye kapılmayın. Hiç hayranlık duyulacak tarafları yoktur. Ben Avrupa'nın hemen hemen tüm ülkelerini gezdim gördüm. Hiç te zannettiğiniz kadar medeni değiller.
Kendi kültürümüz, gerçek medeniyettir.
Hem vallahi hem billahi öyledir.

 



   
2015-06-27
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları