Serdar USMAN
|
|||
![]() 1971 Ankara doğumlu olan Serdar Usman, Mısır El-Ezher Üniversitesi mezunu. Usman, evli ve 3 çocuk babası.İngilizce ve Arapça biliyor. Dış ticaret uzmanı olan ve 17 yıldır bu mesleği devam ettiren Usman, birçok firmanın da dış ticaret danışmanlığını yürütüyor. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'daki pek çok ülke ile ihracat faaliyeti yürüten Usman çok sayıda sosyal sorumluluk faaliyetinin yanında sivil toplum kuruluşlarında da görev aldı. Usman, bir diğer taraftan yerel bir gazetede 8 yıl köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Hakimiyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Usman, bunun yanında da Konya Pusula Gazetesinde ekonomi danışmanlığı yapmaktadır. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Dizi ve Yarışma Terörü -1 | |||
![]() Üst üste yayınlanan bu dizi ve yarışma furyalarından ülke insanımızın kurtarılması için gerekenin tam anlamıyla yapılmadığını düşünüyorum. Eve kapanıp, etrafında ki eşinden dostundan bihaber yaşayan bir toplum anlayışı bizim genlerimizle zıttır. Her gün onlarca televizyon kanalından birinde illa ki sizi kontrol altına alacak bir dizi veya yarışma programı vardır. Bu yüzden sıla-i rahim yani akraba ziyaretlerimiz aksamıyor mu? Hatta tamamen unutulmaya yüz tutmadı mı? Mübarek ramazan günlerinde iftar vaktinden sonra kahvelerimizi yudumlayarak huşu içinde abdestimizi alıp teravih namazı için cami yoluna düşmek yerine tüm belleğimize kazınan bu terör yüzünden camilere gitmemekle manevi noktada hasara uğramadık mı? Biliyorsunuz, günümüzde her evde en az bir tane televizyon vardır. Kimi ailelerde -bende dâhil- bu sayı daha fazla adetlere çıkabiliyor. Ve birçok insan ortalama 4 saatten fazla zamanı televizyon başında film, dizi veya yarışma izlemekle geçirmektedir. Sizce, televizyon ile bu kadar oyalanmak doğru bir tercih midir? Elbette değildir. Televizyon günümüzde ki en önemli iletişim araçlarından biridir. İnsanların bilgi birikimlerini geliştirmesi ve kendini bulduğu her fırsatta yenilemesi ve bilgisini artırması gerekir. Bu görevin önemli bir kısmını da televizyonların üslenmesi lazım gelir. Ama bu anlamda televizyondan yeterince bir katkı yok denilebilir. Şimdi olaya işin vahim boyutundan bakmakta yarar vardır. Etki alanı bu kadar geniş bir aletin insanları eğlendirmekten öte bir anlam taşımayan, hiçbir bilgi sağlamayan, ilmi katkı vermeyen türlü saçmalıklarla dolu dizilerle, yarışma programlarıyla, evlendirme programlarıyla saatlerce bizleri koltuklara çivilemesinden öte ne faydasını görüyoruz? Milletçe dizilerde ki karakterlerin yaptığı yanlışları, hataları, doğruları konuşarak, uzun uzun kriterler yaparak sanki gerçek hayatmış gibi beynimizi yormak ne işe yarıyor? Ya da yarışma programlarında birilerinin kazanacağı yüzbinler için ekran başına kilitleniyor ve kof taraftarlık yapıyoruz. Örneğin Survivor yarışmasında birbirinden nefret eden kişiler arasında ki müsabakalarda kendimizce birini ya da birkaçını tercih ederek alkış tutuyor ya da nefret kusuyoruz. Bu yarışmacılar kullanılarak toplumumuza; kin, nefret, hasetlik, dedikodu, gıybet gibi nefsani marazlar itinayla pompalanıyor. Doğru mu değil mi? Bunun için birçok tartışmalar yaşanıyor. Sanki çok önemliymiş gibi desteklediğimiz adayın kazanması için yüksek bedelli SMS'ler yollamak suretiyle ne kadar samimi (!) olduğumuzu ortaya koyuyoruz. Ya Allah aşkına! Bu sadece bir yarışmadır. Birisi sonuca varacak ve 500.000 TL para kazanacak. Hepsi bu... Bunun için kendimizi yırtmanın birbirimizle itişmenin, kavga etmenin gereği ne? Bizi öyle bir noktaya getirdiler ki işte bu sonradan türeyen ve isim bile bulmakta zorlandıkları türlü türlü dizilerle aileler arasında, akrabalar arasında, dostlar arasında, komşular arasında iletişimimizi kestiler. Her gün onlarca kanalda yayınlanan dizilerden biri illa ki ilgimizi çekiyor. Günlük hayatımızı TV dizilerine göre tanzim etmeye başladık. Bu da beraberinde eş dost ilişkileri arasında iletişim kopukluğuna hatta iletişim bozukluğuna sebebiyet verdi işte bu günlerde sıkça dövündüğümüz soğuk ve itici tipler olarak hayatın bize biçtiği yeni rollere soyunduk. Türk aile yapısını işte böyle deforme ettiler. Birbirimizle hiç iletişimimiz kalmadı. Devamlı kavgaya odaklıyız. Kızlarımız dizilerde ki çarpık hayatı, sanki ayrıcalıklı bir yaşammışçasına gören bir kimliğe büründüler. Dizi karakterlerinde kendilerini buluyorlar. Kıyaslamayı oralardan yapıyorlar. Maalesef bu, aileler arasında gelişmekte olan ve geleceğe tehlike sinyalleri gönderen bir realite olarak karşımıza çıkıyor. Etrafınıza bir bakar mısınız? Sadece televizyonla kalsa razıyım. Ama buna internet dâhil olmuş. Cep telefonları dâhil olmuş. Bu aletler bizim ömrümüze ipotek koymuşlar. Hiç kimse kendi özgür iradesine bırakılmamış. Günümüz gençliği, facebook sayfasından birilerine hava atmayı ve cevap yetiştirmeyi, twitter sayfasından okunup okunmadığı belli olmayan yüzlerce, binlerce düşüncesini yetiştirmeyi görev kabul etmiş. Yaşamın hiçbir anlamı kalmamış. Tamamen duyarsız bir yapıya bürünmüşüz. Elimizde ki telefona harcadığımız zamanı, dolu dolu işlere harcayamaz hale gelmişiz. Camiler, ihtiyarların mekânı olmuş. Büyüklerimizin elini öpmek için ziyaret etme yerine cep telefonlarından atılan mesajlarla yasak savar hale gelmişiz. Peki, bu tehdit nereye kadar devam edecek? Gelecek yazımda devam edelim. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2015-07-03 | |||
|
|||