Necati KAVLAK
|
|||||||||||||||||||||||||
![]() |
|||||||||||||||||||||||||
YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||||||||||||||
Kırbaç ve Kadın! | |||||||||||||||||||||||||
![]() Kendi kendimize verdiğimiz sözden biz sorumluyuz. Öyleyse bu hafta sözümüze sadık kalalım ve verilen sözü yerine getirelim istedim. Türkiye kamuoyu sık sık kadına karşı içlenen suçlarla çalkalanıyor. Gün geçmiyor ki Cinayet, şiddet manşet olmasın. Kelimeyi yanlış kullanmak istemem, bizde ki şiddet olayları genelde bireysel, planlı programlı devlet eliyle beslenen, işlenen suç değil. Polis ve Jandarma kayıtlarına adli vaka ya da suç olarak geçer. Türk Ceza Kanununda ki adı da farklı suç türüne göre farklıdır. Yazımızın konumuz bizdeki kadına şiddet olayı olmadığı için biz hadiseye derinlemesine girmeyeceğiz. Zaten eli kalem tutan birçok yazar bizdeki olayları enine boyuna işledi, gündemden düşürmemek için de ayrıca çaba sarf ediliyor. Yazımızın girişinde Haber ve görüntünün Endonezya kaynaklı olduğunu açıklamıştım. Bu haber (!)devlet tarafından kadına reva görülen bir şiddeti içeriyor. AFP'nin haberine göre Endonezya'da 18 ila 23 yaş arasındaki altıkişinin kırbaç cezaları 1000 kişinin gözleri önünde infaz edilmiş. Ayrıca 40 yaşlarındaki bir kadın da zina suçu işlediği için kırbaç cezası almış. Haberi okuyunca içimden bir ses ne var bunda, bir devletin yasaları öyleyse şeriatın kestiği parmak acımaz gibi bir cümleye sığınmak geçti . Sonra Atatürk Türkiye'sinde yaşadığımı hatırladım. Muasır bir medeniyetin bireyi olduğum geldi aklıma. O zaman anladım ki kazın ayağı hiçte öyle değil! Haberin neresinden bakarsanız bakın bu bir yasal işlem demek gelmiyor insanın içinden. Yapılan ilkellik, cehalet, ayrımcılık, insan onur ve özgürlüğünü yok sayma kelimeleri dökülüveriyor dudaklarınızdan. Ve Türkiye geliyor gözlerinizin önüne! İktidar uğruna Din pazarı kuranların kadınların kılık kıyafetine karşı savaşı canlanıyor gözlerimizde. Siyasetçilerin söylemleri, konuşmaları, kullandıkları dil, film şeridi gibi saz çalıp göbek atarak oynuyor hafızanızda. Sonra gelenekçiliğe karşı tavır almış, insanları yalın ve doğal yaşamaya davet eden Diyojen çıkıyor ortaya. Elinde ki gemici feneri ışığında dürüst adam arıyormuş! Fener ışığında gördüğüm Diyojen çıplaktı! Avazı çıktığı kadar 'İnsan çıplak doğar ve giysileri tarafından korunduğu için zayıf düşer 'diye bağırdığına şahit oluyorum. Aslı var mı bilmem ama eskiden köpeklerin elbisesi varmış, çünkü çıplak köpek Hıristiyanlığa uygun değildir diye düşünüyorlarmış. Victoria İngiltere'sinde sandalye bacaklarının bile kumaşla kaplandığını da yazmışlar. Demem o ki cehaletin karanlığına kılıf arayanlar bir şekilde kendilerini tatmin edecek söylem geliştiriyor. Bu cehaletlere şahit oldukça Atatürk'ün engin deha ve sezgisinin büyüklüğünü kavrayamayanları şaşkınlıkla izliyorum. Ne mutlu ki 20. Yüzyılın dehasını bir Türk anası dünyaya getirmiş ve onun aydınlattığı yolda dikene, çakıla aldırmadan muasır medeniyete hep birlikte yürüyoruz. Başınızı kaldırın kamçılanan diz çökmüş şu zavallı kadına dikkatlice bakalım ve Laik Türkiye Cumhuriyetinin bize ne kazandırdığını fark edip sahip çıkalım... |
|||||||||||||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||||||||||
2015-07-05 | |||||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||||||||