Serdar USMAN
|
|||
![]() 1971 Ankara doğumlu olan Serdar Usman, Mısır El-Ezher Üniversitesi mezunu. Usman, evli ve 3 çocuk babası.İngilizce ve Arapça biliyor. Dış ticaret uzmanı olan ve 17 yıldır bu mesleği devam ettiren Usman, birçok firmanın da dış ticaret danışmanlığını yürütüyor. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'daki pek çok ülke ile ihracat faaliyeti yürüten Usman çok sayıda sosyal sorumluluk faaliyetinin yanında sivil toplum kuruluşlarında da görev aldı. Usman, bir diğer taraftan yerel bir gazetede 8 yıl köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Hakimiyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Usman, bunun yanında da Konya Pusula Gazetesinde ekonomi danışmanlığı yapmaktadır. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Dikkat, beyaz et zararlı mıdır acep? | |||
![]() Beyaz et nevilerinden balığa diyecek sözümüz elbette olamaz. Allah'tan şimdilik balık üzerinde bir oyun oynanamıyor. İleride ne olur, bilemem. Ama sofralarımızın, pikniklerimizin, davetlerimizin baş tacı olan piliç etinde tabana kuvvet bir hızla tüketimde bulunuyoruz. Fiyatının gayet uygun olması, bu işte önemli rol oynuyor. Yıllardır televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, sosyal paylaşım sitelerinde tavuk etinin çeşitli usullerle hormon katkısı sağlanarak şişirildiği ve sağlığa son derece zararlı olduğuna dair haberler yer alır. Düşünebiliyor musunuz? Bir babanın ya da ananın ailesiyle gittiği piknikte ızgaranın üzerine sıraladığı kanatları, bagetleri, pirzolaları kendi elleriyle ailesine ikram ederek onları büyük bir riskin içine sürüklüyor mu? Sağlıkçı değilim, bilemem. Aklımın ermediği husus, normal şartlarda gurk tabir ettiğimiz tavuğun 21 gün üzerinde oturduğu yumurtalardan Allah'ın izniyle dünyaya gelen civcivlerin bile yenecek olgunluğa ulaşması aylar alıyordu. Nasıl olurda tamamen natürel olması gereken sistem, siparişlere yetişebilme adına fabrikasyon sisteme dönebilir? Anlamakta güçlük çekiyorum. Bunu kimseler sorgulamıyor. Milletçe, ' Bize nasıl olsa bir şey olmaz' düşüncesiyle tıka basa yemeye devam ediyoruz. Peki, o halde son yıllarda iyice artan kanser vakalarında bu sorumsuzluğun payı var mı? Bu sorunun cevabını sağlık bakanlığı yetkililerine bırakıyorum. Tabi bu işten nemalanan ve milyonlarca bir kazanca tekabül eden bu uygulamanın müsebbipleri tarafından herhangi bir baskı uygulanırsa ses çıkar mı? Bekleyip, göreceğiz. Fakat bilinçli olarak halkımıza eğer söylentilerin aslı varsa bu zehiri şifa niyetine yediren a'dan z'ye tüm sorumlular bunun vebalinin altından nasıl kalkacaklar acaba? Sigara ile mücadelede büyük çabalar ile mücadele eden bakanlık yetkililerimiz, bu konuda niçin sus puslar? Sigara niçin yasaklanıyor? İnsanların solunum yollarına, iç organlarına zarar verdiği için, astım, bronşit ve kanser gibi ölümcül hastalıklara sebebiyet verdiği için yasaklanıyor. O zaman kanserojen maddelerle şişirildiği iddia edilen kanatlı beyaz hayvanların insanoğlunun sağlığını tehdit ettiğine ya da etmediğine dair neden net bir açıklama yapılmıyor? Neler duyuyoruz neler! Hilenin en çok yapıldığı et ürünleri arasında işlenmiş olan salam, sosis ve sucuk geliyormuş. Bu ürünlerin içine baharatla karıştırılmış soya, hayvansal etsel atıklar, akciğer gibi iç organlar, kireç suyunda soyulmuş sarımsak karıştırılıyormuş. Son kullanma tarihi geçmiş sucuklar yenilerin içine katılıyormuş. Beyaz ette ise sorun daha büyük. Tavuk dönerin içine tavuk derisi, bağırsak, paça ve sakatatlar karıştırılıyormuş. Bayat tavuklar çamaşır suyuyla beyazlatılarak taze görüntüsü veriliyormuş. Devlete güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? Aflatoksin oranı yüksek çıktı diye Rusya hududundan geri çevrilen tırlar dolusu, domates, biber, salatalık ve diğer sebze ile meyvelerin iç piyasada eritilmesini kim hangi mantıkla izah edebilir? Kimyasal ilaçlara karşı milletçe bağışıklığımız var da bizim haberimiz mi yok? Bizim insanımızın canı bu kadar ucuz mu? Geçen televizyon haberlerinde sebzelerin büyük çoğunluğunda kullanılan tarım ilaçlarının katbekat fazlası kullanılmış. Oranlar normal olması gerekene göre o kadar yüksek oranlara tekabül ediyor ki insan aklı almıyor. Malum! Hepsi sofralarımızda renkli renkli göze hoş görünen kostümleriyle arz- endam ediyorlar. Yani dış görünüşe aldanıyoruz. Zaten samandan farkı kalmayan tatlarına katlandığımız yetmez gibi üstüne birde vücudumuzda oluşturacağı geri dönüşü olmayan hasarlara da meydan veriyoruz. Hastanelerde yatan insanlarımız günden güne artıyor. Birçoğu sonlumu yetersizliği, diyabet, tansiyon, kanser gibi hastalıklardır. Milletçe yavaş yavaş ölüyoruz. Genç nesilde sağlıksız beslenme nedeniyle obezite almış başını gidiyor. Son olarak beyaz et konusunda Keskinoğlu firması tarafından yapılan aşağıdaki açıklamayı önemsiyor ve bakanlığında bu konuda teyit vermesini bekliyoruz. 'Hormon kesinlikle yem veya sudan verilemez. Yalnızca enjeksiyon (iğne) yoluyla verilebilir. Hormonun bir hayvana uygulandığında tutması için günde iki kez yapılması gerekir. Biz her gün 310 bin hayvan kesiyoruz. Her gün 310 bin hayvana hormon enjekte etmek istesek 3 bin adam daha çalıştırmamız lazım. Bizim şirkette toplam çalışan sayımız 4 bin. Hormon uygulansa dahi 60 gün sonra devreye giriyor. Zaten hayvanlar 45-60 gün arası kesiyoruz. Üstelik hormon pahalı bir şey. Dünyada da tavuklara yapılmıyor, yapılamaz, uygulanması mümkün değil. Yalan, yanlış haberlerle insanlar iyi bir protein kaynağından mahrum bırakılıyor.' Bu yazılanlar yüreğimize su serpse de piyasada dolaşan söylentilerin ortalığa yaydığı bilgi kirliliğinden bir arınmamız gerekiyor. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2015-07-22 | |||
|
|||