Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 03 Kasım 2015
Necati KAVLAK
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Ermenistan'a kaçış tesadüf mü?
Basın, Savcı Zekeriya öz ve Celal Kara'nın, Ermenistan'a kaçtığı; iddiaları ile çalkalanıyor.
Bu bir tesadüf mü?

Yoksa Ergenekon, balyoz, casusluk projelerinin alt yapısı, adı geçen ülkede mi hazırlandı?

Ben kuşkuluyum, içimde kocaman bir şüphe var!

Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst rütbesine terfi etmiş, en üst makamda görev almış, komuta kademesine terörist damgası vurmak, itibarsızlaştırmak, TSK'ni Halaç pamuğu gibi atamak; damarında Türk kanı akan bir savcının işi olmaz, olmamalıydı.

Kaçtığı iddia edilen ülke Ermenistan olunca ayaklarım yere daha çok kuşkulu bastı.  

Zannediyorum ki 13 yıldan beri ülkeyi yönetenlerin, Devlet yönetimine neden 'Ne Mutlu Türküm Demeyen' görevlileri kilit noktalara getirdiği şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Oynanan bu oyuna,  yalnızca Zekeriya Öz Projesi demek saflık olmaz mı? 

Su yüzüne vuran gerçeğin arkasında başka hesaplar, daha başka planlar aranmalı ki Türkiye Cumhuriyeti aldığı yarayı doğru sarabilsin.

Teşhis doğru konmalı,  doğru ilaç verilmeli ki tedavi sağlıklı sonuç versin!

Daha Önce ki bir yazımda Mehmet Beşer'in 'Şifre Bizim Ölülerimiz' isimli araştırma kitabındaki bilgilere dayanarak, Gülen Hoca Efendi'nin Dedesi Ermeni Asıllı bir Osmanlı olduğunu, dolaysıyla Gülen de Ermeni asıllı diye yazmıştım. 

Öz ve Kara'nın Ermenistan'a kaçtığı iddiaları ile taşlar yerine şimdi daha iyi oturmuyor mu?

Paralel lobisi ile yatıp Paralel fobisi ile kalkanların dilinin altındaki ıslanmış bakla da görününce, Öz'ün etnik kökenin araştırılması gerekir diye düşünmeden edemedim.

Düşünebiliyor musunuz?

Öz, bir hukukçu!  Adı  'Cumhuriyet Savcılığı' olan bir kurumun başında kamu görevlisi.

 İşi, Türkiye Cumhuriyetini kollayıp korumak! Türk Milleti adına kamu davası açmak ve sonuçlandırmak.

O ne yaptı?

 Milletin gözbebeği TSK kancayı taktı,  onun itibarını yerle bir etti.

Ona sonuna kadar gidin diyen, bu davanın savcısıyım diye ahkâm kesen siyasetçi, sonradan beni kandırdılar mazereti arkasına sığındı.

Bu iş o kadar basit mi?  

İşin önü arkası iyi araştırılmaya mahkûm! Dileyelim ki düşündüklerimizde biz yanılalım.

Vatanı yönet dediğimiz, milleti refaha ulaştır diye seçtiğimiz kadroların kusuru, 'Türk Gençliğine Hitabede' çerçevesi çizilen ' İstikbalde dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.'diye tanımlanan  sıfattan, daha hafif değil!

 Bakın, Mustafa Kemal Atatürk Türk Gençlerine nasıl hitap ediyor?

'Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir' diyerek bu gün yaşananlara bir asır önce nasıl teşhis koymuş?

En İyisi biz yazıya, Mehmet Akif'in 'Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın, Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.'Kıtası ile nokta koyalım.



   
2015-08-13
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları