Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 19 Kasım 2015
Fevzi GÜNENÇ
Fevzi GÜNENÇ kimdir?
1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi?
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Osmanlı Hayranları İçin Resmi Tarih
Kimileri, suya sabuna dokunmayan biri olmakta övünür. Bunun en belirgin örneği de hemen hemen her gazetenin altında gördüğümüz 'Tarafsız Gazete' ibaresidir.

Oysa gazeteci muhalif insandır. Gördüğü her eğriyi kamuyla paylaşan kişidir. Devletten, belediyelerden, reklam payı koparacağım diyerek iktidar yanlılarına yağ çekip yolunu bulan kişiler değildir gerçek gazeteci.

Bir zamanlar benim de günlük gazetelerim vardı. Kurtuluş, Halkın Sesi, Ortam. Bu gazetelerden birinin eski bir sayısı elinize geçerse gazete adının altındaki ibareye bakın. Aynen şu sloganı göreceksiniz:

'Halktan Yana Bağımlı Gazete'

 Bu gazetelerimde de hep suya sabuna dokunan, elini ateşe uzatan biri olmuşumdur.

Suya sabuna dokumamanın marifet olmadığını şair Özdemir Asaf iki dizelik şiiriyle ne güzel anlatmıştır:

"Suya sabuna dokunmazmış

Pise bak! " 

Şimidiye dek hep suya sabuna dokunan oldum. Bunden sonra da olmayı sürdüreceğim. O nedenle gazetemizdeki köşe yazımın ana başlığını 'Suya Sabuna Dokunarak' koydum.

BİZİM CUMHURBAŞKANLIRIMIZ

Torunlarım günün birinde , 'Dede, cumhurbaşkanlarımızın adlarını sayar mısın?' diye sorsalar, Torunlarıma bunun hesabını nasıl vereceğim, bilmiyorum.

Ülkemin laisizmden, modern bir ülke konumundan uzaklaştırılarak, sırf oy avcılığı amacıyla bir din devletine dönüştürülmesinde ilk başrolü oynayan Celal Bayar'ı Cumhurbaşkanlarımız arasında sayacak mıyım? 

Bir zamanlar çok sevdiğim 27 Mayıs Devriminin birinci adamı olan Cemal Gürsel'i En azından 1961 anayasasından dolayı içimiz acıyarak da olsa sayacağız herhalde.

İçimizi acıtan ise Türk makine mühendislerinin geceler boyu uyumaksızın yüzde yüz Türk aksamıyla oluşturulan Devrim arabalarının törene giderken benzini bitti bahanesiyle üretimden kaldırılması günahı onundur.

O tarihten bu yana Türkiye'ye en az bir milyon yabancı marka otomobil girmiştir. O yasaklama olmasaydı caddelerimizi doldurup taşıran bütün yabancı otomobillerin yerinde hep Türk Malı otomobiller görecektik. Böylede katrilyonlarca Türk parası yabancılara akmayacaktı. Torunlarımızın torunları da dünyaya borçlu bir ülkenin çocukları olarak doğmayacaklardı.

Ya Cevdet Sunay'ı ne yapacağız? Bunun gibi 24 saat sarhoş yaşayan bir başka Cumhurbaşkanımız daha olmamıştır. Böyle sarhoş birini de cumhurbaşkanlarımız sıralamasına sokacak mıyım? Bu kişinin her türlü diplomatik buluşmalara sarhoş gittiği ve çıkarken de iki korunmasının koltuklamasıyla otomobiline ulaşabildiği de yadsınamayan gerçeklerdendir.

Parantez açarak bu sözce cumhurbaşkanının karikatür gibi, fıkra gibi bir anekdotunu paylaşmadan edemeyeceğim. Malum şahıs Sovyetler Birliğine davetli olarak Sovyetler Birliğine gitmiştir.

Orada kendisinin onuruna bir opera gösterimi yapılacaktır. Ne var ki, bizim ülkemizde var olası Muhsin Ertuğrul ustamızın sayesinde sadece bir dakika bile geçmiş olsa tiyatroya, baleye, operaya alınmayan izleyiciyi Moskova tam bir saat beklemek zorunda kalır.

Onur konuğu yerine oturunca da gösteri başlar. Bir saat gecikmeyle salona teşrif eden bu kişi, yerine otururken hanımına: 'Tam zamanında gelmişiz. Baksana oyun şimdi başladı,' diye fısıldayacaktır..

Asmayalım da besleyelim mi diyerek binlerce canı ipte sallandıran, asmayıp da el bebek gül bebek beslediğimiz Kenan Evran gibi birini de bu sıralamaya sokacak mıyım?

 'Benim memurum işini bilir' diyerek, en eski Osmanlı hastalığı olan dünyanın en ahlaksız eylemi sayılan rüşvetçiliğe özendiren Turgut Özal'ı?..

'Bana sağcılar, solcuları öldürdü dedirtemezsiniz' diyerek cinayetlere gözünü kapatan, Yakınlarına ulufe olarak devlet mülkünü bağışlayarak pişkince 'Yaptıysam ben yaptım! diyebilen Demirel'i?..

Çankaya'ya takunya ile çıkan ve suya sabuna dokunmamış olmasıyla gelen gideni arattırır atasözünü anımsattığı için sevdiğimiz Gül'ü?..

Hakkında söyleyecek her şey söylenen, buna karşın kendisinin de hiçbir şeyi umursamadan bildiğini yapmakta direneni...

EMPERYALİST OSMANLI'NIN TORUNLARIYIZ

Gerçi mirasını devraldığımız Osmanlı'da kardeşlerini, evlatlarını öldüren kanlı katil padişahlarımız da olmuştur. Ve onların hepsi de baş tacı edilerek sıralamaya girmişlerdir.

Havuzdaki balıklara para atan deli padişahımız da vardır.

Emperyalizmin Allah'ını uygulayan, Memed'imi kalelerin zaptı için merdivenlerle surlara salan, yukarıdan üzerlerine kızgın yağ, kaynar su dökülerek haşlanıp ölmelerine neden olan padişahlarımız da vardır.

Kaleleri zapt edip oralarda yaşayan erkekleri kılıçtan geçirttiren, kadınları kızları köle olarak alıkoyan, yükte hafif pahada ağır varını yoğunu talan ettiren ve bütün bu vahşetin adını fetih koyan bugünün Amerika'sından farksız eylemleri sürdüren anlı şanlı padişahlarımız da olmuştur.

Bin bir odalı değilse de her sevgilisine bir oda ayırttıracak kadar çok sayıda odası bulunan saraylar yaptıran padişahlarımız da vardır.

İçoğlanları kurumunu oluşturan, kölelerini en doğal yaşam hakkından mahrum ederek bunların hayasını burduran padişahlarımız da vardı.

Osmanlıyı yeniden diriltmeye çalışan iktidara yağcılık olsun diye, Büükşehir belediyesinin kolladığı takımın adını Osmanlıspor koyan şerefliler de var.

Bugünkü Osmanlı hayranlarına gel de anlat anlatabilirsen bütün bu gerçekleri.



   
2015-09-26
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları