Fevzi GÜNENÇ
|
|||
![]() 1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi? Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
'Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz' | |||
![]() Nedense hep aksilikler girer araya. Bu kez vazgeçmeyeceğim Cumhuriyetimizle ilgili yazmaktan. Cumhuriyet denince o büyük insanın 28 Ekim 1923 akşamı yakınlarına söylediği şu sözler gelir: 'Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz!' 29 Ekim 1923 tarihinde yasa ilk Türkiye Büyük millet Meclisinden geçer. Bir gün sonra ise Gazi, Çankaya'da İsmet İnönü'ye şunları söyler: 'Bize geri kalmış, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz...' Atatürk Haklıdır. Osmanlı'dan cumhuriyete kalan miras, işgal altında bir vatan, bolca dış borç, yoksulluk, yoksunluk, en önemlisi de bağnazlıktır. 40 bin köyün 37 bininde ne okul var 40 bin köyde yaklaşık 11 milyon insan yaşıyor. Bu insanların ancak % 2'si okur-yazar. Düşmanların tümüyle yaktığı köy sayısı 830. yanan bina sayısı 114.408. ülkeyi neredeyse yeniden kurmak gerekiyor. Karayolu yok denecek kadar az. Kışın batağa dönüştüğü için geçilmesi çok zor. Hastane yok, doktor yok. Hastalar sağaltılamadan ölmekte... 4.000 km kadar demiryolu var Anadolu'da. bir metresi bile bizim değil. Denizciliğimiz acınacak durumda. donanma, 2. Abdülhamit döneminde haliç'te çürütülmüş. Köylü topraksız. sabanı yok, öküzü yok. doğu'da, cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmayan aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni var. Her yerde tefeciler, savaş zenginleri halkı eziyor. Salgın hastalıklar insanımızı kırıyor. üç milyon insanımız trahomlu. sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyor. Ekonomik hayatımız içler acısı. Kapitülasyonlar belimizi bükmüş, tarım ilkel yöntemlerle yapıldığı için ve topraklar bilinçsiz kullanıldığı için üretim çok az. Kapitülasyonlar konusuna bu dizimizin üçüncü bölümünde değineceğim. Bütün sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. şeker, un ve hatta kiremiti bile ithal etmek durumundayız. Avrupa'nın her çeşit malı için açık pazar halindeyiz. Sermaye ve emeğin sadece % 85'i yabancılarla azınlıkların elinde. Madenler, limanlar demiryolları yabancıların kullanımında. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların sadece yüzde yirmisini ancak en ilkel koşullar altında okutabiliyoruz. Halkın eğitimi ise hiç çözülmemiş bir sorun olarak duruyor. Erkeklerin % 93'ü, kadınların %96'sı okuma yazma bilmiyor. Medreseler askerden kaçma yeri ve bağnazlık yuvası durumunda. Burularda din iye hurafeler öğretiliyor. Medreselerde Türkçe yasak. Kitap yok, kütüphane yok, müze yok, tiyatro yok, sinema yok, radyo yok; halkı aydınlatacak, bilinçlendirecek, eğitecek kurumlar yok. halk adeta kendi kaderine ve cami imamının, tarikat şeyhinin, medrese ehlinin bilgisine ve insafına terk edilmiş durumda. Türkçe ihmal edilmiş, dilin adına Osmanlıca denilmiş. 600 yıldan fazla bir zaman içinde Arapça-Farsça ve Fransızca Türkçeyi adeta istila etmiş. Bir çok tarikat hayata yöne vermeye çalışıyor. Mezhep çatışmaları hat safhada. falcılar, büyücüler, şeyhler, şıhlar ayrıcalıklı konumda. din istismarı çok yaygın. « 600 yıl boyunca Türkler ihmal edilmiş. yönetim dönme devşirmelere bırakılmış. Hukuk sistemi, yargı sistemi, anayasal düzen, hatta takvim, saat, ölçüler bile çağa uymayan bir durumda. kılık kıyafet, 'ne milli ne beynelmilel', gülünç durumda... Biat kültürü hakim, 600 yıldan fazla devam eden saltanat sistemi içinde halkın kaderi hep padişahın iki dudağı arasında olmuş. Padişah (sürü) diye gördüğü halkı gütmüş. Cumhuriyet mucizesi bu korkunç tabloyu tamamen tersine çevirmiştir. bu yokluk, yoksulluk ve geri kalmışlık içinde Atatürk ve çevresindeki 'devrimci kadro', sadece 15 yıl gibi çok kısa bir sürede dünyaya parmak ısırtacak bir başarıya imza atmıştır. Atatürk cumhuriyet mucizesine imza atarken, 'yurtta barış dünyada barış' ilkeleriyle hareket etmiştir. Kalkınma hızı, %20 sanayileşme hızı yakalamıştır. Halkçılık ilkesi doğrultusunda halkevleri, halkodaları, köy öğretmen okulları, köy okulları, millet mektepleri, enstitüleri, yüksek okulları ve üniversitesini kurarak halkı bilinçlendirmiştir. 15 yıl gibi kısa bir sürede, ortaçağ kalıntısı geri kalmış bağımlı bir toplumdan çağdaş bir ulus yaratılmıştır. neresinden bakarsanız bakınız bunun adı Atatürk ve cumhuriyet mucizesi'dir... (Bu bölümü Sinan Meydan'ın araştırmalarından özetledim.) |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2015-10-28 | |||
|
|||