Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 08 Kasım 2015
Osman ÖCAL
Osman ÖCAL kimdir?

  YAZARIN SAYFASI
Sen Bilirsin
Vatanın ve milletin kaderini avucunda tutan; kamu düzenini sağlamak ve genel yönetimi gerçekleştirme görevini yerine getiren temel bir siyaset kurumu, bu kurumun da bir siyaset anlayışı var.  

Şahsen her ne kadar günümüz siyaset anlayışını uygun bulmasak da Türk milletinin bir ferdi olarak vatanımızın, milletimizin kaderini elinde tutan bu siyaset anlayışıyla ve siyaset kurumunda görev alan siyasilerle ilgili ister istemez az da olsa görüş bildirmek zorunda kalıyoruz.

Ülkemiz ağırlıklı olarak milliyetçi muhafazakâr bir seçmen tabanına sahip olmasına rağmen yıllardır milliyetçi olduğunu söyleyen parti veya partiler değil de seçimden seçime milliyetçi söylemleri dile getirenler iktidar olmaktadırlar.

Diğer taraftan her ne kadar ‘‘Bakara makara... Her cuma Google'den bir ayet sallıyorum.'', ‘‘Başbakan Allah'ın tüm vasıflarını üzerinde toplamış bir lider.'', ‘‘Rahmetimiz gazabımızı aşacak.'', ‘‘Kibir ve gurur, mutlak yaratıcı olan Allah'a aittir.'', ‘‘Başbakanımızın doğduğu şehirler de mübarektir.'',  ‘‘Başbakanımızın çıktığı televizyon yere konmaz.'',  ‘‘Başbakanımıza dokunmak bile ibadettir.'', ‘‘AK Partili olmak, Başbakanımıza nikâhla bağlı olmaktır.'' gibi beyin bulandırıcı ve şirk koşucu söylemler ortaya dökülse de İslami söylemlerin siyasetin çıkış basamakları içerisinde kullanılması da etkili olmuştur.

Burada ayrıca şunu görmek de mümkün: Türk kimliğine dayalı milliyetçilik yol kat edemezken Kürt milliyetçiliği ise gözle görülür bir şekilde mesafe almıştır.

Vatandaş olarak, yönetimi gerçekleştirenlerin kendimizce olumsuz yanlarını görmek ve bunun üzerine düşünmek, düşüncelerimiz doğrultusunda kararlar vermek de bir vatandaşlık görevidir. Aynı zamanda da demokratik hakkımızdır.

Bir zamanlar, çok sayıda insanımıza cazip gelen ‘analar ağlamasın' söylemi işlenmişti.  Şimdilerde ise analar ağlıyor, çocuklar öksüz kalıyor, babaların ciğeri dağlanıyor.

HDP hedefe oturtuluyor, terörizmle mücadele edildiği seslendiriliyor. Diğer taraftan sözde çözüm süreci döneminde teröristlerin yurt dışına çıkmadıkları gibi elemen devşirdikleri ve silah yığınakları yaptıkları itirafları yapılıyor.

Tek başlarına iktidara gelebilmek için ayaklar altına aldıkları milliyetçi söylemler gerek 7 Haziran gerek 1 Kasım seçimlerinden önce zaman zaman öne çıkıyor. İşte birkaç örnek: Başbakanın Ceylanpınar mitinginden: ‘‘Buraya şehitlerimizi anmak için geldik. Biz şehidimizin kanına girenlerden hesabını mutlaka sorarız. Polise, askerimize ve vatandaşımıza uzanan eller kırılacak.''

Kars mitinginden: ‘‘Bazıları buraya gelip milliyetçilik ve milli söylem üzerinden konuşabilirler. Bayrak da vatan da millet de bize emanettir.''

İstanbul mitinginden: ‘‘Düşman işgale geldiğinde, gemiler, düşman gemileri İstanbul önlerine geldiğinde 'Geldikleri gibi giderler' diyen Gazi Mustafa Kemal'e ve istiklal şehitlerine selam olsun.''

Cumhurbaşkanının Manisa mitinginden: ‘‘Türkiye tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan diyerek yoluna kararlılıkla devam edecek.'' 

İstanbul Yenikapı mitinginden: ‘‘Birisi ne diyor, bayrağa saldırı mı var? Daha ne olacaktı? Yalan üzerine inşa ettiğiniz bir dünyanız var. Cesetlerini kendilerine ait paçavralara sarıp, bayrağa saldırı mı var diyorsunuz. Zorla kongrenizde bayrağımızı astınız zaman geldi bayrağımızı indirmeye kalktınız.''

‘‘Kim ki bu bayrağa sahip çıkıyorsa işte o millidir, yerlidir, Türkiyelidir. Kim ki yan gözle bakıyorsa işte o bu vatanla da bu milletle de bağı kalmamış olan bir mankurttur.'' 

Oysa bu millete sözde bir çözüm süreci yaşatılmış ve bu süreç boyunca ‘Andımızın kaldırılması' gibi birçok milli değerimiz alt üst edilmiş, Habur olayı yaşanmış Terör elebaşçısı ile görüşmeler yapılmış, teröristlerin yurt dışına çıkması garantisi verilerek barış tamtamları çalınmıştı.

Ergenekon ve Balyoz gibi Türk askerini suçlayıcı olaylar yaşanarak çok sayıda asker ve sivilin bu davalarla ilgili içeri alınması gerçekleşmişti. Bölücü ve asker polis, öğretmen demeden binlerce insanın ölümünden sorumlu bebek katili olduğu unutturulmaya çalışılarak terör elebaşçısı sütten çıkan ak kaşık muamelesi görmüş, yattığı yerin konforu ve rahatlığı sağlanmış, hakkında güzellemeler dizilmişti.

O dönemde kimler ne söylemiş birkaç örnek verelim: Beşir Atalay 6 Haziran 2014'de Diyarbakır çözüm süreci çalıştayında: Abdullah Öcalan'ın İmralı'ya giden HDP heyetiyle verdiği mesajları da önemli ve olumlu bulduklarını belirterek: 'Bunlar bizim de düşüncelerimiz' diyordu. 15 Ocak 2014 tarihinde büyükelçilerle yaptığı toplantıda ise: ‘‘Öcalan Kürtlerin lideridir.'' Sözünü sarf etmişti.

Orhan Miroğlu 17 Haziran 2014'de Ülke TV Bıçak Sırtı Programında: ‘‘Şimdi PKK terörist bir örgüt mü? Hayır, PKK terörist bir örgüt değildir. PKK kendi topraklarında belli bir siyasi programı hayata geçirmeye çalışan bir politik harekettir.'' Diyerek gündem oluşturmuştu.

Yalçın Akdoğan'ın 07.06.2014 tarihli bir söyleşide: ‘‘Ben Öcalan'ın süreci diğerlerinden daha doğru okuduğunu düşünüyorum... Olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi vardır.'' Demesi.

Bülent Arınç'ın gazetelerin Ankara temsilcileriyle görüşmesinde:  'Dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli hal aldı' ifadesini kullanması. Bir bakanlar kurulu toplantısı sonunda: ‘‘Öcalan'ı da zor duruma düşürdüğünüzü bilmiyorsunuz. Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan'ı itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?'' Demesi.

Sadullah Ergin'in CNN Türk'te Taha Akyol'un sunduğu Eğrisi Doğrusu Programında: 'Öcalan bölgenin ve Türkiye'nin reel politiğini daha sağlıklı değerlendiriyor. Geçmişteki yaklaşımıyla şimdiki arasında pozitif fark var. O yüzden tekrar bu süreç başladı.' Demesi.

Rusya'nın Sesi'ne konuşan Mehmet Metiner'in terörist elebaşçısı için: ‘‘Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yerde duruyor', 'Biz KCK'yı paralel devlet olarak görmüyoruz', 'Bağımsız bir Kürdistan için silah kullanabilirsiniz. Ama ana dilde eğitim, demokratik özerklik, bunlar için silah kullanılmaz.'' Demesi.

Yasin Aktay'ın: ‘‘Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.'' Demesi.

Başbakanın: ‘‘Bana serok Ahmet diyorlar, Cumhurbaşkanının: ‘‘Pkk ile görüşen arkadaşları ben gönderdim.'' Demesi; sizce bunlar, başbakanın: ‘‘ Nerde zalim varsa onun yanında olacağız'' demesi gibi dil sürçmesi veya gaf olabilir mi?

Yandaş yazarlardan bazıları ise şöyle demişti:  Hilal Kaplan: ‘‘Abdullah Öcalan ölmeyi değil, yaşatmayı seçti...'' Yiğit Bulut: ‘‘Öcalan, Ortadoğu'da Türkiye'nin önünü açıyor.'' Emre Aköz: ‘‘PKK terör örgütü değildir. Öcalan'a terörist demek, denize göl demektir.''Etyen Mahçupyan: ‘‘Öcalan'ın çok geniş bir prestij alanı var. Nadir insanlardan biri.''

Nihal Bengisu Karaca: ‘‘Bebek katili denilen Öcalan bize geleceği gösterdi.''Cem Küçük: ‘‘Öcalan olmasaydı şu an çoktan kan gövdeyi götürmüştü.''

Seçimden sonra başta Cizre Şırnak gibi yerleşim alanları olmak üzere birçok yerde terör örgütünün olayları tırmandırma planlarının da olduğunu unutmamak gerekir.

Zamana ve duruma göre farklı söylem ve uygulamalar, rayına oturtulamamış bir yönetim anlayışı ve milliyetçiliğin oy devşirme aracı olarak kullanılması...Sen bilirsin...



   
2015-10-25
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları