Mustafa EROL
|
|||
![]() Artvin’in Yusufeli ilçesinde 21.03.1965 tarihinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimimi Akyazı, Sakarya’da tamamladı. Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü’nden 1986 yılında mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile İngiltere Lancaster Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini Yoğun Madde Fiziği üzerine yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi’nde 1993 yılında yardımcı doçent, 1995 yılında doçent oldu ve 2001 yılından bu yana profesör olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar yaklaşık 70 bilimsel makale ve 3 adet kitap katkısı yayınlamıştır. Ulusal ve Uluslararası kongre ve sempozyumlarda yaklaşık 65 bildiri sunmuştur. Son yıllarda özellikle “Bilinç” ve “Kuantum Fiziği” ilişkisi üzerine çalışmalar yapmaktadır. Türk Fizik Derneği İzmir Şubesi ’nin 2004 yılından beri başkanlığını yürütmektedir. 2009 yılından beri Beşiktaş kongre üyesidir. Web: http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol https://twitter.com/profmustafaerol Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Dünya Dinleri | |||
![]() Bu makalede yapılan araştırmalardan sadece birinin sonuçlarını sunmak ve çok özetle bir değerlendirme yapmak istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri'nden Pew Araştırma Organizasyonu 2010 yılında dünyanın 230 ülke ve bölgesinde çok kapsamlı bir araştırma yaparak 6.9 milyarlık dünya nüfusunun inanç sistemleri ve dinlerini belirlemeye çalışmış. Günümüzde dünya üzerinde yaşayan nüfusun dinlere göre yüzdelik dağılımı yaklaşık olarak şöyle bulunmuş: %32 Hıristiyan, %23 Müslüman, %16.3 Dinsiz (yaklaşık %2.3 Ateist ve %14 Deist), %15 Hindu, % 7.1 Budist, % 6 Afrika, Amerika, Asya ve Avustralya'daki Geleneksel Dinler, % 0.23 Musevi ve geri kalanı da diğer dinler. Bu arada Ateist hiç bir İlahi Güç inancı olmayan, Deist ise ilahi bir güce inanan ancak Aracıları kabul etmeyen ve bu nedenle de kendilerini bir dinin mensubu olarak görmeyen demektir. Pew Araştırma Organizasyonu tarafından verilen bu rakamlar diğer kaynakların verdiği rakamlarla yaklaşık olarak örtüşmektedir, bu nedenle rakamların doğruluğunu kabul etmek gerekiyor. Bu tabloya bakıldığında hemen öne çıkan bazı sonuçlar şöyle özetlenebilir;. 1-Dünya nüfusunun yaklaşık % 2,5'ü hiçbir ilahi güce inanma ihtiyacı duymamaktadır. 2-Dünya nüfusunun yaklaşık %97.5'i mutlaka bir şeylere inanma ihtiyacı duymaktadır. 3-Dünya nüfusunun yaklaşık %55'i Tek Tanrı inancı taşımaktadır. 5-Dünya nüfusunun yaklaşık %29'u tek tanrı dışında çok farklı sistemlere ve Tanrılara inanmaktadır. 6-Dünya üzerindeki tüm bu dinlerin inanış ve ibadet şekilleri temelde çok farklı olduğundan, ortaya çıkış dönemlerini ve amaçlarını bir kenara bırakırsak, pratikte hiçbir dinin evrensel olduğunu söyleyemeyiz. 7-Yukarıda verilmemiştir ancak bu kadar dinin yanında her dinin içinde birbirini reddeden oldukça farklı inanç sistemleri ve ibadet pratikleri olan yüzlerce mezhep ve tarikatın var olduğu çok iyi bilinmektedir. 8-Dünya geneli ele alındığında inanç sistemleri ve dinler açısından çok büyük bir ayrışma ve kaosun yaşandığı çok net bir şekilde görülüyor. Öncelikle ortaya çıkan tablonun elbette tarihsel, kültürel, sosyolojik, felsefi, coğrafi ve psikolojik nedenleri vardır çünkü bilindiği gibi aslında hiçbir şey nedensiz ortaya çıkmaz. İnanç sistemlerinde oluşan bu ayrışmanın detaylarına girmenin çok fazla bir anlam taşıyacağını düşünmüyorum. Neticede bu tablo bir gerçeklik olarak ortada durmaktadır. Burada tespit edilmesi gereken en önemli noktalardan biri beklide, her din veya inanç sisteminin kendi içinde % 100 doğruluk ve haklılık taşıdığını iddia etmesidir. Dolayısıyla her dinin mensubu şüphe götürmez şekilde kendisinin gerçeğe giden yolda olduğunu ifade etmekte ve diğer dinleri ve inanç sistemlerini çok büyük bir oranda reddetmektedir. Peki şimdi soruyorum: Bu kargaşa içinde en doğru inanç sisteminin kendilerinin ki olduğunu iddia eden hangi din haklıdır ve gerçeği yakalaya bilmiştir? İlahi güç Tek olduğuna ve aynı anda herkes haklı olamayacağına göre acaba kimler büyük bir yanlışın içindedir? Ortaya çıkan tablo elbette daha başka yüzlerce soruyla irdelenebilir. Mesela, her dinin ruhani liderleri veya ileri gelen temsilcileri ile konuyla ilgili filozof, bilim adamlarının bir araya gelerek inanç sistemlerini tartışması ve bir uzlaşma noktasının bulunması gerekmezmi? Yoksa herkes 'Senin dinin sana benim dinim bana' mantığıyla hareket ederek yaşamına devam mı etmelidir? Böylesine bir müzakere ve tartışma ortamı olabilirdi belki ancak insani egolar, çıkarlar , makamlar ve kişisel hırslar olmasaydı tabii... Prof. Dr. Mustafa EROL https://twitter/profmustafaerol http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol/ |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2013-07-25 | |||
|
|||