Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 23 Mart 2016
Fevzi GÜNENÇ
Fevzi GÜNENÇ kimdir?
1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi?
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Adını kent tarihine altın harflerle yazdır
Belediye Başkanlarını direkt ilgilendiren iki önerim var. Birincisi oto park sorununun çözümlenmesi.

Ülkemizde her yıl on binlerce otomobil trafiğe katılıyor. Bunların elbette ki oto park gereksinimi olacak.

Her yerde paralı otopark yok. Kimi yerlerde belediye, sadeleri oto park olarak kiraya veriyor. Ama bu da bir yere kadar çözüm. Gelecek yıl trafiğe katılacak olan yüz bin otomobil nereye park edeceğiz?

Acaba kaldırım kenarlarına otomobillerin park edilmesine göz yuman belediye, o zaman ne yapacak? Yol kenarlarını iki katlı, üç katlı mı yapacak? Otomobiller birbirinin sırtına mı binecek?

Tek çözüm caddelerin altını değerlendirmektir. Bu yola başvurulsa sanırım ki bırakın bir yıllık, on yıllık hatta elli yıllık oto park gereksinimi sağlanmış olur. Bunu başaran belediye bakanının adı da kent tarihine herhalde artık altın harflerle yazılır.

Değineceğim ikinci konu alt geçit, üst geçit meselesi. Eğer Belediye Başkanı olsaydım, üst geçitlerin tümünün köküne kibrit suyu sıkardım.

Neden?

Çünkü hiç kimse üst geçitlerin onca merdivenlerini tırmanmayı göze almıyor. Bunun yerine tehlikeyi göze alarak geçilmemesi gereken yerlerden karşıya atlayarak, zıplayarak geçiyor.

Bu konuda çözüm de alt geçittir.

Bir kere alt geçitler hem yayalar için hem de araçlar için özellikle de motorlu araçlar için son derece yararlıdır.

Yararlı oluşun başında elbette ki insanları da araçları da trafik kazalarından uzak tutmasıdır. Ama daha önemlisi otomobiller yeşil ışık yanıncaya kadar kırmızıda beklerken boş boşuna yakıt eritmezler.

Milyonlarca otomobilin kırmızıda beklerken rolantide olsa dahi yaktığı akaryakıtı tasarruf edebilseniz sanırım devlet bütçesinin açığını bile kapatabilirsiniz.

Zaman kaybının önüne geçilmesi de cabası...

Bizim insanımız düz ayak yerlere girip çıkmayı seçer. Üç basım yukarıdaki bakkalla düz ayak bakkalı kıyaslayın, düz ayak olanı öbüründen iyi iş yapar.

Aynı hesap, insanlarımız üst geçitten yararlanmak için onca merdiveni çıkmayı da göze alamaz, alt geçitleri tercih eder. Her işte olduğu gibi çıkışı düşünmez, inişe bakarız biz.

Şu da var: Alt geçitlerin iki yanına dükkânlar yaparsınız. Bu dükkânları kiraya verir, kirasından belediyeye gelir sağlarsınız.

Belediye baş-kanı dediğini kafasını çalıştıran, sorunlara pratik çözüm bilan insandır. Böylesini de artık çırayla ara ki bulasın.



   
2015-12-27
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları