Necati KAVLAK
|
|||
![]() |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Kumar | |||
![]() Aynı teknede siyaset yapanlar, biz aynı teknedeyiz, tekne su alırsa hepimiz zarar görürüz derken, gerçek geminin su alması, hiç kimsenin umurunda değil. İmam'ın keyfi ise yerli yerinde! Her gün vaaz verecek, cemaat edinmekte hiç zorluk çekmiyor. Rüzgâr dört biryandan çok şiddetli esiyor, dalga dam boyu! Dalga ile her buluştuğunda gövde, çatır çatır çatırdıyor! Gemi ya bu gün ya da yarın, battı batacak... Gün geçmiyor ki oluk oluk kan akmasın! Mehmetçikler sıra sıra tabutlarda yatmasın. Değirmen döndürecek, gözyaşı sel oldu, acı diz boyu! Minberde ki İmam, her zamanki gibi önüne konanı, cama yazılanı okumayı sürdürüyor. Ne zaman, karşısında sormayan, sorgulamayan bir topluluk ya da cemaat bulsa; Eyyyyy diye başlayan, aynı ses tonu ve üslubuyla devam eden; içeriksiz-sevimsiz vaaz geliyor ardından. İllallah çekti, aklı başında olan! Televizyon açmıyor, radyo dinlemiyor, gazete de okumuyor: olayları analiz etme yeteneği, olan ve okuma bilen. İşsizlerin mekânı, kahvehanelere bir girseniz: öfkesini tavlanın zarından, Okey'in isteka'sından ya da İskambilin kız ve papazından, çıkartanlarla: yüz yüze bi gelseniz! Dudaklardan döküleni, yakası açılmadık galiz sözcükleri duyunca, kulak kızarır, yüz pancara döner. İşte tam da sinirlerin gerildiği zaman, ortamı yumuşatmak, dudaklarda hafif gülümseme yaratmak gerekir. O zaman, bilerek kendi kaleminizle kumar oynar 'TAVLA' yı mısralara dökersiniz... Okuyun bakalım 'TAVLA'YI' beğenecek misiniz? Hınzır bir gülümseme yüzünde Kumar oyna diyor şeytan benimle Değerli bir şey saklı aklının ucunda Belli onu koyacaksın masanın üstüne Kırmayım seni geç otur karşıma Bırak şimdi sende kalsın Şeytanın dürttüğü bakışın Bir oyun oynayayım da sende gör Nasıl atılırmış bak tutmadan zar Tavla üzerine yazılmış kitabım var Ortaya bir şey koyma para cinsinden İddiamız olsun geçirdiğin kalbinden Kaybeden yan çizmesin ödesin borcunu Yüzüne yansıyan fettan gülüşünden Garson bir tavla getir sedef kakmalı Zarı kemik olsun kaçmasın sağa sola Birde çarşaf ser şuraya Belki ipte lazım olur biraz sonra Kaş göz etme bakıp ta yüzüme Söyleyeceğin varsa dilinle söyle İşaretlerle haberleşmeyi bilmem Okuyamam dudak anlamam mimik Hiç affetmem yenersem seni Alırım aklımdan ve aklından geçeni Hadi kemik utandırma ustanı İki mars bir ters ona yeter Yenilen serili şilteye uzanıp yatar Bak gökyüzünde ne çok yıldız var. Mısralar 'Bak gökyüzünde ne çok yıldız var' diye son buluyor. İsterseniz bir akşam başımızı gökyüzüne çevirelim ve hep birlikte kulak verelim. Duyabilecek miyiz yıldızların fısıldadığı hüzün şarkılarını? |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-02-14 | |||
|
|||