Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 19 Ağustos 2016
Ahmet LAZ
Ahmet LAZ kimdir?
1956 da Kilis'te doğdum. İlk orta ve lise eğitimimi Kilis'te, Lisans eğitimimi de Hacettepe Ünv. Matematik mezunu olarak Ankara'da tamamladım. Afşin/Elbistan termik santral montajında planlamacı, Türkiye Diyanet Vakfında Bilgi İşlem Müdürü, Kendi işimde ise yönetici olarak Bilgisayar ve Yazarkasa sektöründe çalıştım. Emeklilik hayatımı Kilis'te yaşıyorum. Yerel Kilisinsesi gazetesinde ( www.kilisinsesi.com.tr ) yazıyorum.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Anayasa ve İktidar Gücü
2011 ve daha sonraki genel seçimlerin temel konusu, yeni bir anayasa yapmak üzerine oldu. Ancak bu güne kadar yeni bir anayasa yapmak bir türlü gerçekleşemedi.
Zaman içinde Anayasanın birçok maddelerinde değişiklikler yapıldı ama artık yama tutmaz hale geldiğinden tamamının bir bütün olarak değiştirilmesi gerekiyor.
Bunu meclise girmiş olan tüm partiler biliyor ve söylüyorlar. Peki bu konuda neden bir uyum sağlanamıyor? AK Parti için kırmızı çizgi, ‘başkanlık' sistemine geçiş için gerekli düzenlemelerin yapılması olurken, CHP ve MHP için Anayasanın ilk dört maddesi, onların kırmızı çizgilerini oluşturuyor.
CHP, kurucu iradenin bu ilk dört madde içinde bulunduğunu, MHP de eğer değişirse Türklükten çıkacağımızı düşünüyor. HDP nin amacı farklı olduğu için değerlendirmeye almıyoruz. Üzerinde uzlaşılamayan bu dört madde nedir?
Sırası ile;
1-Türkiye Cumhuriyeti bir Cumhuriyettir.
2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, Dili Türkçedir, Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır, Millî marşı 'İstiklal Marşı', Başkenti Ankara'dır.
4- Yukarda sayılan ilk üç madde değiştirilemez.
Birinci ve üçüncü maddelere 3 partinin de itirazı yok. Bütün kavga, ikinci maddedeki bilinmeyen sırlarla ilgili. Atatürk milliyetçiliğinin içinde o günlerin şartları gereği faşistlik de var, komünistlik ve hatta diktatörlük de. Bu üç olgunun içinde de insan haklarına saygı yoktur.
Kurucu iradenin, demokrasi veya laiklik ile de hiçbir yakınlığı yoktur. Seçimsiz ve tek partili bir yönetime demokrasi demek mümkün müdür?
Rejime bağlı bir diyanet teşkilatı ile laiklik tanımlanabilir mi? Bütün bunlar, dünyanın diğer medeni milletlerinde olduğu gibi gecikerek de olsa ihtiyaçlara göre ülkemizde de zaten kısmen değişmiştir.
Kurucu irade, ülkemizi uzun yıllar tek partili düzene, ‘açık oy, gizli sayıma' ve jandarma devletine sonra da ihtilallara mahkûm etmiştir. Kurucu irade, 90 küsur yıldır toplumun huzurunu sağlayamamış, adaleti tesis edememiştir. Bunu kurucu irade adına darbeler yapanlar, açıkça beyan etmişlerdir.
Kurucu irade 90 küsur yıl önceki şartlarda, dış güçlerin emrivakisi ile oluşturulmuştur.
Yıllar içinde vatandaşlık bilincinden iletişime ve yaşam seviyesine kadar o kadar çok değişiklikler olmuştur ki bugün artık önemi ve değeri kalmamıştır. Kurucu irade, ‘bir toplumu yeni baştan kuran iradedir' şeklinde tanımlanıyor.
Peki kurucu irade olarak bilinen irade sahiplerinin hangi şartlarda oluşmuş bir iradeyle bu temel maddeyi oluşturduklarını biliyor muyuz? Toplumumuz sürekli değişim ve gelişim içindedir.
Hiçbirimiz, babamızın ailesini yönetim şeklini çocuklarımızda göremiyorsak, ülkemizin de yönetim şeklini nesiller geçtikçe ayniyle göremeyiz. Bundan dolayı da dördüncü maddede belirtildiği gibi, ‘ilelebet değiştirilemez hatta değiştirilmesi teklif bile edilemez' deme hakkına da sahip olamayız.
Bu madde başlı başına insan haklarına saygısızlık değil midir? Mevcut anayasamızın dördüncü maddesini bu nedenle anlamak da mümkün değildir.
Aslında anayasa tek bir maddeden ibaret olmalı. O madde de en fazla 50 yıllık periyotlarla halka, ‘ey ahali mevcut yönetim şeklini beğeniyor musunuz?
Eğer beğenmiyorsanız şu alternatiflerden hangisini istersiniz?' diye sorulmalı ve halkın nitelikli çoğunlukla kabul edeceği yönetim şekli, o dönem için uygulanmalıdır.
Kendi kendilerini yetkilendirerek ‘yetki gaspı' yapmış olanların dayattığı yönetim biçimini kaldırmak için terör estirmek veya dağa çıkmak gibi zorba metotlar yerine, demokratik usulleri kullanmak daha medeni değil midir? 1921 anayasası, ‘kuvvetler ayrılığı' değil, ‘kuvvetler birliği' esası üzerine kurulmuştur.
TBMM başkanını da Cumhurbaşkanı olarak kabul eder. 1923 değişiklikleri ile ‘Devletin yönetim şeklinin Cumhuriyet, dininin İslamiyet, dilinin de Türkçe' olduğu kabul edilmiştir.
Değiştirilmesi teklif bile edilemez şeklinde bir madde de yoktur. İşte gerçek kurucu irade budur. Sonradan çeşitli etkiler ve iktidar hırsları nedenleriyle değişiklikler yapılmıştır.

Barış ve mutluluk dileklerimle kalın sağlıkla...

Ahmet Laz

[email protected]



   
2016-03-08
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- İhbarcılık mı?
- Erken biten hayatlar
- Kilis'in İmarı