İlhan NEZOR
|
|||
İlhan NEZOR kimdir? 1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası... Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
''Bu ülkenin sorunu Tayyip Erdoğan'dır'' -3 | |||
''Bu ülkenin sorunu Recep Tayyip Erdoğan'dır'' -3
Bu konuyu yazmaya ve bu başlığı atmaya başlamadan önce çok düşündüm. Acaba başarabilecek miyim diye. Neticede, taşı delenin suyun gücü olmadığını, damlaların devamlılığı olduğunu hatırlayınca, damla misali kalpleri taşlaşmış sineleri delmenin ülke menfaatlerine olacağı kanısıyla cesaretlendim. Tam bu noktada aklıma ünlü İtalyan yazar, düşünür Umbarto Eco'nun haklı bir tespiti geldi. Diyor ki, 'Bir inancın doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmayın. İnananların neyi ne kadar göze aldığına bakın...' Biz de öyle yapmaya çalışacak ve taşı delecek kıvama getirmeye çalışacağız. Ülkemizin zor bir süreçten geçtiği şu günlerde, Atilla İlhan'ın deyimiyle her zaman var olan yüzde 7'lik hain kadro, kendisini Cumhuriyetin kurucu partisine yaslama gayreti, içerisine sızma çabalarıyla eylemde ve söylemde meşruluk kazanmaya çalışmaktadır. Bu sapkın ve sosyopat anlayışın inançlarını sorgulayacak değiliz. Ancak neleri ne kadar göze aldıklarını ve ülkeye nelere mal olduğunu da anlatmak durumundayız. Görünen o ki, iliklerine kadar işleyen Tayyip Erdoğan düşmanlığı milli iradeye karşı bir başkaldırı haline geldi. Ne acı bir tecellidir ki,Cumhuriyet tarihi boyunca kimlikleri reddedilen,dilleri yasaklanan,uygarlık yarışında ihmal edilen,ötekileştirilen ,alavere - dalavere Kürt Mehmet nöbete denilerek aşağılanan ve dahası İstiklal Mahkemelerinde 'Türkçe bilmeyen bir Kürt gencinden ülkeye fayda gelmeyeceğinden idamına ...' denilerek kalemler kırılan Kürtler, bugün ilk defa kendilerine 'Kürt kardeşim' diye hitap eden bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la hesaplaşacak kirli oyunların içine itilmek istenmektedir. Oysa 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ilkesi ile kurulan bir medeniyet, barındırdığı bütün etnik unsurlara bu özgürlükleri vererek ayakta kalabilir.Ak Parti iktidarı Kürt'lerin yaşam haklarını 'Sizin sorununuz benim sorunumdur' diyerek ele almış ve geçmişte yaşanan anne ile oğulu gözleri ile anlaşmak zorunda bırakan 12 Eylül despotizminden , dilde serbestlik vererek kökten çözmeyi başarmıştır.Artık Kürçe yayın yapan gazete,dergi,Tv kanalı , konuşma hürriyeti ve bir çok alanda ki hürriyet ve teşvikler Kürtler için bir milat olmuştur. Ancak bu miladın oluşumunda hatalar yapılmadı mı? Kürlere ilk defa 'Kardeşlerim' diyerek bağrına basan bir devlet adamı olarak Tayyip Erdoğannasıl bir yanılgıya tutulmuş olabilir.Şimdi sıkı durun.. Cumhuriyet tarihi boyunca 'İsyancı-Eşkiya' ve sair gerekçelerle ötekileştirilen,kimlikleri ve aidiyetleri üzerinde çeşitli süpekülasyonlar yapılan bir halk ne oldu da fırtınalar içinde Özgürlük,Öz yönetim,Kürdistan gibi hayaller peşinde koşmaya başladı..! Oysa gelinen bu süreç, sosyal bir vakıa ve dip dalga hareketi olduğu gibi ,Sosyolojik bağlamda da bilinmesi gereken önemli bir ayrıntıyı tartışmaya açmıştır. Fransız Hukukçu A de Tocgueville 1830 yılında ABD'ye gidip Amerikan demokrasisini inceledikten sonra adeta günümüze ışık tutan şu düşüncelerini yayınlamıştır: 'Daha önce siyasal haklardan mahrum bırakılmış bir toplum,bu haklar ona ilk tanındığın da büyük bir bunalım devresi geçirecektir.Bu bunalım kaçınılmaz olduğu kadar tehlikeli de olan bir bunalımdır.Hayatın değerini bilmeyen bir bebek başkasının malını almaktan çekinmez.Kendisine siyasal hakların yeni tanınmış olduğu bir halk küçük bir çocuğun yaşam karşısındaki durumu gibidir.Özgürlükler fırtınalar içinde doğar,iç çekişmeler içinde yeşerir ve ancak eskidikten sonra yararları görülür.Özgür yaşamayı öğrenmek kadar zor bir şey yoktur.Fakat özgür yaşamasını bilmek kadar da harika bir şey yoktur.' 1830 yılında yazılan bu satırlar bugün için önem arz etmektedir.Yıllarca Kürtler üzerinden yapılan kara probağandalar onları esaret altında yaşamış bir halk olarak algılanmasına zemin hazırlamıştır.Asırlarca iç içe yaşamış,kız alıp vermiş,kederde - sevinçte birlikte hareket etmiş,tek yumruk olmasını bilmiş milletimiz üzerinde özgürlükler bahane edilerek bunalım devresine sokulmuştur. İşte Ak Parti, Kürtler üzerinde kamuoyun da oluşturulan bu kirli algıyı yıkmak istemiştir. Din,dil,ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin eşitlik ilkesine dayalı bir yaklaşımın doğruluğuna inanmış, ancak ivedilikle çözülmesi gereken bir konu olmasına rağmen bu acelelik ona pahalıya mal edilmeye çalışılmaktadır. Erdoğan'ın 'Kardeşlerim' dediği Kürtleri 'siyasal haklardan mahrum bırakılmış bir toplum' argümanından kurtarıp kurucu asli unsur olduğu yönündeki düşüncesini devam ettirmesi yerinde bir karardır.Bu yaklaşım, milletimiz nezdinde öyle kabul görmüştür ki, haince yapılan bunca saldırılar karşısında tabanda hiç bir Türk‘ün 'Kürtler bizi katletti...' dediğine şahit olunmamaktadır.Halkımız bunun Türk-Kürt ayrımı yapmaksızın bir terör faaliyeti olduğunu bilmekte ve lanetlemektedir. Bu nedenledir ki,bu yüksek güven duygusunun verdiği tek mesaj vardır : Ya Örs olup sabit durulacak yada , Çekiç olup zamanında vurulacak... (Yaşanan son olayları ele aldık.'Çok abazayım gel ' diyen Muharrem İnce‘ yi deşifre etmeyi bir sonraki bölüme bıraktık) Görüşmek üzere... İlhan NEZOR |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-03-18 | |||
|
|||