Serdar USMAN
|
|||
![]() 1971 Ankara doğumlu olan Serdar Usman, Mısır El-Ezher Üniversitesi mezunu. Usman, evli ve 3 çocuk babası.İngilizce ve Arapça biliyor. Dış ticaret uzmanı olan ve 17 yıldır bu mesleği devam ettiren Usman, birçok firmanın da dış ticaret danışmanlığını yürütüyor. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'daki pek çok ülke ile ihracat faaliyeti yürüten Usman çok sayıda sosyal sorumluluk faaliyetinin yanında sivil toplum kuruluşlarında da görev aldı. Usman, bir diğer taraftan yerel bir gazetede 8 yıl köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Hakimiyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Usman, bunun yanında da Konya Pusula Gazetesinde ekonomi danışmanlığı yapmaktadır. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Çanakkale'yle Başlayan Destanımız Sürecek | |||
![]() Bugünün anlamını ve önemini çok iyi biliyoruz. 18 Mart Çanakkale Şehitleri Destanının Yıldönümü. Ülkemizin devasa bir küfür ordusu karşısında ki şerefli direnişi ve kalkışının yıldönümü. Ekonomik açıdan, halkın yaşam kalitesi açısından bitmiş bir vaziyette k, bir milletin yarı aç yarı tok bir meydan muharebesinde küffar ordusunu hezimete uğratışının yıldönümü. Çanakkale Savaşı malumu alinizdir, yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli harplerinden biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemiydi. İşte bu savaş onlara en büyük ders oldu. Şanlı tarihimize adını altın harflerle yazdıran yiğit büyüklerimiz, analarımızın, bacılarımızın topyekûn vatan müdafaasında gösterdikleri azmin sonucudur. Biliyorsunuz, 1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkâmlarımıza direk ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havan topu ile dövdüler. Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar. Ama hiçbirinde muvaffak olamadılar. Çünkü karşılarında kendilerine göre daha güçsüz görünen sessiz bir aslan yatmaktaydı. Karşılığını alarak arkalarına bile bakamadan kaçmak zorunda kaldılar. Tabii ki bu şanlı müdafaa sonrasında çok sayıda şehit verdik. Rabbim onların şefaatlerine nail olmamızı nasip eylesin. Bu harp, Türk milleti için olmak ya da olmamak gibi bir önem arz ediyordu. İşte bu inançla savaşa katılan yorgun milletimiz, onca yokluğa rağmen galip geldiler ve küffar ordusuna hadlerini bildirdiler. Bugün halk olarak onlara minnet borcumuz vardır. Şeref ve izzetle kazandığımız bu topraklar üzerinde göğüs göğse savaşmak yerine kalleşçe bizi yıldırmaya çalışan küresel aktörler şunu iyi bilmelidir ki ülkemiz asla pes etmeyecektir. Akif'in dediği gibi ' Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak' yani tek bir kişi kalmayana dek bu vatan ölümüne müdafaa edilecektir. Bugün özelikle doğu bölgelerimizi istila eden ve terör üstüne terör yaşatan o batının Ermeni uşağı kalleşler bunu çok iyi bilmelidirler. Dünyaya şirin görünmek uğruna yaptıkları tüm girişimlere rağmen, meclise gönderdikleri maşalarına rağmen bu millet vatanını müdafaa etmesini bilecektir. Bu millet Türküyle, Kürt'üyle, Arnavut'uyla. Çerkes'iyle, Laz'ıyla tek bir güç olarak emperyalizmin uşaklarını geçmişte püskürttüğü gibi yine ve yeniden püskürtecektir. Çanakkale'de 18 Mart 1915 günü, tüm imkânsızlıklara rağmen, büyük bir destan yazan, ‘Çanakkale geçilmez' dedirten, genç-yaşlı, ülkenin her köşesinden gelerek milli ve manevi değerleri için hayatını ortaya koyan kahramanlarımızı ve yine bu zaferde büyük payı olan şehit tıbbiyelilerimizi, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 101. yıl dönümü münasebetiyle şükran ve rahmetle anıyoruz. Onların bize bıraktığı bu kutsal emaneti sonsuza dek, içimizde ki ve dışımızda ki hainlere rağmen sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Bu vatana dil uzatanların dilini keseceğiz, bu ülkenin askerine, polisine, sivil vatandaşına tetik çeken kahpe teröristlerin tek bir tanesi kalmayıncaya dek yurdumuzu müdafaa edeceğiz. Savaş yıllarından bir anıyı sizlerle paylaşayım. Gümüşhane'nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahit, cephede kurşun yağmurları altında savaşırken Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi'nin kızı, eşi Hanife Hanım'a bir mektup yazmıştı. İşte bu duygu yüklü mektupla bugünkü yazıma nokta koymak istiyorum. 'Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin, her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasip etti ise, benden şehitlik rütbesini esirgemediği takdirde, elbette, ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak, sana bir vasiyetim var: Birincisi benim için katiyyen ağlama... Eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat, ele geçecek paradan "mihr-i muaccel" ve "mihr-i müeccel" ini al, üst tarafı ile bana bir mevlit okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma... Vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim." Rabbim cümlemizi şefaatlerine nail eylesin. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-03-19 | |||
|
|||