Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 07 Temmuz 2016
Ahmet LAZ
Ahmet LAZ kimdir?
1956 da Kilis'te doğdum. İlk orta ve lise eğitimimi Kilis'te, Lisans eğitimimi de Hacettepe Ünv. Matematik mezunu olarak Ankara'da tamamladım. Afşin/Elbistan termik santral montajında planlamacı, Türkiye Diyanet Vakfında Bilgi İşlem Müdürü, Kendi işimde ise yönetici olarak Bilgisayar ve Yazarkasa sektöründe çalıştım. Emeklilik hayatımı Kilis'te yaşıyorum. Yerel Kilisinsesi gazetesinde ( www.kilisinsesi.com.tr ) yazıyorum.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Yavuz Sultan Selim
Kilis'te Mercidabık meydan savaşından dolayı çok iyi tanınan, Dokuzuncu Osmanlı padişahı ve 88. İslam halifesi olan I. Selim, veya bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, Aynı zamanda ilk Türk İslam halifesi ve Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn unvanına sahiptir.
Osmanlı tahtına çıkar çıkmaz, şehzadeliği döneminde Anadolu için büyük bir tehlike olarak gördüğü Şah İsmail üzerine sefere çıkar. Yolculuk uzun ve meşakkatlidir.
Yüz kırk bin yiğitten oluşan ordunun sevk ve idaresi, iaşe ve ibatesi hiç de kolay değildir. Ordu altı aylık bir yürüyüşten sonra, Şah İsmail'e çok yaklaşmıştır.
Fakat Şah İsmail de Selim'in ordusunu yormak ve içlerine fitne ateşini yakarak zayıf düşürmek amacıyla sürekli kaçmaktadır.
Bir süre sonra Osmanlı ordusu içinde çatlak sesler yükselmeye de başlar. ‘Daha ne kadar gideceğiz? Şah kaçıyor işte! Yeteri kadar korkmuştur! Boşuna dolanıp duruyoruz!' gibi sözler, ordu içinde sıkça duyulmaya başlar. Çaldıran yakınlarındaki Sakallu köyünde kurulan otağ-ı hümayun, diğer yeniçeri çadırlarından farksız ve gösterişten uzaktır. Orduda sanki fırtına öncesi sessizlik vardır.
14 Ağustos 1514 Pazartesi günü Yavuz Sultan Selim, vezirler ve komutanlarla istişareler yaparken, askerler guruplaşarak ve fısıldaşarak bir isyan hazırlıyorlardı.
Ummadığı bir durum ile karşılaşan Yavuz Selim, her türlü tedbiri almış, yapabileceği her şeyi yapmıştı. Birden bağrışmalar duyuldu, birkaç tüfek patladı ve üç adet ok otağ-ı hümayuna saplandı.
Yavuz Selim, ‘bre, bu ne haldur?' diye sorunca, Veziriazam Hersek Ahmet Paşa: ‘Devletlum, asker içine nifak girmiş olacak' diyebildi. Yavuz ‘bre, sefer içre nifak mı olur?' diye gürleyerek dışarı fırladı. Otağın etrafı sarılmış, askerin yüzünde ciddi bir kararlılık vardı. Yavuz; ‘ne istersüz? Diye sorunca askerler; ‘düşman yok. Harap memlekette nice seyahat iderüz? Diye bağırdılar.
Yavuz, her şeyi çok iyi kavramıştı. Şah İsmail'in casusları asker içine soktukları nifakta başarılı olmuşlardı. Bölünmüş, yıpranmış bir ordu, düşmana dayanamazdı. Hiddet göstermeden atını isteyip üzerine bindi ve atını kalabalığın ortasına doğru sürdü. Toplanan askerlerin ortasına gelince durdu. Atının üstünde dimdik durarak kalabalığı süzdü ve birden gür sesiyle; Ehl-ü iyal kaygısında olanlara desturdur.
Gerü karılarının yanlarına dönsünler. Bize gelince, buraya eliboş dönmek için gelmedük. Rahat isteyen bu yola yaraşmaz. Bana bakasüz. Aranızdaki herhangi bir yeniçeriden, sipahiden farklı yanım varsa söyleyesüz. Kader naçiz omuzlarımıza saltanat yükü yükledi. Siz bu yükü ağırlaştırmak mı istersüz? Bizi padışah bilüp dini uğruna can ve baş feda edecek yiğitler elbet içinizde vardır.
Ölümden asla korkmayan bir avuç yiğitle dahi hedefimizi tar-u mar etmesini evelallah biliriz. Şimdi ölümden korkanlar geri dursun. Düşmanla çarpışacak mertler benimle beraber gelsin. Eğer içinizde er yok ise, vallahi yalnız da giderim. Diyerek atını şiddetle mahmuzlar.
Çaldıran'da 23 Ağustos 1514 günü Şah İsmail'i yakalayan bu komutan ve ordusu, tarihimize altın harflerle yazılan büyük bir zafer armağan ederler.
Bu savaştan sonra İran ile aramızda oluşan sınırımız, bugün dahi değişmemiştir. Türklerle doğrudan savaş yapmaya altı yüz yıldır cesaret edemeyen İran, Yemen, Irak ve Suriye dahil bölgemizde eski alışkanlıkları olan fitne çıkarmaktan vazgeçemiyor.
Bu olaydan bizim de alacağımız çok derslerin olduğunu düşünüyorum. Silahlar, dedi kodu araçları, stratejiler değişse de fitne fesat asla değişmemiştir.
ABD, Rusya, Avrupa devletleri, İran, İsrail ve benzerleri bizi bu ateşin içine doğru sürüklemeye çalışmaktadırlar. Dâhilde ve hariçte, yüz yıl önce böyle bir fitne ile yetki gaspı yaparak tüm İslam âlemini başsız bırakan soysuzların yandaşları, bu kavgada da her zamanki gibi ülkemizin aleyhine çalışmaktadırlar. IŞID, PYD ve Esat'ın piyon olduğu bu fitneyi söndürmek için her zamandakinden daha fazla uyanık ve birlik olma zamanıdır.
Liderler de zaman zaman hatalar yapabilir. Yaptıkları hesaplar bazen de tutmayabilir. Bu nedenlerle can ve mal kayıplarımız da olabilir. Bazı ticari kaygılarımız için şiddet doğuracak hareketler, taşkınlıklar bize yakışmaz.
Fitne ateşini söndürmek için Valimizin, vekillerimizin ve belediye başkanımızın üzerlerine düşeni ciddiyetle yapmaları ve birlik beraberlik içinde olmaları gerekiyor.

Huzur ve mutlulukla kalın sağlıkla...

Ahmet Laz

[email protected]



   
2016-04-14
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları