Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 03 Temmuz 2016
Ahmet ÇİÇEK
Ahmet ÇİÇEK kimdir?
"1980 Rize/Çayeli doğumlu, Tütüncüler Köyünden Pazarlı bir vatandaşım. Tarih alanında lisans ve yüksek lisansımı Erzurum'da tamamladım. 10 yıl kadar özel eğitim kurumlarında çeşitli kademelerde çalıştım. Şimdi Başbakanlık Osmanlı Arşivinde arşiv uzmanı olarak görev yapmaktayım. 2007'de evlendim. Ömerasaf adında bir oğlum var. 1999'da "Aşkın Yeni Ufukları" adıyla ilk şiir kitabım, 2011'de "Beyaz Kıvılcım" adıyla ikinci şiir kitabım yayımlandı. Kağıt kalemle aram iyidir, 2000'den bu yana çeşitli yayın organlarına köşe yazarlığı yapıyorum. Ayrıca Eğitim, Bilim ve Sosyal Meselelere dair birçok yayımlanmış projelerim var. Bir dönem Erzurum'da radyo programcılığı da yaptım, şiir programları düzenledim... Son olarak yoğun ve uzun uğraşlar sonunda "Saatsiz Zamanlar" adlı romanımız, mart 2013'te okurlarıyla buluştu... Hayat devam ediyor..."
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Eğer Bana O Elmayı Getirseydin...
Eğer Bana O Elmayı Getirseydin Orduyu Geri Çekerdim

Yavuz Sultan Selim Han, Türk-İslam birliğini sağlamak gayesi ile Mısır'ı fethetmek için orduyu sefere hazırlatmış.

Rivayet odur ki ordu Gebze civarından geçerken etrafta meyve ağaçlarına nazar eylemiş. Özellikle elma bolluğundaki ağaçlar göz kamaştırıyormuş.

Ordu Gebze'den uzaklaştığında Yavuz, dalından henüz kopartılmış taze bir elma istemiş. Yeniçeri Ağası, etrafındakilere sormuş ama taze elma bulamamış. Durumu Padişaha arz edince Padişah, 'askerlere danışın ve derhal bana o elmayı bulun' emrini vermiş. Vermiş ama aradan saatler geçtiği halde elma gelmemiş.

Derken Yeniçeri Ağasını huzuruna çağırtmış, elmayı sormuş. Yeniçeri Ağası mahcup halde, 'Bütün askerlere haber verdik, lakin dalından henüz kopmuş taze elma bulamadık hünkârım.' şeklinde cevap vermiş.

Yeniçeri Ağasının bu cevabı üzerine Padişah çok şükür deyip avuçlarını Rabbine açmış. Dualarını tamamlayınca da Ağaya dönmüş ve demiş ki 'Ey Ağa, eğer sen bana istediğim o elmayı getirseydin ben orduyu geri çekerdim. Ben haram yiyen bir orduyla Kutsal yerleri fethe gidemezdim. Çok şükür ordumuz Rabbimizi memnun etmiştir.'

Ve bugün...

Ordumuz yine tarihsel kimliğine uygun karakterini sergiliyor. Dostuna tahammül edemeyen bir dünyada düşmanına dahi merhamet eden medeniyetin adı olmaya devam ediyor.

Takip edenler biliyor ve bilirler ki şehit haberleri geliyorsa bunun en temel sebebi terör örgütlerinin güçlü, ordumuzun zayıflığı değildir. (Keşke devlet içerisine sinmiş hainler olmasaydı, çok daha az şehit haberleri alırdık ama vardır bunda da bir hayır.) Ordumuz, bir tek sivile, bir tek masuma zarar gelmesin hassasiyetiyle nokta hedefli operasyonlar yapmayı tercih ettiğindendir. Risk alıyor, ilk kurşunu karşıdan bekliyor.

Eğer temel gaye terör örgütünü yok etmek olsaydı, sivillerin masumların huzuru yaşam güvenliği endişesi olmasaydı, milli ve manevi yapıların korunması kaygısı olmasaydı çok daha radikal operasyonlarla bunu başarırdı.

Ki bugün güçlü olarak bildiğimiz birçok devlet böylesi bir mücadelede temel prensipte en iyi senaryo olarak iki hedefe karşılık bir masumun hayatını normal karşılıyor. Bu oranın üçe bir, dörde bir olanını çok daha insancıl bir başarı olarak değerlendiriyor.

Türk ordusu ise temel prensip olarak sıfır sivil kayıp hassasiyeti ile operasyonlarını yürütüyor. Sosyal hayatın devamlılığını ve güvenliğini de eş zamanlı olarak sürdürmenin gayretinde. Emin olun ki dillendirilmese de dünya, ordumuzun ortaya koyduğu bu hassasiyete hayran hayran bakıyor.

İşte bütün bunlar bölge halkının da dikkatinden kaçmıyor. Ve bu yüzden terörle mücadelede halkın duruşu PKK'nın aleyhinde güncelleniyor. Bölgeden edinilen bilgilere göre halk yeniden çözüm sürecine dönülmesinden ziyade başlatılan terörle mücadele operasyonlarının kararlılıkla devam ettirilmesini, terörün tamamen bölgeden sökülüp atılmasını istiyor. Bu kararlılık bölge halkı tarafından satın alındıkça PKK'nın fişi ilelebet çekilmiş olacaktır.

Terörün en büyük tehlikesi toplumsal tabana sahip olmasıdır. Ki bu tabanın günden güne kaybolması PKK'yı ve onun işbirlikçilerini tir tir titretiyor. Bu yüzden terörle mücadeleyi öldürülen teröristlerle hesaplayanlar yanlış bir formül içindeler. Sona doğru ilerliyoruz.

Terör örgütü düştüğü girdaptan kurtulmak, yeniden toparlanabilmek için şimdilerde çözüm sürecini devreye sokmak için işbirlikçilerinden medet umuyor. Çözüm sürecinin söylentisi ile güvenlik güçlerimizin motivasyonunu kırmak, bölge halkından korku endeksli oluşturduğu desteği yeniden temin etmek gayretinde.

Fakat gelinen nokta itibariyle terörle mücadelede atılacak geri adım devlete de, hükümete de ve en mühimi bölge halkına ağır bedel ödetir. Şehitlerimizin manevi haklarını söylemiyorum bile.

Terörle mücadelede bugüne dek en mükemmel netice şimdilerde ortaya çıkıyor. Kaderin üstünde bir kader vardır hesabınca terör odaklarının kurguladıkları bütün planlar ellerinde patlıyor. Seçimlerle toplumsal desteğinin arttığını düşünen PKK, Suriye benzeri şehir eylemlerinden ciddi beklenti içindeydiler. Güya halk ile devleti karşı karşıya getirecekler, dış işbirlikçilerinden bağımsızlık mücadelesi veren gerillalar desteği alacaklardı. Ama Yeni Türkiye'nin devlet aklı bir bir oyunları bozmayı başardı. Acele etmeden, eğriyi doğruyu göstere göstere, PKK'nın gerçek yüzünü cümle aleme teşhir ederek sona doğru ilerliyor.

Vur kazmayı Ferhat'ım, çoğu bitti azı kaldı.

Allah'ın nusret eli üzerimizden eksik olmasın

Ahmet ÇİÇEK  

 


   
2016-04-23
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları