Ahmet LAZ
|
|||
![]() 1956 da Kilis'te doğdum. İlk orta ve lise eğitimimi Kilis'te, Lisans eğitimimi de Hacettepe Ünv. Matematik mezunu olarak Ankara'da tamamladım. Afşin/Elbistan termik santral montajında planlamacı, Türkiye Diyanet Vakfında Bilgi İşlem Müdürü, Kendi işimde ise yönetici olarak Bilgisayar ve Yazarkasa sektöründe çalıştım. Emeklilik hayatımı Kilis'te yaşıyorum. Yerel Kilisinsesi gazetesinde ( www.kilisinsesi.com.tr ) yazıyorum. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
O Yalan, Bu Yalan | |||
![]() Gündemimizde bir yandan dünyanın sayılı köprülerinden Osman Gazi Köprüsü, dünyanın en büyük hava limanı varken bir yandan Yargıtay tarafından bozulan Ergenekon davası, diğer bir yandan da MHP nin olağan üstü genel kurulu. Tabi Kilisliler olarak da bizi çok yakından ilgilendirilen bölgemizin gündemi katyuşa füzeleri. Bu arada dünyanın da gündemi, İngiltere Kraliçesinin 90. doğum günü kutlamaları... Yargıtay, yıllardır bizi meşgul eden Ergenekon davasını, hem usul hem de esas yönünden bozdu. Tam 9 yıl önce Ümraniye'de bir evde, tesadüfen silah ve mühimmat bulunmasıyla başlayan süreç, yokmuş meğerse. Yapılan kazılardan borular çıkmış. Yargıtay'ın tespitine göre birbiriyle ilişkilendirilen davalar, aylarca tartıştığımız ‘ıslak imza' lar yok, yargılama yerleri yanlış, hatta bunlar birer komploymuş. Danıştay saldırısında gerçekleşen organize katliam, hala çözülememiş ufak bir bunalımdan kaynaklanmış. Açıkça tam 9 yıl neredeyse her gün konuştuğumuz, tartıştığımız, takip ettiğimiz süreç de bir masalmış. Davalarda verilen hükümler için esas teşkil eden devletin askeri ve sivil kriminal laboratuarları hep sahteymiş. Bu güne kadar yapılan parmak izi tespitleri, DNA testleri, katil kurşunların hangi silahtan çıktığının tespiti hep yanlışmış. Oyalanmışız. Şimdi de bunların doğru veya yanlış olduğunu tartışıp duracağız. Açılan tazminat davalarından kazançlı çıkanları izleyip çenemizi boş yere yoracağız. Hepsi iyi de beş on yıl sonra Yargıtay'ın bu günkü kararının hatalı veya bir komplo olduğu ortaya çıkarsa ne yapacağız? Belki birileri çıkıp bu olanların, ‘devlette bir dikey yapılanma' olduğunu anlatacak bize. ‘Beni de aldatmışlar' mı diyecek? Ömrümüz, bilemediğimiz anlayamadığımız olayları tartışmakla geçiyor. Ama bunlara sebep olanlar, makamlarında bizlere bakıp, ‘nasıl da oyaladık' diye kıs kıs gülüyorlar, gülecekler. Onların aldatmalarından zarar görenler de, ne yazık ki bizler olmaya devam edeceğiz. Şimdi mağdur pozisyonuna düşmüş olanlar, yakında tek tek yüklü tazminat davaları açacaklar. Bir ‘emsal' karardan sonra ödemelerin arkası, çorap söküğü gibi gelecek. Bazı yetkili makamlarda oturanlar, hatıralarını yazarak, bu krizi fırsata dönüştürüp bir servet kazanmaya çalışacaklar. Peki oyalanan, kandırılan, günlük hezeyanlarla vakti çalınan sade vatandaşlar ne yapacak. Hatırı sayılır bir tazminat da vatandaşların hakkı değil mi. Öyle devletin tepesinde oturup, ‘benzin vardı da ben mi içtim', ‘dün dündü, bugün bugündür', ‘ay ben aldatılmışım' diyebilenler, nasıl ve nerde hesap verecekler? İyi ki inançlarımız var. Ahiret var, mizan var. Bizim, inançlarımızdan başka derin kültürümüzden gelen çok anlamlı türkülerimiz ve de manilerimiz var. Artık yanık seslilerimizin ellerine sazlarını alıp söyleyecekleri, ‘manda yuva yapmış söğüt dalına, / yavrusunu sinek kapmış gördün mü?' türküsünü bol bol dinleyeceğiz. Çocuklarımızı ve torunlarımızı da; Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; Develer tellal, pireler berber, karınca dülger iken; Eski hamamın tası yok, peştamalın ortası yok. Falan filan karıncayı nallayıp sırtına palan vuran, Duydun mu sen hiç böyle yalan? O yalan, bu yalan, fili yuttu bir yılan. Heybenin gözünden camız yavrusu düştü. Eşeğe binip deveyi kucağına alan; Ağalar, söyleyin bakalım bu da mı yalan? Yalanı yuhalayalım hadi bakalım masala başlayalım... Manileriyle büyüteceğiz. Aslında bu dünya da, gerçek hayatın sadece bir tarlası değil mi? Mutlu bir Ahiret hayatı için kalın sağlıkla... Ahmet Laz [email protected] |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-04-27 | |||
|
|||