Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 16 Temmuz 2016
İlhan NEZOR
İlhan NEZOR kimdir?
1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası...
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
'Burası Devlete meydan okuma yeri değildir..!'
 



egitim_basortu

'Burası Devlete meydan okuma yeri değildir..!' -1

Bir kaç makaleme konu olan ve bir dönem Türkiye'sinin en önemli, hatta rejim sorunu haline getirilen bir konuya tekrar değineceğiz.

Başörtüsü...
Ancak bu sefer bakış açımız farklı olacak... Uzun ve çetin mücadeleler sonucu kazanılan bu en temel insan hakkı meselesine değinmek niyetinde değildim. Ancak öylesine sevindirici gelişmeler oldu ki, bazı kesimin özellikle basının perde arkasından gıpta ile izlediği fakat gündeme taşıyamadığı bir gelişme var ortada...
Konunun ne kadar önemli olduğunu anlamak için yaşanan şu olayı hatırlamaktarak başlayalım;
Efendim, Cezayir‘in Fransa sömürgesinde olduğu yıllar...
Müslüman Cezayir‘lileri asli kimliklerinden uzaklaştırmak için her yolu denenmektedir. Arapça'yı yasakladılar, Cezayirli gençlerin kalbinde Kur'an'ı ve O'nun tesirlerini kaldırmak için her yolu denediler...
Neticede başarılı olduklarına kanaat getirdiler ve  bu başarılarını göstermek için bir plan hazırladılar.
Cezayir'den on Müslüman genç kızı alarak Fransa'ya getirdiler.Fransız okullarına yerleştirdiler. Fransız elbiseleri giydirdiler. Fransızca'yı ana dili gibi öğretip kültürlerini de iyice telkin ettiler.Artık kızlar, tam Fransız'lara benzemişlerdi.
Aradan on bir yıl geçtikten sonra Müslüman kızların, her şeyleriyle Fransızlaştıklarını göstermek için bir tören düzenlemeye karar verdiler.
Törene; bakanlar, gazeteciler, aydınlar, yabancı diplomatlar da çağrıldı. Ancak, törenin daha başında davetliler, hiç beklemedikleri bir sürpriz ile karşılaştılar.
Gözler ,sahneye çevrilmiş ve Fransızlaştırıldıkları beklenen Cezayir‘li kız öğrencilerde idi.
Ama o da ne..?
Soğuk bir sessizlik ortalığı kapladı. Fransızlaştıkları söylenen Cezayirli kızlar, birden bire salona kendi İslami kıyafetleriyle girdiler.
Olaya şahit olan Fransız gazeteciler gürültüyle ayağa kalkıp bağrışmaya başladılar:
'-Yüz yirmi sekiz senedir Fransa Cezayir'de ne yaptı ha söyler misiniz.?'
Konu ile ilgili Fransa'nın müstemlekeler bakanı ayağa kalkıp çaresizlik içinde şu cevabı
veriyordu:
'-Kur'an, Fransa'dan kuvvetli ise ben ne yapabilirim...?'

Evet,işte böyle bir şeydir inanç sistemi.Konu Müslüman kadının iffeti olunca artık onun şekilciliğini tartışamazsınız.Değil 128 seneler 1128 sene de devam etseniz Allah‘ın Müslüman kadınlara verdiği bu sancağı asla yere düşüremezsiniz.
Türkiye‘de ceberrut iktidarlar döneminde uygulanan baskılar , çok şükür halkın da teveccühünü kazanarak bir kararname ile sona erdirildi.Ancak bugünlere de kolay gelinmedi.Hafızalarda yer edinen bir kaç hadiseyi tarihe not düşmek kabilinden hatırlamakta fayda var.
Bu ülkede öğrenci, öğretmen, memur ve asker eşleri; başörtülü oldukları gerekçesiyle zulüm yaşadılar. Öğrenciler okullarına alınmadı, okul önlerinde güvenlik güçleri barikat kurdu, Başörtülülere saldırıldı ağızları kapatıldı, ödül almaları engellendi. Öğrenciler, sivil polisler tarafından sopalarla kovalandı, başları yarıldı. Bursa'da İmam Hatip Lisesi'n de okuyan öğrenci polis baskısından kaçarken ayağını kaybetti. ..
71 yaşındaki bir hasta 'başı açık fotoğrafı olmadığı' gerekçesiyle tedavisini yaptıramadı, peruklu fotoğraf vermek zorunda kaldı.
Merve Kavakçı, milletvekili olmasına rağmen Meclis‘te yemin edemedi ve milletvekilliği düşürüldü.Ondan geriye kalan zamanın Başbakanı Ecevit'in o meşhur çıkışı yankılandı yıllarca kulaklarda : 'Burası devlete meydan okuma yeri değildir..!'
Eşleri başörtülü askerler, TSK‘dan ihraç edildi.Bunlardan birisi de benimAskerde komutanım olan Erdal Okçuoğlu'dur(http://aa.com.tr/tr/yasam/ordudan-atilmamak-icin-uzun-yillar-evli-oldugumu-sakladim/528182)

1995 Temmuz‘un da Sivas Hemşirelik Meslek Yüksekokulu mezuniyet töreninde birinci olan başörtülü öğrenci Ayşe Koçak‘ın konuşması engellendi.Serpil Güneş adlı hemşire, herkesin gözü önünde Ayşe Koçak‘ın ağzını kapattı ve 'Sizin konuşma hakkınız yok kes sesini' diyerek tekme tokat kürsüden indirdi.
7 Kasım 1998 de Manisa‘daki 1. Piyade Er Tugay Komutanlığı‘nda düzenlenen yemin törenine, 40 yaşın altındaki başörtülü asker yakınları alınmadı. Anneler, tel örgülerden çocuklarını yemin törenini izledi.
Bu hadiseleri çoğaltmak mümkündür.Ancak içlerinden bir tanesi var ki hafızalardan kolay kolay silinmemektedir.
İkna Odaları...
İkna Odalarının mucidi CHP‘li Nur Sertel,yüz kızartıcı ikna metotları için'Vicdanen pırıl pırılım. Hayatta yaptığım en iyi şey ikna odalarıydı'diyebilmektedir.Oysa İkna odaları Başörtülü öğrencilere üniversite kapılarını kapatarak 28 Şubat post-modern darbe sürecinin en büyük zulümlerinden biri olarak tarihe geçmişti.
Bu konuda detaylı bir çalışma başlatan İkna Odaları maduru Gülşen Demirkol Özer ‘Bir işkence metodu olarak ikna odaları' adlı kitabında yaşananillegal yöntemleri olayı yaşayan madurelerle yaptığı görüşmelerle anlatmaktadır.
Her şey Sertel‘in 'İkna odası kasetleri bende ama artık imha edeceğim'değişiyle ayrı bir boyut kazandı.Bunun üzerine olayı yaşayan öğrenciler Sertelhakkında suç duyurusunda bulundular.
Sertel‘in ' Zaten sadece İstanbul Üniversitesi'nin Avcılar Kampüsü'nde yeni kayıt yaptıran 10 bin öğrenciyi kayda aldık. Üniversitenin diğer fakültelerinin rektörlüğün kararı olmadan kendi inisiyatiflerine dayanarak öğrencilerle görüştüler. Bu kayıtları kimseye teslim etmem, çünkü bu hususta öğrencilerin mahremiyeti söz konusu. Kaldı ki tüm kayıtlar da bende değil. Kayıtların bir kısmı da İstanbul Üniversitesi'n deydi. Ayrıca aradan 12 yıl geçtikten sonra bunu gündeme taşımak bir intikam operasyonudur.' diyerek savunmaya geçmişti.
Peki Sertel bu kayıtları neden yaptırmak zorunda kalmıştır..?
Çünkü başörtüsü konusunda kamuoyunda oluşturulmak istenen bir algınınpeşinde idi.Sözde, inançlara karşı olmadıklarını,saygılı davrandıklarını ,ancak başörtüsü konusunda öğrencilerin başta aileleri ve bazı cemaatlerin baskısı sonucu istemeyerek taktıklarını dayatmak peşinde idi.
Sertel‘in İkna Odalarında öğrencilerden ‘başörtüsünü ailemin zoruyla takıyorum, aslında eğitim için başımı açmak isterim' türü bir cevap beklemekteydi.Hatta bunu zorla da olsa bazılarına söylettiler ve kayıt altına aldılar.
Oysa öğrencilerin haberi olmadan , bilgisi dışında yapılan bu kayıtlar , TCK‘nın gizli kayıtlarla ilgili maddesinden yargılanması anlamına gelmektedir.Ancak neylersiniz ki,her zaman tetikte bekleyen CHP ,Sertel‘i Meclise taşıyarak dokunulmazlık zırhına sokmuştur.
Gülşen Demirkol Özer‘in kaleme aldığı 'Bir işkence metodu olarak ikna odaları' adlı kitaptan olayın madurlarının anlattıkları ile birinci bölümü bitirelim...

‘Senden sadece başını açmanı istiyoruz' dediklerinde kendime geldim. Benden ne istediklerini anladım. Kadın sürekli konuşuyordu. Kafam karıştı. O sırada kameranın cızırtısını fark ettim. ‘Bu kamera neyi çekiyor' dedim. ‘Şenliği çekiyor' diye yanıtladılar. ‘Bu şenlik mi? Evet, şenlik' İşte o an kan beynime sıçradı. Bağırmaya başladım. Susun, çekmeyin istemiyorum dedim. Kendimi dışarı atmaya fırsat bulamadan, beş altı kişi etrafımı sardı. Aralarında polis de vardı. ‘Demek gerçekten zorla baş açtırıyorlar' diye düşündüm.'

* 'Önünüzde tek şart koşuluyor. Ya okuldan ayrılıp rezil olacaksınız, ya başınızı açacaksınız. Burası Türkiye'nin en iyi okulu' gibi şeyler söyleyerek kaybettiklerimizi saydılar.'

*'...Nasıl örtündün, kendi isteğinle mi? tarzındaki sorulardan sonra, sağlığın için iyi değil başörtüsü. D vitamini kemiklerin için gerekli ama alamıyorsun, saçların da sağlıksız oluyor tarzında sözler söylediler. '

* 'Oraya gittiğimde İlahiyat'tan bir öğretim üyesi Kur'an'da başörtüsünün olmadığını, bahsedilen ayetin ziynet ile alakalı olduğunu, dolayısı ile başörtünün gereksiz olduğunu söyledi.'

* 'Başını açtıktan sonra, benim koluma gireceksin, birlikte okulun içinde bir tur atacağız' dedi. Aksi takdirde, 1 aydan 6 aya kadar uzaklaştırma alıyorsunuz.'

* 'Sana burs veririz. Bu okulda daha iyi bir gelecek sağlarız. Yani vakıflardan, şuradan buradan sağlanan bursların dışında, Rektörlük bursu veririz deniliyor. Ayrıca iş imkanları sağlanıp, okulda kalabilirsin, kariyer yapabilirsin şeklinde şeyler de söyleniyor. Daha çok parayla ilgili teklifler.'

Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan‘ın da YÖK tarafından bu odalarda görevlendirildiğini 2008 yılında verdiği bir röportajda yaşanan haksızlıkları fark etmiş ve 'Ben de görevlendirildim, ancak yarım gün dayanabildim. ' demektedir.

Evet,görüldüğü gibi insan onurunu ayaklar altına bu hadiseler kolay kolay hafızalardan silinmemektedir.Başörtüsü ile eğitim ve seçilme hakkını gasp eden zihniyet bu asil duruşu 'Burası Devlete karşı meydan okuma yeri değildir' diyerek antidemokratik yollara tevessül etmiştir.
Oysa şurası iyi bilinmelidir ki,128 yıldır Cezayir‘lileri sömüren Fransa,Cezayir‘li kızların sisteme karşı bir başkaldırısı ile karşılaşmış ve Sömürge Bakanı'nın ' Kur'an Fransa'dan daha büyükse ben ne yapabilirim' noktasında kilitlenmiştir.
Türkiye‘de yaşanalar da Fransa‘da yaşananları aratmamıştır...
Bu şanlı direniş karşısında Laik Oligarklar da 'Ne yapalım Kur'an Laiklikten daha büyükse biz neyapabilirizki?' demek zorunda kalmışlardır.
Yazımızın başında 'sevindirici gelişmeler oldu' demiştim ya...
İkinci bölümde hem Nur Sertel‘e hem de laik oligarklara ,tokat gibi bir gelişmeyi aktaracağız...

İlhan NEZOR...



   
2016-04-29
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları