YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||
Önce ülkem ve milletim... | |||||||||||||
![]() 45 Yılı aşkın Türk Milliyetçiliği fikri düşünce yapısına sahip ve o mihvalde siyaset yapan biri ve Milliyetçi hareket Partisinin 2011 yılına kadar İl ve İlçe yönetimlerinde görev almış ve lise 3. Sınıf öğrencisi iken ilk Genç Ülkücüler içinde yer alan ve belli bir sure teşkilat başkanlığı yapan biri olarak her halde son günlerde Ülkücü hareketin ve MHP'nin içinden geçtiği durum ile ilgili kendimde bir değerlendirme yapma hakkım olduğunu düşünerek yazmayı düşündüm. Ak Partinin iktidara geldiği 2002 yılından 2010 referandumuna kadar geçen sure içerisinde yazdıklarım ile 2010 referandumundan günümüze kadar geldiğim sure içerinde yazdıklarım ve bugün yazacaklarım arasında çok şükür ki hiç bir farklılık yoktur ve iyiki; Ülkücü fikre sahip olmuşum ve bu güne kadar da çizgimi ve safımı korumuşum. Bundan büyük gurur duyuyorum. İsteyenler yazılarımı okuyup değerlenrdirmesini yapabilir. 2002 den sonra 'Ülkücü, siyaset içinde bir siyasi partiyi rakip alarak eleştiri yapmaz, Ülkücü mevcut sistemi ve sisteme ayak uyduran kim varsa onları eleştirir ve bertaraf etmek için fikir üretir ve eylem geliştirir' fikrimi ısrarla söyledim ve yazdım. 18 yaşımızdan itibaren bize öğretilen de buydu. Hatta zaman zaman 'Arkadaşlar, bir oğulu babasına söverek kazanamazsınız' fikrimi de sürekli dillendirdim ve yazdım. Milliyetçi Hareket partisi ilçe ve il yönetimlerinde bulunduğum süreler içerisinde, Ülkücü davranışa uymayan her söylem ve eylemin karşısında oldum, ama hiç bir zaman uslubumu bozmadım ve aynen de devam ediyorum. Belki ben yazılarımda Sayın Devlet Bahçelinin eleştirilerinden çok daha fazla, Sayın Recep Tayyip Erdoğanı eleştirmişimdir, Ancak asla sövgülü cümleler kurmadım, ihanet ve hainlikle suçlayıcı bir tek yazı yazmadım. Hiç bir platformda da dile getirmedim. Sürekli yazılarımda da yazarların köşelerinde usluplarına dikkat etmeleri gerektiğini ve Ülkücünün büyük resme bakması gerektiğini hep hatırlattım. 2010 yılında yapalan referanduma Kadar partimi ve partimin politikalarını sonuna kadar da içinde beğenmediklerim de olsa destekledim ve asla İlçemin dışında hiç bir parti teşkilatını ve teşkilat mensubu kardeşlerimi eleştirmedim. Sayın Musavat Dervişoğlunun il başkanlığında İl yönetiminde bulunduğum sure içinde de kendi içimizde ve karşılıklı diyaloglarımda ve yazışmalarımızda eleştirdim, çok büyük yanlışlık ve hatalar görmeme rağmen kamu oyu ile asla paylaşmadım. Teşkilatıma zarar verecek bir tartışma içine de girmedim. Referandum döneminde oylanacak Anayasa paketine hayırı anlatamayacağımızı,'Ne olursa olsun Ak Parti ile görüşme yaparak Partimizin görüşleri doğrultusunda öneriler sunulmasını maddelerin bir çoğuna evet deyip, Ak Parti, Partimiz ile diyaloga girmez ise paket oylamasına hayır diyerek kamuoyu nezdinde itibarımızı korumuş, CHP, İşçi Partisi Vb. gibi partilerle aynı safta olmadığımızı göstermiş oluruz' Düşüncemi dile getirdim. İtibar görmedi, görmediği gibi üstüne üstlük hain olarak gösterildik. O günlerde 7 yıldır Genel başkan Başdanışmanı olan Sonradan Ak Partiye kaptırılan Değerli İlim ve fikir adamı Sayın Vedat Bilgin hocamızın 'Biz hayır'ı millete ve tabanımıza anlatamayız, buna bir formül bulalım' teklifini hainlik olarak görüp hemen anında partiden gönderildiğine şahit olduk. Ömrünü Ülkücü hareket'e fikir üretenmekle geçiren, eyleme ve söylemleri ile de Örnek insanlar olan değerli kardeşlerimizi hainlik suçlaması ile partiden uzaklaştırılıp Ak partiye kaptırıldığına şahit olduk. Tüm kamu oyunun yakinen tanıdığı bir isim Sayın Yavuz Bülent Bakiler en tipik örneklerden biridir. 2015 Genel seçimlerine değin AK Partiye ve yöneticilerine en ağır hakaretlerle ve eleştiri yerine sövgü dolu sözlerle saldırıldı. Bu sert tavırlar, halkımızın ve birçok yetişmiş akademisyen, fikir ve siyaset adamı Ak partiye kaptırıldı. Ülkücü yapabileceklerini yapan, yapamadıklarını da ehveni şerde olsa Milletinin bekası için yapanları destekleyen bir dünya görüşüne sahiptir. Rahmetli başbuğumuzun Sayın Demirele, Sayın Özala, Sayın Yılmaza ve Sayın Çillere verdiği kehren destekler bizlere bu yolu göstermektedir. MHP'nin, 1991 Yılında, Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Halkçı Partinin kurduğu Koalisyon hükümetine, Partinin parçalanmasına mal olmasına rağmen, başka nedenler olsada temel neden, Devleti Hükümetsiz bırakmamak adına Hadep ile aynı safta durmaya tahammül ederek, güven oyu vermesi, Merhum Başbuğumuzun, bu güne örnek teşkil edilecek ve ders çıkarılacak Ülkücü duruşunun sonucudur. MHP'nin bu katı tutumu Ak Partinin politikalarında büyük sapmalara neden olmuş ve MHP Doğu ve Güney Doğuda tükenirken Ak parti ve HDP buralarda güçlenmiştir. Bu günkü MHP'nin geldiği nokta içler acısıdır ve benimde yüreğim kanamaktadır. Devlet bahçelinin liderliğindeki MHP'yi bu duruma düşürenler il ve İlçelerde Devlet beyin en hararetle sözde destekçileri olarak görünüp sadece şov yapanlar bu gün Devlet bahçeliyi çok ağır eleştirileri yöneltenler ve Genel başkan adaylarının yanlarında yerlerini alanlardır. Ben izmir için söylüyorum, Bizzat Devlet Bahçeli tarafından İzmir İl Teşkilatına gönderilen Sayın Dervişoğlu, İl başkanlığı döneminde şova yönelik siyaset üretirken, ilçeleri kendi şovuna ortak olabilecek kişilerden oluşturmuş, İzmirde bu davanın yıllardır mücadelesini veren değerli şahsiyetleri Ak Partiye ve BBP'ye kaptırmıştır. Genel merkez (Sayın Devlet Bahçeli) bunların oyunlarına gelmiş ve onlara inanmıştır. Bu gün yine aynı oyunlar oynanmakta ve Devlet bey bunları görememektedir. Bu gün MHP'nin içine düştüğü durumun en büyük müsebbibi Devlet beyin kendisi ve şimdi karşısında olan ve o gün onun yanıda görünenlerdir. 'Arkadaşlar Devlet bey'i anlamıyoruz ve anlatamıyoruz. Devlet Bey yanlış bilgilendirilmektedir. Söylediğimiz her olumlu söz ihanet gibi yansıtılmaktadır, Günlük yaşamını düşünerek hareket edenler bir gün gelir ana gövdeyi çürütür, yıkılmasına ve parçalanmasına da yine sizler karar verirsiniz' sözümü çok defalar söylediğimi beni tanıyan çok kardeşlerim bilirler. Liderler arkalarında gezen brütüsleri görebildikleri sürece güçlü lider olurlar ve lider kalırlar. MHP'nin bu günkü kadroları bir kaç isim hariç sadece siyasetçidir ve kendi ikballerinden başka hiç bir şey düşünmemektedirler. Bunu hep söyledik ama dinletemedik. 10 Mayıs 2016 Salı günkü Gurup konuşmasını dikkatle dinlediğim Devlet beyi'in hiç değişmediğini gördüm. 'Önce Ülkem ve Milletim, sonra partim ve ben' sözünü 2007 yılında Aydının Söke ilçesinde bir konuşmasında ilk defa duymuş çok duygulanmıştım. Ama yıllar geçti MHP'de hiç de böyle bir politika uygulandığına şahit olmadım. Bundan sonrası için yapılacak tek şey Devlet beyin partiyi bölecek hiç bir eyleme izin vermemesidir. Kongre yapılacaksa yapılsın, kazanan kim olursa onun etrafında Ülkücüler toparlansın, bende kongre ertesi yazayım. Devlet Bey; 'ÖNCE ÜLKEM VE MİLLETİM, SONRA PARTİM VE BEN Sözünü tutmuştur, Türk Milleti kendisine müteşekkirdir. HOŞÇA KALINIZ |
|||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||
2016-05-12 | |||||||||||||
|
|||||||||||||