İlhan NEZOR
|
|||
İlhan NEZOR kimdir? 1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası... Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
İnsanlığın Yüz Karası Batı'nın Günah Galerisi -5 | |||
Masum Afrikalılara yapılanları buraya sığdırmak elbette mümkün değil. Ancak yinede Batının iç yüzünü sergilemesi açısından bir ön bilgi olacağı kanaatindeyim. Bizim neslimiz, yani 12 Eylül‘ü 12 yaşında karşılayanlar hatırlayacaklardır, TV‘de'Kökler' adlı bir dizi yayınlanmış ve o küçücük dünyamıza Kunta Kinte olarak giren Afrikalı zenci kölenin elleri ayakları zincirlenmiş hali kazınmıştı. Afrika‘nın kara derili insanlarının yüz yıllarca yaşadığı acıyı simgeliyordu.
![]() Vahşi Avrupa , sadece Afrikalı kölelere değil daha dün diyebileceğimiz tarihte özellikle kadınlar üzerinde inanılmaz işkence ve vahşet senaryoları üretti ve işleme koydu. Kısa bir tarih turu yapıp hafızaları tazeleyelim... Fatih‘in İstanbul‘u Fetih hazırlıklarına başladığı bir dönemde , batı Şeytan‘ındişi mi yoksa erkek mi olduğunu tartışıyordu.İşte bu sakat mantık 15. yüzyıl dan beri zalim işkence yöntemlerini benimseyen dini bir yargılama sistemi geliştirdi.Kilisenin tehdit olarak gördüğü tarikatları ortadan kaldırdı.Suçu mutlaka itiraf ettirme anlayışına dayanan bu sapık anlayış asırlarca kendi insanına kan kusturdu. Katolik Kilisesi‘ne bağlı ve işkence ile anılan bir mahkeme sistemi kuruldu.Her sistem, önce kendi muhalefetini yaratır. Sonra da kendisine en uygun bulduğu araçlarla yok eder. Engizisyon, böyle bir zorlamanın sonucudur. İşte böyle bir dönemde özellikle kadınlar cadı ve büyücülük suçlamalarına maruz kaldılar.En hafif cezaları ise yanan odun yığınları üzerinde can vermelerioldu. Peki suçları ne idi biliyor musunuz..? Erkeklerin egemen olduğu toplumda , erkeklerden farklı bir vücut yapısına sahip olmalarıydı.Bugün bize insanlık dersi vermeye kalkan vahşi batıkadındaki bu farklı beden ve yapıyı günahın kaynağı olarak görüyordu.Kadınlarıbüyücü olarak görüyor ve onları şeytanla işbirliği yaptığını ileri sürüyordu.Kadınlar dinden saptığı gerekçesi ile heretiklik olarak görmüşlerdi.Yani Kilise otoritelerince reddedilmiş dinsel öğretiler. Avrupa, 16. ve 17. yüzyıllarda bu gerekçelerle cadı avları başlatmış ve büyücülerle birlikte yargıyıp yakmıştır.Oysa bugün, batıda bir tehdit olarak görülen ve 11 Eylülsaldırılarından sonra gündeme getirilen İslamofobi ( İslam korkusu) kadına layık olduğu değer asırlarca önce vermiş,cenneti annelerin ayakları altına sermişti. Vahşi batı , kadını , içine cin girmiş ve şeytanla işbirliği yapan büyücüler olarak görürken İslam, büyücülük yapmanın günah olduğunu, Bakara 101-102, Taha 69 ve Maide 90 surelerinde açıkça belirtmiştir.Batı Engizisyonu gibi insanlık dışı bir yönteme baş vurmamıştır. Avrupa‘nın kadınlara karşı takındığı bu aşağılık durum sadece bununla kalmadı.Engizisyon mahkemeleri, insanları, büyücüleri ihbar etmeleri için teşvik etti. İhbarda bulunanlar, mahkemenin korumasına alınıp ve altı aylık bir süre için tüm günahları bağışlanacaktır. Peki vahşi Avrupa içine Şeytan girmiş cadı kadınları nasıl anlardı..? Eğer birden zengin olmuşsa, dinine aşırı düşkünse, sık sık konut değiştiriyorsa, yaşlılık, delilik ve hastalık başlıca sebeplerdi.Bugünlerde gündemde olan sözdeErmeni Yasa Tasarısını kabul eden Almanya‘da , 1450 ile 1550 yılları arasında sadece bu şekilde uygulamalar yapılmış ve büyücülükle suçlanarak yakılan insan sayısı , 100.000‘i geçmektedir. Konu ile alakalı Bertnard Russell , Bilim ve Din adlı eserinde bir yargıcın başından geçenleri şöyle anlatmaktadır: ' Treves Üniversitesi rektörü ve Seçici Prensli Mahkemesi başyargıcı Flade'nin sayısız büyücüyü mahkum ettikten sonra içine bir kurt düşmüş, onların işkenceye dayanamayıp suçu üzerlerine alabileceklerini düşünmeye başlamıştır. Bunun sonucunda büyücüleri mahkum ederken gönülsüz davranmaya koyulunca, ruhunu Şeytan'a satmakla suçlanmış, büyücüler gibi suçu üzerine almış ve 1589 yılında önce boğulup sonra yakılmıştır...' Sibel Özbudun , ' 8 Mart'tan 8 Mart'a mı?' adlı kitabında şu çarpıcı örneği vermektedir; Jean Junius Belediye Başkanıdır.Öldürülmeden önce kızına yazdığı mektubun son bölümünde şöyle yazmaktadır: '...Cellat beni hapse götürürken dedi ki, 'Size yalvarırım bayım... Tanrı aşkına doğru-yanlış bir şeyler itiraf edin. Bir şeyler uydurun; çünkü bundan sonra uğrayacağınız işkencelere nasıl olsa dayanamayacaksınız. Dayansanız bile yine kurtulamazsınız. Çünkü büyücü olduğunuzu kabulleninceye dek, işkenceler birbirini kovalayacaktır.' Evet Vahşi Avrupa‘nın pisliklerini yazmakla bitiremeyiz.Tanrı ve Kilise adına yapılan işkenceler karşısında insanların ne kadar çaresiz oldukları bu örneklerle anlaşılmaktadır.Öyle ki , Çocuğu olan erkek ve kadın, büyücülükle suçlanıp yakılırsa, onun çocukları da öldürülürdü... Çünkü ilerde intikam almalarından korkulurdu. Avrupa‘nın taa Orta Çağ‘da genlerine işlemiş bu vahşet yaşam tarzı günümüze kadar gelmiştir.Daha dün diyebileceğimiz akıl almaz işkencelerle örnekler verip yorumu okurlarımıza havale ediyoruz. Unutmayın bu yazdıklarımız Aysberg‘in sadece görünen yüzü... Şimdi gelelim günümüze... Çeşitli bilimsel deneylerde hayvanların kobay olarak kullanılmasını tıp etiği açıdan doğru olup olmadığı tartışıla dursun, yakın tarih, insanlar üzerinde kitlesel olarak yapılan deneylerle doludur. İşte size bir kaç örnek, İkinci Dünya Savaşın da Naziler, toplama kamplarındaki tutsaklara çeşitli tıbbi ve askeri deneyler uyguladılar. Bunların amacı askerlerin çeşitli savaş koşullarında ne kadar süre hayatta kalabileceklerini anlamak ve tedaviyi hızlandıracak ilaçlar üretmekti. ![]() Kimyasal ve biyolojik silah deneyi. ![]() Üzerinde fare deneyi yapılan bebek. ![]() 1920 yılında Dr. John Watson ve öğrencisi Rosalie Rayner, insanların şekillendirilebilecek 'boş bir sayfa' olarak doğduğu şeklindeki teorilerini kanıtlamak amacıyla dokuz aylık bir bebek üzerinde bir deney gerçekleştirdi.'Albert B' ismi verilen bebeğin, hastanede süt anne olarak çalışan annesine deney karşılığında bir dolar ödendi. Deney çerçevesinde, Albert önce küçük, beyaz bir fareyle aynı ortama kondu. Bebek, fareye herhangi bir tepki göstermedi. Ikinci aşamada ise bebekle fare karşılaştırıldığında ortama yüksek ses verildi. Bebek, ortamda ses olmaksızın herhangi bir küçük ve tüylü hayvanı gördüğünde korkmaya başlayana kadar bu aşama tekrarlandı. Albert'ın gerçek kimliği 2010 yılında ortaya çıktı. Asıl adı Douglas Meritte olan çocuğun, davranışsal ve nörolojik sorunları vardı, altı yıllık hayatı boyunca ne konuşmayı ne yürümeyi öğrenebilmişti. Hidrosefali (beyinde su toplanması) nedeniyle ölen Douglas'a ayrıca bakteriyel menenjit teşhisi konmuştu. Bu hastalığın, başka bir deney amacıyla bebeğe özellikle bulaştırıldığını da düşünenler var. Ameliyatla cinsiyet değişimi deneyi... Güney Afrika‘da Apartheid (devlet tarafından resmi olarak ayrımcılık uygulanan rejim) döneminde eşcinselliğin önüne geçmek için iki uygulama gerçekleştirildi. Bunlardan biri olan 'Nefret Terapisi'ne göre, eşcinsel erkek ve kadınlar zorla orduya alınıyor, burada deneysel yöntemlerle insanların kendi cinslerinden nefret etmesi sağlanmaya çalışılıyordu. 'Cinsiyeti yeniden belirleme ameliyatları'n da ise eşcinsel kadınlar ameliyatla erkek yapılırken, erkekler de ameliyatla kadın yapılıyordu.1969 ile 1987 yılları arasında yapılan uygulamalarda eşcinseller, kendilerine uyuşturucu ve elektroşok verildikten sonra kendi cinslerinden kişilerin müstehcen fotoğrafları gösterilerek 'normal' hale getirilmeye çalışılıyordu. Bu yöntem işe yaramadı, insanlar uyuşturucu ve elektroşoka maruz kaldıktan sonra nefret etmediler.Uygulamanın yapıldığı dönemde 900 kadın ve erkeğin, böyle bir talepleri olmamasına rağmen ameliyatla cinsiyetleri değiştirildi. NOT: Beş bölüm halinde hazırladığımız Avrupa‘nın insanlık alemindeki Günah Galerisini bilelim Türk ve Müslüman olarak kadim bir medeniyyetin bir parçası olduğumuza daima şükredelim. Allah'a emanet olunuz... İlhan NEZOR. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-06-19 | |||
|
|||