Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 22 Eylül 2016
Salih Sedat ERSÖZ
Salih Sedat ERSÖZ kimdir?
1956 Konya Akören doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji bölümü mezunuyum. Gazetecilik, MEB' da öğretmenlik ve idarecilik, Konya İl Kültür Müdürlüğü, Konya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı ve Daire Başkanlığı görevlerinde bulundum. 1978 yılından itibaren Türkiye’de Yarın ve Merhaba gazetelerinde yazdım. Şu anda Memleket gazetesinde yazıyorum. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Aslında ömrümüzdür giden...
Ramazan geldi gidiyor işte, aslında ömrümüzdür giden

Bu yıl da, Ramazan Ay'ına ulaşmış ve Rabbimizin Oruç hediyesi ile baş başa kalmış bulunmaktayız. Bu hediyenin kadri kıymetini bilmek ve ona göre davranmak kulluk borcumuzdur.

Oruç tutmak, her ne kadar yemeden ve içmeden kesilmek ise de, sadece aç kalmaktan ibaret olan bir ibadet değildir. Orucun gayesine tam olarak ulaşabilmek için, sadece midemizi değil bütün vücudumuzu oruçlu hale getirmemiz gerekmektedir. Orucu, sadece ağzımızı yemeye ve içmeye kapatmak olarak görmemeli bütün bedenimize, bütün azalarımıza, gönlümüze ve ruhumuza yaymalıyız. Ancak, bu şekilde oruç tutarak, orucun tat ve lezzetine kavuşabilir ve orucun maddi- manevi faydalarına ulaşabiliriz.

Kainatın Efendisi, oruç tutarken nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili bakın nasıl ipuçları veriyor:

'Oruç perdedir. Biriniz oruçlu iken kötü söz söylemesin, kimseyle çekişmesin, bağırıp çağırmasın, birisi kendisine kötü söz edecek veya kavga edecek olursa ben oruçluyum desin ve ona bulaşmasın.' 

'Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.'  

 'Oruç sabrın, sabırda imanın yarısıdır.'

Efendimizin bu sözlerinden çıkarmamız gereken dersler vardır. Orucu, bütün kötülükleri engelleyen bir perde olarak görmeli ve hayatımızı bu andan itibaren kötülüğe, riyakârlığa, samimiyetsizliğe, vefasızlığa ve topyekûn haramlara tamamen kapatarak, güzelliklerle dolu bir şekilde yaşantımızı sürdürmeliyiz. Böyle yapmazsak sadece aç kaldığımız kalır yanımızda... Allah'ın, bizim aç kalmamıza ihtiyacı yoktur.

Oruç ile kötü huy ve çirkin yaşantı birbiri ile bağdaşmaz. Güzellikler ile çirkinlikler yan yana durmaz. Oruç, bütün kötülükleri engelleyen bir kalkan olmalıdır. Olmuyorsa tuttuğumuzu zannettiğimiz oruçlarımızda bir eksiklik var demektir.

Oruç, nefsi terbiye etmenin en güzel yoludur. Nefsi terbiye etmenin yolu sabırdan geçer. Sabır, sadece açlığa ve susuzluğa değil, aynı zamanda kötülüklere, haksızlıklara ve vefasızlıklara karşı da tahammül etmektir. Orucun manevi hasatı toplanırken bütün bu davranışların etkisi elbette görülecektir.

Oruç tutan bütün mü'minler kendilerini kötü ve çirkin huylardan arındırır ve Yaratıcımızın emirleri, Efendimizin sözleri doğrultusunda güzel meziyetlerle donatırsa toplumun bir anda olumlu olarak değişeceğini, yaşanan haksızlıkların, çirkinliklerin ve kötülüklerin sona ereceğini görebiliriz. İşte ancak bu takdirde, tuttuğumuz oruçlar bizleri istenilen amaca eksiksiz ulaştırmış olacaktır.

Ramazan'ın kendine has ayrı bir güzelliği, tadı ve neşesi vardır. İftarıyla, sahuruyla, teravihiyle, kazandırdığı sabır ve başkalarını düşünme olgusu ile Ramazan, bizlerin yaşantısında yeni güzellikler oluşturur, oluşturmalıdır.

Tüm dünya Müslümanlarının aynı anda Yüce Yaratıcımızın emrine  boyun bükerek aç ve susuz kalmaya tahammül göstermeleri, yalnız Allah'a yönelmeleri, ancak O büyük makama iltica etmeleri, yardımlaşma, paylaşma, vefa, cömertlik ve ihsan duygularının zirveye ulaşması gibi güzellikler Ramazan'da zirveye çıkan iman tezahürlerinden sadece birkaç örnektir. 

Bunların yanında insanımızın eş dost, komşu ve akrabalarla beraberce güzellikler yaşaması, iftarlarda, teravihlerde ve daha sonraki zaman dilimlerinde iç içe olmaları da Ramazan'ın getirdiği güzelliklerdendir. Hele hele oruçlunun, iftar sofrasında önündeki çeşitli nimetlerden tatmak için, Allah'ın belirlediği o zaman dilimini beklemesi anında, insan ruhunda meydana gelen manevi coşku ve bu coşkunun oluşturduğu tat ve lezzet tarif edilebilir mi?

Böylesine güzelliklerle dolu Ramazan geldi gidiyor işte... Daha dün başladı gibi, bugün 11. gününe gelmişiz. Aslında giden sadece Ramazan değil, sadece günler değil... Ömrümüzdür giden... Geçen her gün, ömrümüzden bir çentik, bir kertik, bir oyuk açarak gidiyor. Açılan bu oyuklar gittikçe büyüyerek bir gün bizi de kabir çukuruna düşürecek ve ahiret hayatına yolcu edecek. Orada gel bakalım ver hesabını denecek. Oranın hazırlığı için şu anda büyük bir fırsatın içindeyiz. Bu fırsatı iyi değerlendirelim İnşaallah. Hayırlı Ramazanlar efendim. 



   
2016-06-22
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları