Serdar USMAN
|
|||
![]() 1971 Ankara doğumlu olan Serdar Usman, Mısır El-Ezher Üniversitesi mezunu. Usman, evli ve 3 çocuk babası.İngilizce ve Arapça biliyor. Dış ticaret uzmanı olan ve 17 yıldır bu mesleği devam ettiren Usman, birçok firmanın da dış ticaret danışmanlığını yürütüyor. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'daki pek çok ülke ile ihracat faaliyeti yürüten Usman çok sayıda sosyal sorumluluk faaliyetinin yanında sivil toplum kuruluşlarında da görev aldı. Usman, bir diğer taraftan yerel bir gazetede 8 yıl köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Hakimiyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Usman, bunun yanında da Konya Pusula Gazetesinde ekonomi danışmanlığı yapmaktadır. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Ahiret İnancımızı Tahlil Etmeliyiz -I | |||
![]() Cenab-ı Rabbül âlemin Mearic süresinde ki bir ayeti kerimesinde şöyle buyurur: 'Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.' (Meâric 70/19). 'Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşlere, güzel ve cins atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı insanların aşırı sevgisi vardır ve bu sevgi, insanlar için çekici bir hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.' (Âl-i Imrân 3/14). Peygamber Efendimiz (sav) de bu manaya işaret ederek şöyle buyurmuştur: 'İnsanoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, ikinci bir vadi dolusu mal daha ister. İki vadi dolusu malı olsa, üçüncüsünü ister. İnsanoğlunun gözünü ancak toprak doyurur.' İşte dinimizin en önemli iki kaynağının işaret buyurduğu gibi dünya hayatının geçici olduğu bilindiği halde kendisini bu kadar kaptırıp, haram ve helal noktasında duyarsızlaşan insanoğlunun öncekilerinden ibret alarak kendisine çekidüzen vermemesi de oldukça vahim bir gerçektir. Oldukça sınırlı bir yaşama sahip insanoğlunun kendisini kalıcı olan ahiret yurduna hazırlamak yerine şu an içinde olduğu dünya hayatına bu denli bağlı kalmasının temelinde de nefsani arzu ve beklentileri öne çıkmaktadır. Şeytanın önüne koyduğu cazip dünyevi seçenekler karşısında bocalayan insanoğlunun büyük bir kısmı bu tuzağa anında düşebilmektedir. Bu tuzaktan sakınarak kendisine daha büyük getiriler sağlayacak olan ebedi ahiret yurdunun varlığı karşısında duyarsız kalabilmesinin temelinde sizce ne yatar? Maalesef insan, birçok konuda kendini bir türlü hırstan kurtaramıyor. Çünkü hırs, insanın yapısında bulunur. O halde yapılması gereken nedir? Cevabı oldukça basit olan bu soruya en makul cevap aklını başına alarak ucu görünen bu dünya hayatına kendisini kaptırmak yerine kendisini ahiretin kalıcı hayatına hazırlamak ve bunda ileri adım atabilmesi gerekir. Peki, hırsın faideli olanı var mıdır? Şimdi bu konuya biraz eğilelim. Her şeyin mutlaka müspet bir alternatifi vardır. İnsanlığa hayat düsturunu sunan yüce dinimizin getirdiği bilgiler ışığında kendimize çekidüzen vermek ve elimizde hem şerre hem de hayra götürebilecek durumda olan hasletlerimizi iyi bir süzgeçten geçirmeli ve ebedi hayatımızı kurtarmalıyız. Peygamber Efendimiz (sav) buyurur ki; 'İki haris doymaz. Biri ilmin harisi diğeri de malın harisidir.' Evet, fıtratımızda hırs varsa bunu kendi aleyhimize değil lehimize dönüştürmek akıllılık olur. Hırs duyacağımız şey ilim olursa, bu durum bizi açgözlü yapacağına âlim yapar da Allah'a daha çok yakınlaştırır. Bu noktada dünyalık isteklerde her zaman bizden daha düşük olanlara bakmalı; kulluk görevlerimiz, Rabbimize olan yakınlığımız noktasında ise bizden daha üstün durumda olan insanları örnek almalıyız. Şa'bî şöyle bir hikâye anlatıyor: Adamın biri küçük bir kuş avladı. Kuş; 'Beni ne yapacaksın?' diye sordu. Adam; 'Seni kesip yiyeceğim' dedi. Kuş; 'Vallahi, ben ne et ihtiyacını gideririm ne de aç kişinin kamını doyururum. Beni kesip yemekten bir şey çıkmaz. Gel, ben sana üç öğüt vereyim ki bunlar beni yemekten çok daha hayırlıdır. Ancak bunlardan birini, senin elinde iken söylerim. Diğerini, uçup dala konduktan sonra, öbürünü de ovaya açıldıktan sonra söylerim' dedi. Adam, 'Söyle bakalım' deyince, kuş; 'Elde edemediğin şeyin hasretini çekme' dedi ve uçuverdi. Adam; 'Haydi, ikinciyi söyle' dedi. Kuş daldan; 'Olmayan bir şeyin olacağına inanma' dedi ve uçup dağın eteğine kondu. Sonra da; 'Ey ahmak, beni kesseydin, benim karnımdan her biri yirmi miskal ağırlığında iki tane inci çıkaracaktın' dedi. Kuş bunu der demez, adam hemen yere yıkıldı; 'Eyvah' diyerek çırpınmaya başladı ve 'Haydi üçüncüyü söyle' dedi. Kuş, 'Sen daha şimdiden iki öğüdümü unuttun, üçüncüyü söylesem ne kâr. Sana demedim mi elde edemediğin şeyin hasretini çekme, mümkün olmayan şeyi de tasdik etme! Ey ahmak! Ben kanım, kanadım ve kemiklerimle 20 miskal gelmem. 20 miskal ağırlığında iki taş karnımda nasıl olabilir?' dedi ve uçup gitti. Sözün özüne bakacak olursak, bu dünya hırsının biteceği falan yoktur. İnsanoğlu olarak ölüp göz kapayacağımız güne kadar hem mal mülk peşinde koşulacak. Doyumsuz nefis daha da azgınlaşacak Kazandıkça daha fazlasına sevk edecek. Gururu okşanan insan asıl hakikatin farkına varamayacak. Daha da bilenecek. Daha fazla kazanma hırsıyla yüklenecek. Gelecek yazımızda devam edelim. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-06-22 | |||
|
|||