Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 23 Ağustos 2016
İlhan NEZOR
İlhan NEZOR kimdir?
1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası...
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Böcek Misali İncelenen Müslümanlar..! -2
İngilizlerin meşhur lafıdır; 'Odanın ortasındaki fili fark etmemek.' Bugün içerisinde bulunduğumuz durum odanın içindeki fili fark edemeyecek kadar bütün duyularımızı kaybetmiş olmamızdan kaynaklanmaktadır. Böyle bir çarpıklığı mümkün hale getiren bir sekülarist kültürün mağdurları durumundayız.

Bir İtalyan Oryantalist ise daha da ileri giderek 'Ben müslümanları bir böcek bilimcinin incelediği gibi inceliyorum' der. Yani bizi bir labaratuvar ve istatistik malzemesi olarak görüyorlar.Onun içindir ki ürettikleri her silahı müslümanlar üzerinde adeta bir böcek gibi deniyorlar.

Suriye‘den hava operasyonlarını çeken Rusya yaptığı açıklamada ' Yeni pilotlarımız için iyi bir deneyim oldu ' derken adeta bir böcek gibi fazlalık görülen müslümanlar üzerinde yeni teknolojilerini denemekteydi.

En şiddetli doğum sancısı beyinlerde yaşanan zihinsel sapmalardır. Bu nedenledir ki konuşulması gereken konuların dışında buluyoruz kendimizi.Neticede bir karar vermek durumunda kalıyor ve bireysel bir dindarlığa indirgenmiş bir yaşam ve yine bireysel bir kurtuluş çabası içerisinde bocalıyoruz.

Oysa kadim medeniyetimize baktığımızda,gerçek kurtuluşun bir anlam sisteminiinşaa etmek olduğunu görmekteyiz.Bu tarihi misyonu sorumluluklarımızın dışına itmek bugün İslam Aleminde yaşanan fırtınaların başlıca kaynağıdır.Her ne şart ve zorluk da olursa olsun , müslüman olarak,Allah‘ı temsil eden iman dolu bir yürek şayet kamusal alana , Allah‘ın hükmünü yansıtamıyorsa büyük felaket yakındır denilebilir.

Bu sürece doğru sürüklenmekteyiz  Allah muhafaza...

Eğer biz ve Kur'an üzerine araştırma yapan onlarca dernek ve vakıf ' Neden Kur'an bugün referans kaynağı olmaktan çıkarılmıştır..?' sorusunu kendimize soramıyor ve bir deklarasyon yayınlayamıyorsak , Golde Maer‘in dediği gibi 'Uyuyan Ümmet' olarak yaşamaya devam edeceğiz demektir.

Birinci bölümde,İsrail Cumhurbaşkanı Perez‘in sorulan bir soruya karşılık'Kur'anın bahsettiği müslümanlar gelsin,o zaman düşünürüz' dediği Müslüman titrini gören var mı çevresinde?

Hiç kimse kusura bakmasın,asırlardır Kur'an-ı bir araştırma nesnesi ,bir antropolojik çalışma sahası, bir müze malzemesi gibi görüp ruhuna inemedik. Kur'an bize ne söyler ..? ' sorusunu soramadık kendimize.Asıl sıkıntı buradadır.O nedenledir ki biz müslümanların bugün zamanı ve mekanı dönüştürmek üzere hiç bir proğramımız yoktur.Çünkü ‘Cihana sultan olmayı Kur'an'a kurban olmaya' tercih etmiş ' bir yaklaşımın ,'Zamanı ve mekanı İslam adına dönüştürmek üzere ne yapmalıyım.?' sorusundan kendisini muaf tutmuş bir anlayışla karşı karşıyayız.

Kur'ansız müslümanlıktan çektiğimizi,dinsiz ve imansızlardan çekmedik .Kur'an'dan boşaltığımız yere,heva ve hevesimizi,geleneklerimiz koymaktan başka çare bulamadık.Vahyin boşaldığı yere başka bir şey koyduk ve neticede kendimizi yarı Tanrı'laştırdık. Dolayısıyla beşerin söylediği her sözü ilahileştirdik ve İslam'a en büyük kötülüğü yine biz yaptık.

'Kur'anın bahsettiği müslümanlar gelsin,o zaman düşünürüz'denildiğinde acaba kastedilen bu muydu?

Ne acıdır ki , Müslümanların bu kadar çok okudukları kitabı,yine bu kadar yanlızlaştrırdıkları tarihteki dönemi yaşıyoruz.Adeta ona küsmüş gibiyiz.Oysa insan tanımadığına küsmez.Küsmek için yakın olmak lazım. Kur'an‘ın anlamına dönmeden , Kur'an'a dönmek söz konusu olamaz. Kur'an‘ı okumak, anlamak,yaşamak,hayata taşımaktır .Zira Kur'an hayat kitabıdır.Müslümanların ellerinde iken yalnız bıraktıkları Kur'an'ı anlamanın yolu yeniden Kur'an'ı aklın ve beynin okumasından geçmektedir.
Aksi takdirde müslümanlar, dış kaynaklarca dönüştürülmeye , manipüle edilmeye müsait hale gelmeye devam edeceklerdir.

Kur'an la aramıza ufkumuzu daraltan manevi aracılar koyduk.Zamanı,mekanı ve tarihi, İslam adına dönüştürmek gibi bir davadan bir hayli uzağız.Bu nedenle ,seküler anlamda yazılan tarihe yönlendirilmek,eğitilmek durumunda kalıyoruz.Seküler bilginin hakim olduğu bir dünyada araçsallaştırılarak İslam aleminin bugün karşılaştığı sendromu yaşamak durumunda bırakılıyoruz.

Ortaya öylesine vahim bir tablo çıkıyor ki, ' Allah bizi yaratmıştır fakat bu durum dünya içerisindeki hayatımıza matuf değildir ' gibi sekülarist bir yaklaşımda olduğumuz görülmektedir. Hayatımızı kendimizin şekillendirebileceği'Deist' bir yaklaşım içerisindedir bugün moderniteye maruz bırakılan müslümanlar...

Her taraftan düşünce iklimi prangalarla kuşatılan müslüman artık bu durumu bir kadermiş gibi benimsemektedir. Çünkü aralarına koyduğu ruhbanist öğelerin İslam‘i bir otoriteyi kurmak gibi bir çabaları yoktur.Dolayısıyla hayat tarzımızı nasıl sistematik bir hale getirebileceğimiz bütün argümanlardan uzaktayız.

Artık böyle gelmiş böyle gitmeyecek diyen,özellikle bir gençlik hareketine ihtiyaç vardır.Tarihe tanıklık etmenin ve tarihsel sorumluluk almanın zamanı gelmiştir.Zihnimizde kurguladığımız ve zamanı okuyamayan,Hoca efendiler ,mübarek zat,şeyh,derviş mürit gibi sair istilasından beyinlerimizi kurtarmamız gerekiyor. Kur'an‘ı Kerim‘le 21. yüzyılın ilişkisini kuramadığımız sürece , değişen dünyaya ilişkin hiç bir hazırlık içerisinde olamaz ve bir böcek gibi labratuvar malzemesi olmaya devam ederiz..Artık zühd ve takvayı kapalı kapılar ardında tespih çekmek olarak algılamaktan kurtulmalıyız.Kendi nesnemizin öznesi olursak başarabiliriz.Tek bir akla,tek bir yoruma kendimizi kapatırsak bir kadavra bir böcek ve uyuyan ümmet olmaktan başka ne işe yarayabiliriz ki?

Analitik bir akıla şiddetle ihtiyacımız var.Tarihsel çözümlemeleri yapabilecek kadrolar yetiştirmeliyiz.Zihin dünyamızı  ‘mübarek' kılıfı ile paye biçtiğimiz ' Hoca Efendi' titrinin bizi sömürgeleştirmesinden kurtarmalıyız.Zatının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ululuk adfettiğimiz perdeden , artık gerçeklere yansıyan ışıklar sızdırmak zorundayız.Aksi halde , 'Adanmış ' değil 'Aldanmış Ruhlar' olarak sahaya sürülür ve bir Haşhaşi gibi hem dinimizinhem de devletimizin ‘şah damarını' kesmeye aday birer gönüllü cellat olarak bu hain oyunun parçası olmaktan kurtulamayız.

Netice olarak,yine bu sütunlardan bir kaç ay önce ifade ettiğimiz gibi yeniden bir 'Kişilik MR'ı ' çektirmek zorundayız.

Kendi medeniyet bilincimizi kaybetmeden,aşağılık duygusuna düşmeden,farklı medeniyet dünyasının gelip bizi kurtaracağı bilincini söküp atarak yola koyulmalıyız.Kalbinizi avuçlarınıza alınız, dimağınzı masanın üzerine koyunuz. Sonra da davranışlarınızı ve onları dışa vuran uzuvlarınzı... Onlarla mahşer ortamında hesaplaşıyormuşcasına konuşunuz. Hangi uzvum ne kadar aşınmış, erimiş, asli hüviyetinden uzaklaşmış, devşirmiş, öz değişmiş, hepsini serin ortaya...

Aksi halde,elimizi, kolumuzu, kalbimizi, dimağımızı, gözümüzü, kulağımızı bu sömürgeci kültüre kaptırır ve bir böcek gibi Neo-con Sekülarist baronların labratuvarlarında  üzerinde operasyon hazırlıkları yapılan birer kadavra haline getiriliriz.

Ve bütün bunlar yaşanırken,Ezanlar gelip geçer, Namazlar gelip geçer , kurtuluş çağrılarının hiç birini idrak edemeyiz. Makurt'ların Misyoneri olur , daha da kötüsü kendi adımızla ölemeyiz...

İlhan NEZOR




   
2016-06-23
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları