İlhan NEZOR
|
|||
İlhan NEZOR kimdir? 1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası... Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Çözüm üreten sorumluluk duygusu... | |||
400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusu
Aşağıdaki yazı Mimar Sinan'ın 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusunun bir örneğidir ve çok etkileyicidir. Çoğumuz 1 yıl sonrasını bile düşünemezken bu kadar yüksek bir farkındalıkla hareket eden Mimar Sinan, belki 400 yıl öncesinden yol gösterici bir ışık olabilir... Şimdi dikkatle okuyalım ve Osmanlı‘da fen ilimlerinin ne derece ileri olduğuna yakın zamanda yaşanan bir olayla şahitlik edelim. Bir Mimar Sinan eseri olan ve ‘çıraklık eserim' dediği Şehzadebaşı Cami'nin 1990′li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı TV'de şöyle anlatmıştı. 'Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz İnşaat Fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaa edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık. Kalıbı söktük. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kağıt vardı. Şişeyi açıp kağıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu; 'Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum.' Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşlarıAnadolu'nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşasını anlatıyordu. Bu mektup bir insanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insan üstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kağıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur... Bu olay basında yer aldıktan sonra üzerinde çok spekülasyonlar yapıldı.Adeta şehir efsanesi denildi.Osmanlı bu kadar ince düşünceli olsaydı matbaa 200 yıl sonra gelir miydi gibi klasik laflarla alay edildi. Hadise doğru yada yanlış... Ama bir çok kaynakta Mimar Sinan‘a atfedilen şu hadise onun yaptığı işlerde ne kadar hassas olduğunun bir göstergesi değil mi? Mimar Sinan, Selimiye Camii‘nin inşaatı tamamlandıktan sonra karşısında oynayan küçük çocuklardan birinin arkadaşına: 'Şu minare eğri yapılmış..'dediğini duymuş. Mimar Sinan hemen küçük çocuğa: 'Göster bakalım hangi minare eğri olmuş' deyince, çocuk eliyle işaret ederek 'Şu sağ taraftaki minare eğri' diye göstermiş. Koca Sinan ustalara: 'Bize bir halat getirin..' demiş. İşçiler halatı getirerek bir ucunu minareye bağlamışlar. Koca Sinan küçük çocuğu yanına çağırmış ve 'İşçiler şimdi halatı çekerek minareyi düzeltecekler. Minare düzelince sen tamam diyerek bizleri uyar..' demiş.. İşçiler halatı çekmeye başlamışlar ve biraz sonra küçük çocuk haykırmış: 'Tamaaam düzeldiii..' Koca Sinan çocuğa: 'Şimdi tamamen düzeldi mi?' diye sorunca, çocuk:'Evet düzeldi, şimdi daha güzel oldu, bak..' diye cevap vermiş. Ustalar bu olanlara anlam veremeyince Mimar Sinan ustalara dönerek şöyle demiş: 'Bu küçük çocuğun kafasındaki minarenin eğriliğini düzeltmeseydik, çocuk caminin yanından her geçerken güzelliğini görmezdi, kafasındaki minare eğriyken önlem alınmazsa, dedikodular aslı astarı olmasa bile iz kalırdı. Böylece caminin adı da eğri minareli cami olarak yayılırdı..' Şimdi soruyorum , Mimar Sinan‘ın küçük bir çocuğun bakış açısında ki bueğriliği düzeltmek için minareye halat bağlaması ve olası dedikoduların önüne geçmesi , acaba kemer hadisesinde ki Osmanlıca notu 'şehir efsanesi' diye kabullenen embesillerin kafasındaki eğriliği düzeltmeye yeterli bir cevap değil mi? İlhan NEZOR |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-06-25 | |||
|
|||