Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 23 Ağustos 2016
Rıdvan BEYAZ
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Tanrı, İktidar ve Boşluk
İnsan için tanrı fikri, insanın bugüne kadar bulduğu en güçlü, en etkin ve her şeyin cevabının kendisinde olan bir öznedir.
Felsefi  olarak özne; etken, fail olan ve oluşturan anlamındadır.  Kutsal dini metinlerdeki tanrı betimlemelerinde bütün varlığın tek yaratıcısı  ve her şeyin üstünde olan bir tanrı  anlayışı vardır.
Bu anlamda tanrıyı ‘'sonsuz özne'' olarak ifade edebiliriz. Bu tarz bir anlayış felsefi ve insani öğretilerde de ‘'üstün insan'', ‘'kutsal ruh'' şeklinde tezahür etmiştir. İnsanlık tarihine bakıldığında insanı derinden etkileyen, insanın bütün hayatını belirleyen, oluşturan ve ona yön veren Tanrıdan başkası olmamıştır.
Tanrı, insanlar için her şeye gücü yeten,  yaratan ve bütün öznelerin de üstünde olan ‘'sonsuz/kutsal özne'' konumundadır. Diğer bütün özneler yani iktidarın yarattığı özneler geçicidir ve yapay bir varlığa sahiptir.
Bir sosyolog olan Michel Foucault'ya göre bu özneleri iktidar yaratır ve başka zamanlarda, başka mekanlarda özneler yeniden yaratılabilir, farklı kimliklere sokulabilir.  Her insanın kendisine sorması gereken fakat çok az insanın kendisine sorduğu ve cevabının hiç bir zaman tam anlamıyla bulunamayacağı kadim bir meselemiz var. İnsan mı tanrıyı yarattı yoksa tanrı mı insanı yarattı?


İnsan gerçekten çok kompleks bir varlığa sahiptir. Duygusal ve zihinsel açıdan anlaşılması zor olan ve ontolojik  olarak bunların  kaynağının ortaya konması mümkün görünmeyen girift bir yapısı vardır.  İnsan hayatında ‘'boşluk'' kavramını  duygusal ve zihinsel temelde insanın kendi iç dünyasında yaşadığı beklentilerin karşılanmaması ve tatminsizlik sonucu ortaya çıkan tutarsızlıklar olarak ifade edebiliriz.
Bir ihtimal, tanrı böyle bir boşlukta yaratılmış olabilir. Çünkü bu boşluk insan için sınırsız, çıldırtıcı ve mutlaka doldurulması gereken, aynı zamanda değerli ve kutsanmış olan bir nevi kusursuzluktur.
Dar anlamda boşluk, arzular ve beklentilerdir. İnsanın günlük hayatında yaşadığı tatsızlık, huzursuzluk, hayal kırıklığı gibi bir takım günlük hesaplardan ve tamamen giderilebilir yanı olan duygusal kırılmalardan söz etmiyorum. Boşluk, insanın bu dünyaya olan yabancılığı ve kendini bütünsel anlamda anlama çabasıdır. Tanrıyla boy ölçebilecek ve ancak onunla doldurulabilecek bir şeydir.


Böylece ‘'boşluktan'' bir tanrı yaratılmış, sıra yeryüzünde onun iktidarını kurmaya gelmiştir. Din epistemolojisinde tanrı- iktidar  ilişkisi  bir fenomen olarak bu büyük ‘'boşlukta'' kendini var etmiştir. Çünkü tanrı, sonsuz özne olarak varlığından insanları haberdar etmek için onları yaratmıştır  ( yani alt öznelere ayırmıştır) ve bu insanları denetim altında tutmak için ise iktidarlar  tanrıya  ihtiyaç duymuştur. Kutsal metinlerde insanların yaratılış amacına baktığımızda tanrıya ( yaratıcıya ) itaat ve hizmet etmek için yaratıldıklarını görürüz. Bu da iktidar sahiplerinin insanları tanrı adına yönetmek için istedikleri en büyük destek olmuştur.

Fakat ilginçtir ki dini metinlerde tanrı insanları barışa, iyiliğe ve ahlaklı olmaya çağırdığı halde tanrı adına söz sahibi olanlar yeryüzünde hiç bir zaman barışı ve adaleti sağlayamamışlar.  Bütün dini/şerri yönetimlerde savaş, ölüm, acı, eşitsizlik, hukuksuzluk, gasp, işgal hiç eksik olmamıştır. Bu durum ise tanrı-mesaj-insan ilişkisinde büyük bir sorunsallık oluşturmuştur. Çünkü ortada  büyük bir çelişki vardır. Bu çelişki ise tanrı maskesi altına giren pratikte kendini gösteren tanrıcı iktidarlara aittir.
Böyle bir çelişkinin ortaya çıkmasının sebebi ise bir yönüyle tanrının (yaratıcının )  anlaşılmasının çok zor olmasındandır ve tanrı tasavvurunda oluşan bir takım eksiklikler, anlaşılmazlıklar tanrıcı iktidarlar tarafından tevil edilmeye, inisiyatif   kullanılarak  giderilmeye çalışılmıştır. Bağımsız, sonsuz, kusursuz olan bir tanrının, yeryüzünde kurulan iktidarı kusurlu, sonlu ve bağımlı kişilerce yönetildiği sürece  kan, gözyaşı, savaş, yoksulluk ve zulümler hiçbir zaman eksik olmayacaktır.




   
2016-06-27
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  YORUMLAR 1 sayfada toplam 1 yorum
Mustafa Ispiroğlu
2016-06-27 01:50:59    ip: 78.173.223???
Eski romada yada firavunlarda tanrı rolünü imparatorlar oynarlardı. Ayrıca bir tanrıya ihtiyaç duymadıkları gibi tanrı yada tanrılara karşı ateist refleksleri vardı. Güllük gülistanlık bir dünya ise insanın varoluşsal zihnine aykırı bir durumdu. Yaratmak sözcüğü ise yoktan var etmek yani hiçbir meta yada madde kullanmamak demektir. Bundan dolayı yaratmak ALLAH'a mahsustur. Eğer insan ALLAH dan önce var olsaydı inanın ALLAH'a hiç ihtiyaç duymazdı. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı olduğu için insan arayış içinde bir varlık olup rabbini bulan yegâne karmaşık bir yapıdır.ALLAH HİDAYET VERSİN
.......................................................................................................................................................................
1
yazarın diğer yazıları