İlhan NEZOR
|
|||
İlhan NEZOR kimdir? 1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası... Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
İnorganik Düşünceler: İngiliz Aklı… -2 | |||
Bir İngiliz atasözünde 'Ağaç meyvesinden bilinir, yaprağından değil' denir. Dolayısıyla büyük devletlerin dünyayı yönetme usulleri kendi adalet ölçülerine göredir. Osmanlı‘nın tarihten kopuşuyla birlikte yaklaşık 250 senedir medeniyet yarışında Hırıstıyan Batı toplumlarının kuralları geçerli olmaktadır. Müslüman ülkelere yaklaşımları, çıkarlarının devamıyla doğru orantılıdır. Bunu yaparken hiç bir etik kurala bağlı kalmazlar.
Müslüman ülkelerin ana dinamiklerine rakip yeni akımlar ve ideolojiler üreterek direnen yapıları kendi terbiye yöntemleri ile hizaya getirmek isterler.Onlara göre hak daima Sezar‘ındır. Çünkü Sezar, güçlüyü temsil eder.Güç, kendileri olduğuna göre, paylaşımı belirleme yetkisi tamamen kendi insaflarına kalmış durumdadır. Bu nedenledir ki ağacın yaprağına değil meyvesine bakar İngiliz Aklı... Abdülhamid Han, bu tehlikeyi en iyi sezen kudretli Padişahlardan birisidir. Bir gün, Boğaziçi‘nden Karadeniz'e doğru direğinde vezir sancağını taşıyan bir vapur geçer.Bu durumu, Beylerbeyi Sarayı‘nda oturan ve tahtından indirilmişSultan 2. Abdülhamid Han saray muhafızı Rasim Bey'e sorar: - Bu vapur nereye gidiyor? Kim var içinde? - Malûmu Devletleri, en büyük muzafferiyet temin edildi: Rusya sulh talebinde bulundu. Abdülhamid gülerek Rasim Bey‘e: - Rusya ile sulh mü yapılıyor? Onun ne ehemmiyeti var! İş, İngiltere'yi mağlup edebilmektedir. İngiltere mağlup edilmedikçe muzafferiyetten değil, muvaffakiyetten bile bahsetmek abestir. Cennetmekan Abdulhamid Han bu derin analizi yaparken şunu çok iyi bilmekteydi.Ordulara ihtiyaç duymadan, diğer milletleri uzaktan idare etmesini en iyi bilen devlet İngiltere'dir. Bunu, o milletin kültür ve dini değerlerini derinlemesine bilmek suretiyle sağlar İngiliz Aklı. Dolayısıyla İngiliz siyasetinin temeli toplumları birbirine çatıştırma üzerine kurulmuştur. Yani İngiltere, işgal ettiği bir bölgede mevcut farklı etnik ve dini yapıdaki gruplar arasındaki farklılıkları ön plana çıkarır. Onlara birbirlerinin hasmı oldukları mesajını verir. Sonra da onları kavga ettirir. Bu şekilde kendi idaresinin daha kolay gerçekleşeceğini düşünür. Çünkü birbirleri ile çatışan toplumlar İngiltere'ye karşı ortak bir güç oluşturamayacaklardır. İngiliz siyaseti, yaniLondra merkezli dünyanın egemen güç aklının siyaseti mütemadiyen ikilik oluşturmak, mevcut ikilikleri körükleme, yoksa suni ikilikler icat etme siyaseti olarak tanımlanabilir. Demek ki modern dünyanın ‘yönetim anlayışı' keskin çatışmaların devamı ve hatta çatışma yoksa icadı, zayıfsa körüklenmesi üzerine kuruludur. Bu anlayışa aykırı hareket edenler ise gerektiğinde her türlü usulle bertaraf edilmektedir. 1995 yılında bir Yunan‘lı Gazetci olan Yannis Marinos,müdürlüğünü de yaptığı Tahidromos dergisinde bu durumu çok güzel ifade etmekte ve ülkelerin nasıl yönetildiğini, nerede yanlış yapıldığını , halkların nasıl kolayca zayıf hale getirildiklerini şöyle yazmaktadır : '1974'ten bu yana demokrasi demokrasi diyerek iktidara gelen ve kim sorarsa halkına insan hakları ve işçi haklarını koruma sözüyle, seneler boyu iktidarı başkalarına kaptırmayan partiler, halkı gün gelecek çok daha zor duruma sokacaklar. Buna bir de teknoloji eklendi mi, halk çok daha hızlı bir şekilde uçuruma doğru ilerler. Albaylar cuntasını yıkıp, önder ve kurtarıcı lakabıyla başımıza geçenler değişmediği ve aynı siyaseti uyguladıkları takdirde, halk günden güne daha fazla zayıflayacak ve aynı kişiler farklı yalanlarla yine onların başında olacaklar. Cezalanmaktan korkmayan bir zihniyet, dininden uzaklaşan bir beyin yapısı, bu ülkeyi rüzgarlı bir okyanusun ortasına atar ki, o okyanustan bırakın kurtulmayı, masallardaki kahramanlar bile onları oradan çıkaramaz. Yüzmek için çırpınmaya bile gerek yoktur, çünkü halk yüzmeyi bile unutmuştur.' Bu bağlamdan kopmadan yaşadığım bir olayla devam edelim; 1992 yılından bu yana yurt içi ve yurt dışından sosyal , kültürel , siyasi ve ekonomik konularda istişarelerde bulunduğum ve zaman içinde bazılarıyla tanışma imkanı bulduğum bir çok mektup arkadaşım oldu.Bunlar arasında aslen Almanolan ve Emirdağ ‘lı bir kardeşimizle evlendikten sonra da Müslüman olup Heidiolan adını Hediye yapan bir Alman arkadaşım vardı. O yıllarda , Bosna Hersek Mezalizmi karşısında BM ‘ nin , Avrupa ‘ nın göbeğinde, dünyanın gözü önünde meydana gelen bu insanlık ayıbını durduramamasına çok içerlemiştim.Sözde dünya barışına yönelik tehditleri önleme amacı güden bu kuruluşun Müslüman Türk katliamını durdurması gerekir diye düşünüyordum.Neticede bu Alman arkadaşım imdadımıza yetişti de merakımız biraz giderilmiş oldu.Bir Alman dergisinde Bosna felaketinin 'Küresel Köleleştirme' hareketi olduğunu okuyunca bizleri de bilgilendirme ihtiyacı hissetti. 'Der İnsider ' adlı bir dergide yayınlanan Bosna haberleri adeta bir yemek tarifini hatırlatıyormuş..Şimdi hep birlikte bana 1996 yılında gelen bu yemek tarifini okuyalım : (*) Önce birbirine düşmanlık duyan uluslar veya etnik guruplar karşılıklı olarak silahlandırılır. (*)Terorist saldırılarla halk ürkütülüp bir çoklarının şehri terk etmeleri sağlanır.Sefalet ve açlığa mahkum edilir. (*) Zaten kendi kontrollerinde olan dünyanın etkili foto ve TV muhabirlerini getirerek açlık çeken çocukların , sakat kalan insanların resimlerini tüm dünyaya yayarlar. (*)Şartları yüksek olan ülkelerden para toplanır.Sefalet çeken ülkelere para ve ilaç yardımı yaparlar. (*) Yanlı ve yardımda bulunan yardım kuruluşları diğer tarafın saldırısına uğrar..Tam bu noktada devreye BM ‘nin girmesi için şartlar oluşur ve girer. (*)Böylece çember iyice daraltılır ve savaş iyice kızıştırılır.İsteğe göre uzatılır yada sona erdirilir. (*) BM' nin stratejistlerinin belirlediği nihai hedefler baz alınarak , savaşan iki tarafta tükenip ülke harabeye dönene kadar beklenir. İleride hangi taraf BM ye konuşlanma izni verirse ve kendilerine tabi olacak bir hükümet olursa o taraf gizlice desteklenir. (*) Böylece ülke BM ‘ nin kontrolüne girer.Kurulan yeni hükümet yeni dünya düzenine teslim oluncaya kadar Barış Ordusu (?) oradan ayrılmaz. (*) Daha sonra sıra harap olmuş ülkenin yeniden yapılandırılmasına gelir. Bunun için de hükümet Dünya Bankası ve IMF ‘nin kölesi olur. Yer altı ve üstü zenginlikleri üretimi , tarımı, ziraatı ve önemli kuruluşların ipotek altına alınması şart koşulur. (*) Artık ülkenin kayıtsız şartsız köleliği başlamıştır. Bu bilgilerle bu bölümü bitirelim... 'Bir ekonomik tetikçinin itirafları' ile konuyu yeni bir boyuta taşıyarak devam edeceğiz. (devam edecek) İlhan NEZOR |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-06-29 | |||
|
|||