Ahmet LAZ
|
|||
![]() 1956 da Kilis'te doğdum. İlk orta ve lise eğitimimi Kilis'te, Lisans eğitimimi de Hacettepe Ünv. Matematik mezunu olarak Ankara'da tamamladım. Afşin/Elbistan termik santral montajında planlamacı, Türkiye Diyanet Vakfında Bilgi İşlem Müdürü, Kendi işimde ise yönetici olarak Bilgisayar ve Yazarkasa sektöründe çalıştım. Emeklilik hayatımı Kilis'te yaşıyorum. Yerel Kilisinsesi gazetesinde ( www.kilisinsesi.com.tr ) yazıyorum. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Vatandaşlık mı? -1 | |||
![]() Bu konuşmadan sonra, 'Suriyelilere vatandaşlık verilmeli mi? Neden verilmeli?' gibi sorular sosyal medyada sık sık sorulmaya ve yorumlar yapılmaya başlandı. Ben bu sorunun cevabını 150 yıl öncesine giderek anlatmak istiyorum. Zaman zaman yazılarımda da anlatmaya çalıştığım gibi, 150 yıl önce neler mi olmuştu? 1850 lerden sonra emperyalist ülkeler, bir türlü çözemedikleri ve cephelerde mağlup edemedikleri Osmanlı Devletini, değişik metotlarla yıkmak istediler. Bu metotlardan birincisi, inanç birliği içindeki bu devleti etnik parçalara bölmekti. Balkanlarda, Kafkaslarda, Irak, Suriye, Arabistan bölgesinde ve Kuzey Afrika'da, misyonerleri ile sıkı bir çalışma içine girdiler. İçlerinde paşaların, bakan ve başbakanların da olduğu bazı akılsız Osmanlı idarecilerini masonluk, jön Türklük, garplılaşma gibi akımlarla oyalayıp aldattılar. Kendi casuslarını, çeşitli unvanlarla donatıp Osmanlı toprakları içine serpiştirdiler. Yüzyıllarca barış içinde yaşayan insanların arasına fesat tohumları atarak ve örgütleyerek isyan için hazırladılar. Günü geldiğinde de isyan ettirip zarar görmelerine sebep oldular. Azınlıkların gördükleri bu zararları, batılılar hâlâ istismar ediyorlar. Batılıların yıkım metotlarından ikincisi de, kendi bünyelerindeki Yahudi ve Ermeni gibi azınlıkları, içimizdeki hainlere ‘rüşvetler' vererek, Osmanlı Devleti içine yerleştirip, Osmanlı Devleti içindekilerle birlikte bunları sahiplenmeleridir. Batılılar, bu azınlıkların bulunduğu bölgelerdeki yıkıcı yapılanmaları organize ederek desteklediler. Bir yandan da onların haklarına sahip çıkar gibi görünüp, devletin kanun ve kurallarını değiştirmek için baskılar kurdular. Değiştirilen kanun ve kuralları istismar ederek devletine bağlı olanları da devlete isyan edecek hale getirdiler. İçerden ve dışarıdan gelen baskılar sonucunda koca devlet yıkıldı. Ama hâlâ batılı emperyalistlerin öfkeleri bitmedi. Aynı senaryolar şimdi de fazlasıyla oynanıyor. Bu oyunlara karşı, birlik ve beraberliğimizi koruyarak cevap vermeliyiz. Batılılar, o zamanlar bu yıkım ekiplerini Osmanlı sınırları içinde besleyip kollarken, artık kendi sınırları içinde de aynı oyunları Türkiye'ye karşı kullanıyorlar. Fethullah Gülen gibi bir haini bırakmama nedeni de, ABD'deki, Fransa'daki, Kanada'daki, Almanya'daki ve başka yerlerdeki (Papalık gibi) Ermenileri ve diğer azınlıkları vatandaş yaparak besleme nedenleri de aynı. Güya bu azınlıkların baskısıyla parlamentolarından, Türkiye aleyhine kanunlar çıkarmalarının nedeni de bu. Bu ülkelerin son zamanlardaki parlamento kararlarına bakıp da, ‘size ne ki?' demeden önce, son yüzyıllık tarihimizi iyi analiz etmemiz gerekiyor. Doğru bir tespit yaparsak, bize kahraman diye yutturulan nicelerinin hain, hain damgasını yemiş nicelerinin de gerçek kahramanlar olduklarını görürüz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna dahi, birlik ve beraberliğimizin bozulmasını temin için ‘Halifeliğin kaldırılması' koşulu ile müsaade ettiler. Yoksa Avrupa, hâlâ laik ve demokratik değil. Papaları da, Kral ve Kraliçeleri de yerlerinde oturuyorlar. Yarın devam etmek üzere kalın sağlıkla... Ahmet Laz [email protected] |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-07-11 | |||
|
|||