Osman TATLI
|
|||
![]() Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Mustang: Lolitaların Özgürlüğü | |||
![]() Erkeğin zayıf kaldığı yerde kadın şiddete ve tecavüze maruz kalmıştır. Erkeğin zayıflığının bedelini kadın ödemiştir. Kadına, erkeğe hizmet eğitimi verilmiştir. Tarihten bugüne böyle devam etmiştir. Devam eden önemli bir konuda her toplumun kendi içinde bir kültür oluşturduğu ve kadına bir misyonun biçilmiş olmasıdır. Türkiye de kadın batı ve doğu arasında kalmasıyla bir özne bir nesne olma tanımları karşımızda çıkmaktadır. Sinemada kadının kimliğine dair tartışmalar ya da kadının kimliğine dair değiniler çok belirgindir. Türkiye sineması, kadın kimliğini ve misyonunu batı yaşam tarzına göre dikta etme çalışmaları ön plana çıkmaktadır kadın kimliği üzerine yapılan tartışmaların temelinde yönetmen ve senaristlerin batıdan eğitim almış olmalarıdır. Bu yönetmenler kendi toplum ve kültürlerine yabancı olmaları nedeniyle ortaya çıkan filmlerde Türkiye toplum yapısına yabancı kalmaktadır. Yönetmenlerin uluslar arası arenada tanınmak ve ünlü olmak adına batı kriterlerine göre filmler yapma eğilimleri ortaya yerli ismi altında batı içerikli filmler yapılmaktadır. Özellikle toplumumuzu batıya karşı küçük düşüren, alay ettiren, sözde medenileşmediğini, yobaz, cahil olduğunu lanse eden senaryolar, batılılar tarafından ayakta alkışlanmakta ve ödüllere boğulmaktadır. Oyunluğun, kurgu kötü olması kimsenin umurunda değil. Yerli yönetmenler, yabancı yönetmenlerden daha tehlikeli çalışmalara imza atmaktadır. Düşmanın kimliği, ismi, cismi, niyeti bellidir. Algı operasyonları fark edildiği gibi, yabancı olmanın verdiği tedirginlik, savunmayı getirir. Ama yerli olunca, aynı durumun tersi olur. Türkiye sineması sanat/festival adı altına ne zaman film yapmş ve bu filmlerden ödül almışsa, hikmeti nedense aile yapısına, kadının cinsel özgürlüğüne, aileci bireyselleşmelere, aldatmalara, cinsel sahnelere dair eleştiriler bulunmaktadır. Sosyal konular adı altında işlenen bu eleştiriler batılıların hoşuna gitmede ve filmleri ödüllere boğmaktadırlar. Sinematografi açısından değeri olmasa da ödüller verilmektedir. Türkiye'nin uluslar arası arena toplumsal, kültürel ve siyasi açısından küçük düşürülmesi ve insanların hala cahil olduğunu göstermek nedense yönetmenlerimizin ödül alma adına bu normal bir durum olarak gösterilmektedir. Bu filmler bir nevi Türkiye aleyhinde birer propaganda niteliğindedir. Türkiye'yi ve İslami değeri bilmeyen batılılar bu filmlere bakarak Türkiye'yi yargılamaktadırlar. Sanki batıda kadın şiddeti yok, kadına tecavüz yok, iş yerinde taciz yok, aile içi ensest yok vb. batı kendi içindeki çirkinlikleri örterken veya umursamaz bir tavır takınırken, bizdeki konuları da uluslar arası bir sorun olarak göstermektedir. Tabii ki bu konular hassas ve üzerinde durulmalı ama Türkiye'yi bundan ibaret sanmak ve böyle göstermek gayri ahlaki bir durumdur. Festivaller için film hazırlayanlar, Türkiye aleyhinde filmlerin ödül aldığını bildiklerinden filmlerin içeriğini de buna göre belirlemektedirler. Beş lolitanın cinselliğini keşif etmesini ve bunun akrabaları tarafından engellenmesini konu alan filmin Fransızlar tarafından Oscar aday gösterecek kadar gerçek dışı konular seçilmektedir. Mustang, Amerika'daki atların özgürlüğüne verilen bir ad. Yönetmende bu isimden yola çıkarak beş kız kardeşin özgürlüğünü konu ediniyor. Küçük kardeş Lale dışında hiçbir kardeşin özgürlük için mücadele etmediği, baskıya teslim oldukları ve her şeyi kabullendikleri filmde neyin özgürlük mücadelesinden bahsedildiğini anlamak zor. Küçük kardeşin olağan üstü kaçış planları da kurguyu zorlama adına yapılmış bir özgürlük uğraşı. Türkiye'nin bir sorunu kız çocuklarının erken evlendirilmesi ama bu sosyal sorun doğu ile özdeşleşmiş bir durumdur. Yönetmen ise bu konuyu Karadeniz bölgesinde kamera önüne getiriyor. Neden Karadeniz? Deniz ve doğa manzarası için mi? Kızlar denize giremediğinden yatakların da ve odalarında mayolarıyla yüzsünler de kızların içinde bulunduğu hapishaneyi somutlaştırıp, acındırmak için mi? Yoksa deniz bölgesinde bile yobazlar ve cahiller yaşamaktadır algısı için mi? Yoksa en önemlisi aslında erken yaşta kız çocuk evlilikleri Türkiye'nin her yerinde var algısını vermek için mi seçildi dersiniz? Bunların ve daha fazlasının olduğunu düşünüyorum. Örneğin: lolita diye tabir edilen kız çocuklarının bol bol çıplak görüntülerini sergilemenin ve yakın çekim yapmanın kızların bedenlerini tanıma ve özgürlüklerinin kısıtlanması nasıl izah edilebilir. Doğu da olsa bol bol iç çamaşır ve bikini çekimler nasıl yapılabilirdi ki. Özgürlükle çıplaklık arasında bağlantıyı kaç seyirci çözdü. Kadının özgürlüğü çıplaklığı olmadan anlatılamıyor mu? Ev içinde sürekli donla gezmenin, sutyen içine elma ve bez parçasının koymanın kadının bedenini tanımasına yetiyor mu? Kadının bedeniyle oynaması özgürlük mü oluyor? Nasıl oluyor da bu kızlar daha önce ahlaki ve sosyal davranışları öğrenmemişler? Dağdan iner gibi hareket ediyorlar. Kızların özgürlüğünü nesneleştirmek olan yönetmenin, evi hapishaneye çevirmesi, mahkûmların özellikle firar etmesi hiçte gerçekçi bir yanı yok. Kasabanın/ilçenin ortasında arabada sevişmenin adı özgürlük0<< müdür? Hem de ilk defa gördüğü çocukla. İşte batı anlayışın somut örneği canın istediği yerde seviş. Bu mu özgürlük? Atlarının canını istediği yer de yapması gibi. Filmin ismiyle uygun bir sahnedir. Ülkesine yabancı bir filmde algı oyunları fazlasıyla serpildiğini söyleyebiliriz. · Yeğenine tecavüz eden amca ve diğerlerin sofrada yemek yedikleri sırada televizyonu görmeden, hocanın ahlak, namus üzerine nasihat ve vaazını duyuyoruz. Bir yandan hocanın dinde ahlakın önemini vurgularken, kamera bunu dinleyen beklide önemli gören amcaya dönüyor ve bize düşündürtücü ve toplumun yarasına dönüşen sapıklık konusuna derin bir mesaj veriyor. Toplumun bir yandan dindar görünürken, bir yandan ahlaki zayıflığı vurgulayan yönetmen ihaleyi dindar kesime vermiş. Sanki dindar olanlar cinselliğe düşkün ve sapıklığa meyilli gibi göstermek ve bir kesimi resmen ötekileştirmektir. Yönetmen tarafını dindar ve yobazları suçlayarak göstermiş olmaktadır. Taciz, tecavüz vb sapıklıkların ne bir ideolojiye ne bir dine mal edilemez. Bu insanın kendi içinde yaşadığı bir durumdur. Dindar olmayanlar taciz ve tecavüzlerde bulunmuyor mu tezi bu filmde de vurgulanıyor. Taciz ve tecavüzü sadece dindarlara mal etmek hem haksızlık hem de karalamadır. · Kadınlara yine kadınlar zulüm ediyor. Filmde kızlar hakkında dedi doku çıkaran ve yayan kadınlardır. Kadınlar hem cinslerini ispiyonlamakla kalmıyor, onlar hakkında iftara varacak kadar, abartı haberler yayıyor. Bunu yaparken haklı olduklarına inanmaktadırlar. Genç kızları uyarma ve toplum içinde nasıl davranacağını öğretmen yerine, mutfakta yemek yapmayı öğretiyorlar. Kadının yeri mutfaktır. Başka bir sosyal aktivitesi olmaz algısı hatırlatılıyor. Yemek dışında ciddiye alınacak bir mevzu yok. Hâlbuki sözde yetişkin ve olgun kadınlarla genç ve tecrübesiz kızlar arasında konun önemi üzerine diyaloglar olabilirdi. Böylece kızların yaptığı pervasız tutumlar sorgulanıp, düşüncesel bir alt yapı oluşturulabilirdi. Yönetmen işin kolayına kaçıp, kızlar mutfağa hapis ediliyor mesajı ile yetinmiş. · Ergenlik döneminde kız ya da erkek fark etmez kendi bedenlerindeki değişimleri merak etmeleri, yaşanan cinsellik arzuları doğal bir durumdur. Garipsenecek ve kınanacak bir şey değildir. Ancak film bu geçiş dönemine erotizm katarak yakın plan çekimlerle seyirciye röntgencilik yaptırıyor. Kızlarının bedenlerini keşif etme serüveni, evin içinde yarı çıplak sunmadan da anlatılabilirdi. Kızları lolita gibi sunmanın ve cinselliklerini ön plana çıkararak kadının özgürlüğü bağlantı kurmak zor. Hem bu ülke de kızlar evin içinde böyle gezmezler. · Ergenlikten yeni çıkmış ve sevdiği erkekle evlenen kızın, düğünde sergilediği erotik şovun bizim düğünlerde değil de batılı düğünlerde yaşandığının birinin yönetmene söylemesi gerekiyor. Fransa'da yaşayan yönetmenin bu ülkenin düğünlerine de yabancı kaldığı anlaşılıyor. Bu sahne kadının özgürlüğü değil de cinsel özgürlüğün yansımasıdır. Filmin derdinin kadının özgürlüğü mü, kadının cinsel özgürlüğü mü? Filmin yüzeysel anlatımından pek anlaşılamıyor. · Konu cinselliğin tatmini ise, kalınan yerin etrafı dört duvar ve tel örgü ile görülse de önüne geçmek imkânsızdır. Amcanın aldığı bütün tedbirlere rağmen kızların bütün imkânları zorlayarak istediklerini elde etmesinden bunu çıkarıyoruz. Tel örgülere ve bekçilere gerek kalmadan konuşma yoluna gidilmesi en iyi çözüm olarak görmek gerekiyor. Yasakların bir şekilde aşılabileceğini rahatlıkla filmde gördük ve gerçek hayatta aynı durum söz konusudur. · Tacize ve tecavüze uğrayan bir kız ya da kadın hayattan umudunu kesip, duyarsızlaşabiliyor. Artık dünya umurunda değil. Hayata dair yaşam arzusu bitebiliyor. Amcanın tecavüzüne boyun eğen, sesini çıkarmayan, isyan etmeyen kızın eve gelen erkeklerin bağırıp, çağırmasına aldırmaması, arabamdaki arzularını tatmin etmesiyle ahlaki değerleri umursamaması ve en sonun intihar etmesi bunu bize göstermektedir. İntiharın, altında amcanın tecavüzlerin yanında günlük hayattaki baskı da eklenince kızın buna katlanamaması istenmeyen sonuçları çıkarıyor. Amcanın yüzsüzlüğü, hiçbir şey olmamış tavırlarındaki rahatlığı da düşünmek gerekiyor. Tacizci ve tecavüzcülerin bu kadar rahat olmaları, yaptıklarının normal görmeleri çocuklar ve gençler için tehlikeli bir durum arz etmektedir. · Akıl yaşta değil baştadır sözünün gerçekliğini en küçük kız Lale'nin yaptığı profesyonel kaçış planlarını ve ön hazırlığı bize kanıtlıyor. · Lale'nin diğer ablalarından farklı olarak daha isyankâr davranması ve diğerlerine öncülük etmesi filmin sonunda Bohem bir yaşam tarzına sahip öğretmenin etkisi var mıdır? Cinsellik konusundaki tutumları da diğerlerinden farklılık göstermektedir. Öğretmenin tayininden sonra adresini vermesi, kızın üzerindeki etkisini fazlasıyla göstermektedir. · Sözde her şey okulun tatil sonrası deniz kenarında erkeklerle kızların deve güreşi yapmasıyla başlıyor. Deniz kenarında yaşayan kızlar hiç denize girmemişler mi? Kızların erkeklerle olan oynaşmalarına bakılırsa, kızların erkeklerle arası zaten iyi. İlk defa erkek görmüyorlar. İlk defa da erkeklerle oyunda oynamıyorlar. Kızların öncesine dair hiçbir şeyin sorun edinmemesi, filmin başında her şey iyi gidiyordu ile üstü örtülüyor... Bunun devamında yönetmenin kızların sandalyeye oturmayla erkeklerin boynuna çıkmayı bir tutması ve ikisi arasında cinsel tatminlik bağı kurması, yönetmenin konuya ne kadar yüzeysel bir mantıkla yaklaştığını gösteriyor. · Ev hapsindeki kızlar neden sürekli hep iç çamaşırlarıyla geziyorlar. Eve hapis olmak evde yarı çıplak gezmeyi mi gerektiriyor. Ve kızlar sürekli birbirine cinsel imalarda bulunuyorlar. · Televizyonun ve internetin hayatı kuşattığı bir dünya da cinselliği gizli kitaplarda öğrenmeye çalışmak çokta tutarlı görünmüyor. Elbette kitaplarda cinsellik öğrenilir ve bilmekte gereklidir. Ancak yaşları gereği fazla cinselliğe merak salmaları biraz abartılı bir durum olmuş. · Batılılardan ödül almak için lolita kullanacaksın ve bunların ev hapsine alacaksın. · Özgürlük için sürekli adresin İstanbul gösterilmesi sıradanlaşan bir klişeye döndü. Türkiye'nin her yerinde kadınların özgürlüğü elinde alınmış, sadece İstanbul'daki kadınlar mı özgür? Türkiye de karıştırılan en önemli konu kadının özgürlüğü ile kadının cinsel özgürlüğüdür. Kadının cinsel özgürlük arayışı maalesef kadının özgürlük arayışı algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Kadın eşittir cinsel obje olarak ele alınmaktadır. Kadının sözde özneleştirme görüntüsü özünde kadının nesneleştirilmesidir. Filmde de anladığımız da kızların cinselliğini istedikleri gibi yaşama algısıdır. Cinselliklerinden dolayı yaşadığı baskılardır. Cinsel özgürlüğü elde eden kadının sosyal ve kültürel hiçbir özgürlük sorunu yaşanmayacağı mesajı ne kadar tutarlı olabilir ki? Film mesajını net sunamamanın sıkıntısı yaşıyor gibi görünse de filmin mesajı nettir: kadının cinselliğine karışılmamalı, istediğini yapmalıdır. Diğer taraftan kadının erkekler tarafından sömürüleceği ve kadını sadece cinsel bir obje olarak görülebileceği algısı üzerinde durulmuyor. Ne zaman bu iki konu dengeli bir şekilde filmlerde dile gerilirse sosyal hayatta kadının rolü net olarak tanımlanmış olacaktır. Osman Tatlı [email protected] facebook.com/osmantatli63 Kitaplarınızın redaksiyon ve editörlük çalışmaları için irtibata geçebilirsiniz. [email protected] adresinden iletişime geçebilirsiniz. Tel: 0507 706 20 31 |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2016-07-28 | |||
|
|||