Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 15 Ağustos 2016
İlhan NEZOR
İlhan NEZOR kimdir?
1968 Trabzon doğumlu.Eğitimci bir ailenin çocuğu olması hasebiyle güzel Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunma ve farklı kültürlerden istifade etme imkanı buldu.Lise yıllarından itibaren çeşitli yerel ve ulusal gazetelerde şiir,makale ve araştırmaları yayınlanmış olup an itibarı ile,Teknokule-En Politik- Epruli -Manşetto ve Bendeyazarım.com'da günlük makaleleri yayınlanmaktadır.İnşaat teknikeri ,evli ve iki erkek çocuk babası...
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Manevi Diktatörler…-6


Artık şurası net olarak anlaşılmıştır... Kendilerine biçilen 'Ilımlı İslam' projesi ile İslam'ın Atom Çekirdeği olan Tevhit inancını parçalayan bu hain cemaat yapılanması 'Misyonunuzun bir parçası olmak isteriz' diyerek yıllarca hoşgörü gösterdikleri gayri müslimlere duydukları sevgiyi, ekmeğini yediği ve yetiştiği topraklara karşı, bu vatanın necip, fakir, vakur ve gururlu Anadolu insanına ne yazık ki gösteremediler.
 Tayyip Erdoğan , Gezi Olayların da 'Bizim de içeride zorla tuttuğumuz % 50 var' dediğinde çapulist çevrede yankı uyandırmış ve onu şiddet ve savaş çağrısı yapan bir diktatör olarak yansıtmışlardı.

Ne zaman ki, 15 Temmuz‘da asker kılığına bürünmüş terörist hainlerin ülkeyi sonu gelmez bir felakete sürükleyecekleri anlaşılınca , Başkomutan‘ın emri ile eşine rastlanmayacak bir imanla evinde hapsedilen bu % 50 kendisini sokaklarda hain kurşunlara siper etti.

Allah milletimizden razı olsun...

Bu seri yazımızda Müslüman kılığına bürünmüş takıyye ustası Münafık Fethullah‘ın gençleri nasıl tuzağına düşürüp onları adeta efendilerinin ağzından çıkacak sözlere hapsettiğini ve nasıl mankurtlaştırdığı anlatmıştık.

Yine bu minval üzere devam edelim...

Münafık Fethullah Gülen ,yıllarca şirk ve cehalet içeren sözlerini İslam adına gencecik beyinlere işledi.Bunu öyle ustalıklarla yaptı ki, hiç bir dil ona karşı 'Ama efendim bu nasıl olur..?' diyemedi.

Diyemezdi çünkü, bu yapılanmada mutlak itaat esastı.Kendisini Kutbül Ahtapilan eden Fethullah, taraftarları bakımından öyle mukaddes yerde görülüyordu ki onun emri adeta Allah‘ın emri gibi algılandı mankurtları tarafından. Kutbul Ahtap,yani Peygamber'in bir üstü Allah‘ın bir altı olan makam onlara göre.Buna bir de Kainat İmamlığı eklenince yaptığı her şey,verdiği her talimat adeta kutsandı.

Yıllarca vaazlarında 'Bir gün sizlere Tankları sürün dediğimde tıpkı Hz Hamza'nın kılıcını çekip meydan okuduğu gibi meydan okuyacaksınız'diyerek  adeta bu günleri işaret ediyordu.

Arapça,Farça ve Türkçe karışımı güzel hitabet ve belagat yeteneğinden başka hiç bir özelliği olmayan bu adam yıllarca yazdıkları kitaplarda şirk'in sözcülüğünü yapmış ve genç dimağları zehirlemiştir.

İşte bunlardan bir kaçı...Birlikte analiz edelim...

Fethullah'a Peygamberin amcası Hamza yardım etmiş! (Zaman Gazetesi)

'Ankara'dan İstanbul'a geliyoruz... ‘Kartal civarına kadar geldik. Hava hafif hafif yağıyordu. Oralarda çukurca bir yer varmış; tam biz oraya yaklaşmıştık ki, yağmur olanca hızıyla şiddetlendi. Rampanın dibine indiğimizde de bujileri su aldı ve araba stop etti. Bir-iki dakika içinde su kabardı ve bizim arabayı yüzdürmeye başladı.
Her geçen dakika su daha da kabarıyor ve bir afet halini alıyordu. Öyle ki kısa bir müddet sonra kalas yüklü kamyonları bile kaldırıp, sağa sola sürüklemeye başladı. Camı biraz açayım, dedim, içeriye dolan su üçümüzü de sırılsıklam ıslattı. Hemen camı kapattım. Elden bir şey gelmiyordu. Koca otobüs ve kamyonlar dahi suyun yüzünde adeta saman çöpüne dönmüşlerdi. Hatta onlardan birkaçı, sağımızdan, solumuzdan geçerken ‘Geçen sene burada bir sürü taksi sürüklendi gitti.' diyerek moralimizi de bozdular...
Ya araba kıyıdaki bariyerlere vurur da parçalanırsa; halbuki emanet.. durmadan bunları düşünüyorum... Bir ara baktım büyük bir kalas bize doğru geliyor. Aklımdan, şu kalas bizim ile sütre arasında dursa hiç olmazsa araba kıyıdaki sütrelere çarpmaz diye düşündüm ve tam o esnada arkadaşlara ‘dua edin' dedim. Kendim de ‘Ya Seyyidena Hamza! Ya Seyyidena Hamza!' diyerek o yüce ruhu, imdadımıza göndersin diye Cenab-ı Hakk'a dua ettim. Üzerimize doğru gelmekte olan kalas, yanımızdan geçerek gözden kayboldu... Ve hayrettir selin mecrası birden değişti, hızı da azaldı... Olayın şahitleri var. Bu değişikliği ve birden selin hızının azalmasını fiziki kanunlarla izah imkansız. Hiçbirimizin şüphesi kalmadı ki, Cenab-ı Hakk o mukaddes ve yüce ruhu istihdam buyurdu ve yardımımıza gönderdi... '

[Küçük Dünyam 2, Zaman Gazetesi, 28 Kasım 1996]

Gülen'in iki şirk örneği. (s.28-29)

Keşif ve Keramet Üzerine
Nebinin mucizesi nasıl haksa, velinin kerameti de öyle hak ve gerçektir. Ehl-i Sünnet'in inancı bu merkezdedir.. bu merkezdedir ve bu husus yüzlerce-binlerce vak'ayla te'yid görmüştür. Mucize ve keramet ve keşif arasındaki farklar, tasavvuf ve bir kısım kelâm kitaplarında mevcuttur. Geniş bilgi için oralara müracaat edilebilir.

Yaygın olan bir kanaate göre, ehlullaha ilk defa inkişâf eden, kabirlerdeki insanların ahvalidir. Ve bu, eşyanın perde arkasına atılan adımların ilki sayılmıştır. Tabii, avam-ı halk içinde çok ileri bir seviye sayılır. Oysaki muhtemelen âlem-i berzaha âit keyfiyetler ve keşifler anlatılırken hep, bunların çok da mühim şeyler olmadığı vurgulanmak istenmiş ve ihtimal böyle bir ölçü de işte bunun için konulmuştur.

İkinci derecede ehlullaha inkişâf eden şey onların, gönülden geçen şeyleri okumaları ve onlara muttali olmalarıdır.
[Fasıldan Fasıla 2, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 1.Baskı, Ekim 1995, Sayfa 28-29]

Gülen'in diğer bir şirki. (s.28-29)

Evliyaullah'ın İlk Keşfi
Dünyada geleceği ve geçmişi gören bazı evliyaullahın ilk keşfi, kabir âlemine muttali olmaktır. Ölünün mezara konulmasıyla berzah âlemi başlar. Bize göre bu bir kabir âlemidir. Görenlerin görüşüne arz edilmiş olması hasebiyle de o âleme biz misal âlemi diyoruz.

Esasen misal âlemi, eşyanın ilmî vücutlarının tecelli âlemidir. Bu hayat, kudret ve kaderin içine girince dünya hayatı gibi bir hayat oluyor. Yaşandıktan sonra, plân ve program sanki yine arşivde duruyormuş gibi geliyor. İşte, evliyaullahın nazarı bunlara ulaşır. Bu konuda, Şah Veliyullah Dehlevî'nin 'Hüccetullahi'l-Baliğa' adlı eseri ile, Mevlânâ Şiblî'nin Asr-ı Saadet serisinin 1 ve 2. cildinin Mi'rac bölümünde geniş malûmat bulmak mümkündür.
[Fasıldan Fasıla 2, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 1.Baskı, Ekim 1995, Sayfa 28-29]

Fethullah şirki işlemeye devam ediyor. (s.37-38)

Kabirlerin Keşfi
Velilerin menkıbelerinin anlatıldığı eserlerde, kabirlerin keşfinden bahsedilmektedir. Hatta Ehlullaha ilk inkişâf eden şeyin kabirlerin keşfi olduğu söylenmektedir. Bunu şu şekilde anlamak lazımdır. ALLAH dostlarına gösterilen, açılan o kadar gizli hakikatler vardır ki; onlardan bir tanesi de, -belki velayetin ilk basamağı- kabirlerin keşfidir. Dolayısıyla mezarın içini, daha doğrusu âlem-i berzahta olup biten şeyleri bir ehl-i keşfin müşahedesi, çok ileri bir seviye değil sadece işin başıdır.

Yine velilerin, insanın içinden geçen şeylere -ALLAH'ın izni ile- muttali olması ve söylemesi, 'intak-ı bi'l-hakk' şeklinde olup, farkında olmadan, onları ALLAH'ın konuşturmasıdır. Bu sezme şeklinde de olabilir. Onlar muhatablarının zihinlerinden geçen düşünceleri sezer ve üstü kapalı bir şekilde ifade ederler. Ve anlatılanları ancak ilgili şahıslar anlayabilir. Aynı rûh haleti içinde olmayanlar ise konuşanı deli-divane zannederler.
[Fasıldan Fasıla 2, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 1.Baskı, Ekim 1995, Sayfa 37-38]

Fethullah'in Hz. Ebubekir'e iftirası. (s.312)

Vücûdumu O Kadar Büyüt ki...
Hz. Ebu Bekir'e isnat edilen böyle bir söz var: 'Ya Rabbi vücûdumu o kadar büyüt ki, cehennemi ben doldurayım. Oraya bir başkası girmesin..' Bu sözün Hz. Ebu Bekir'e isnadı oldukça zayıftır. Bazıları da aynı ifadenin Beyazid-i Bistamî'ye âit olduğunu nakletmektedirler. Üstad Bedîüzzaman'ın Tarihçe'sinde de benzeri bir ifadeye rastlanır. Gerçi Tarihçe'deki bu ifade, ayniyle, Üstad'a âit midir, değil midir bilemeyeceğim? İhtimal ki onun söylediği bu meâldeki bir sözü, Eşref Edib o üsluba ifrağ etmişti. Her ne şekilde olursa olsun, aynı ma'nâya gelen bu ifadeyi Bedîüzzaman da kullanmıştır, diyebiliriz. Ne var ki, bütün bunlardan, bu şahısların cehennemi hafife aldıkları ma'nâsını çıkarmak da fevkalade yanlıştır. Bunlar ve benzeri ifadeler, belli şartlar altında ve belli hallerde (buna tasavvufî ma'nâda sekir hali dememiz de mümkündür) söylenmiş sözlerdir ve umûmi kanaati aksettirme gibi bir mülâhaza da söz konusu değildir.
[Fasıldan Fasıla 2, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 1.Baskı, Ekim 1995, Sayfa 312]

Fethullah Gülen kahinlere inanıyor. (s.14)

Tarihî Tekevvünler
Büyük tarihî tekevvünler birden gerçekleşmez. Onların geliştiği belli bir vetire ve belli süreler vardır. Mesela; bu büyük oluşumların biriyle alâkalı bazen bir müjdenin verildiğini duyarsınız. Efendimiz (s.a.s)'in gelmeden önce, '570'de bir insan çıkacak ve nuru bütün dünyayı kaplayacak' diye müjdelerin verilmesi gibi.. oysaki 570 olur, 610 olur, hatta 630 olur, henüz beklenildiği ölçüde herhangi bir zuhur ve tecelli söz konusu değildir. Aslında bu zuhur beklenildiği zaman değil, belki daha ilerde olacaktır.
[Fasıldan Fasıla 3, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 5.Baskı, 1998, Sayfa 14]

Bir rahibin ruhunun cesedinden ayrılarak gezdiği yalanı (s.78)

Fransızca Le Monde La Vie adlı derginin Mart 1963 sayısında, -eğer Hristiyanlık propagandası maksadı taşımıyorsa- bir rahibin başından geçen şöyle bir hâdise anlatılmaktadır: Bu rahip, bir grup çocukla gezmek için İsviçre dağlarına gittiğinde yolda uyur. Kendine geldiğinde, şuurlu bir şekilde vücudundan uzaklaştığını ve kollarını oynatamadığını farkeder. Kısa zamanda duruma alışınca dağların üzerinden uçmaya başlar. Çocuklar aklına gelince, yanlarına gitmek ister ve gider; sonra eşini hatırlar ve kendini şehirde eşinin yanında bulur. Kendisi hareketlerini bizzat izlerken, onu kimse görmez. Ardından anî bir rahatsızlık hisseder ve kendisini vücudunun içinde bulur; artık geri dönmüştür. Sonra, gördüklerini bir bir anlatınca herkes hayrete düşer. Bu olay, İngiltere'de araştırılıp, doğruluğu kabûl ve teslim edilmiştir.
[İnancın Gölgesinde 1, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 8.Baskı, 1996, Sayfa 78]

'Evliyaullah, gelecekten haber verir', yalanı. (s.81)

Evliyâullah, ilmini ALLAH (cc)'a havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir. En başta Üstad-ı Küll, Kâinatın Fahri Efendimiz (sav)'in bu türden haberleri çoktur. Evet O, kıyâmete kadar zuhur edecek hâdiseleri bir televizyon ekranında seyrediyor gibi ümmetine bir bir takdim buyurmuştur. Hz. Ali-Hz. Zübeyr Vak'ası (Cemel Savaşı), Hz.Osman'ın şehadeti ve Hz. Fatıma'nın vefatı, haber verdiği hâdiselerden sadece bir kaçıdır.
[İnancın Gölgesinde 1, Fethullah Gülen, Nil Yayınları, 8.Baskı, 1996, Sayfa 81]

(Devam edecek...)

İlhanNEZOR



   
2016-08-08
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları