Hatice ÖZHAN
|
|||
![]() |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Kansız Devrim Rojava | |||
![]() Şiddetin giderek daha da derinleşerek sürdüğü Suriye'deki iç savaş, iki yılı aşkın bir süreye insanlık vicdanını kurutan katliamlar, ölümler sığdırdı. Yaşama şansını yitiren binlerce insan nüfus kütüklerinde yerini ölü olarak aldı/alacak. Onlar çoğunlukla kadınlarla çocuklardır. Bu şansı kendi özgür iradesi ile yitirenler de var, vardır elbette. Onlar kesinlikle askerlerdir. Her iki yakanın 'mağdurlar'ıdırlar. Ve tüm mağdurların bir araya geldiği bir yer insan olmak ve de maalesef ölümdür. Peki özgürlüğün, mağdurların hayatlarına girişi ölümünki kadar kolay mıdır? Peki, bu hayat Ortadoğu demekse? Ortadoğu'da ölümle özgürlük birbirlerinden ayrılmak üzere iç içedir. Ölüm özgürlüğün sonucudur. Yakalamaya çalıştığınız için ölürsünüz. Ya da ölümün kendisi olursunuz. Gökkuşağı gibidir. Havada asılı alalı bir kemer siz nerede durursanız durun, konumunuz nasıl olursa olsun size yakınmış gibi durur. Peşinden gittikçe o size uzaktır. O size uzaklaştıkça onu elde etme hırsınız şah damarınız kadar size yakındır. Yakın uzaktır, uzak ise yakındır bir Ortadoğulu için. Suriyeli için. Rojavalı için. Bin bir surat özgürlük Suriye'ye, yukarıdan aşağıya sarkıtılan kâğıttan hayaller şeklinde indi. Çengelin ucuna takılı kâğıttan hayal, kim daha akrobatikse ya da tanrıya, diktatöre yani iktidara daha yakınsa dokunma şansı vardır. Yakalayan pek yoktur. Yakalayan da ölür, öldürülür. Rojavalı Kürtler, özgürlüğü yakaladıkları için katliamdan geçiriliyorlar. İktidara, güç dengelerine uzak oldukları için; ip üzerinde cambazlık yapmadıkları için öldürülüyorlar. Rojava: Kansız Devrim Cesetlerin ortadan kaldırılıp, gerçeğin hasır altı edilerek elde edileceği bir düzen, temizlik için Rojava'yla Suriye yangın yeri. Suriye, Yeni Ortadoğu Planı'nın en önemli halkalarından bir bölge. Yeni düzene tabandan gelen isyanla dahil olunan Tunus, Libya, Cezayir, Ürdün, Bahreyn, Yemen, Mısır korelasyonuna Suriye, halen devam eden bir iç savaşla dahil oldu. Silahlandırılan muhalif unsurlar muhalefet künyesiyle Baas Partisi rejimini devirerek Özgür Suriye Devleti kurmak amacıyla silahlı, kanlı bir çatışma sürecine girdiler. Türkiye ve Batı tarafından askeri ve ekonomik olarak desteklenen bu çeteci ve yağmacı gruplar elbette ki siyaseten piyon rolündedirler. İnisiyatifi ideolojik nedenlerine göre şiddet araçları ile hayata geçiren bu fundamentalist grupların hedefinde Batı Kürdistan, Rojava var. Hâlbuki Rojava, Suriye'nin en şiddetsiz ve demokratik bölgesidir. Dünyadaki Kansız devrim örneklerinden biri olan Rojava Devrimi, kadük çıkartılmaya çalışılıyor. El Kaide'nin Suriye Kolu olan El Nusra Cephesi tarafından Kürtlere yönelik geliştirilen saldırlar bunu göstermektedir. 'Arap Kemeri'nin radikal İslamcı çetelerce, gruplarca devamı getirilmeye çalışılıyor. Özgür Suriye Ordusu taburlarıyla El Kaide bağlantılı Arapların 30 Temmuz ve 1 Ağustosta Tel Hasıl ve Tel Aran'da Kürtlere yönelik gerçekleştirdikleri saldırılar katliam düzeyine ulaştı. Aralarında çocuk ve kadınların bulunduğu 400'e yakın Kürt katledildi. Özellikle de Kürt nüfusun yoğunca bulunduğu Halep'in Tel Hasıl ve Tel Aran şehirleri katliam laboratuarı olarak seçilmiştir. 40 bin Kürt nüfuslu bu bölgede ölüm mangalarını kuran El Nusra, Rojava'yı Kürtlerden arındırma amacındadır. YPG karşısındaki askeri ve stratejik kayıplarına rağmen saldırılarına devam eden El Nusra'nın Kürtlere yönelik ardı sıra geliştirdiği saldırıların nedenleri elbette ki siyaseten tartışılabilir. Yıllardır Batı Kürdistan'da Kürtler Arap Kemeri politikası ile sınırlandırılarak Araplaştırılmaya çalışıldılar. Bu politika faşist anlayışlar, Arap milliyetçiliği için feyiz kaynağıdır. Çünkü yurttaş kişiliği de devletlerinin politikalarından bağımsız değildir. İktidar ve yönetim mekanizmaları ne kadar demokratik ya da faşistse bireyi de o oranda kişilik dönüşümüne uğrar. Batı Kürdistan'daki Araplaştırma politikaları ile Batılı Hegemonya tarafından geliştirilen idari mekanizması Kürtlere yönelik bir birikim oluşturmuştur. Kürtlerin çoğunluğunun Müslüman olması da cihatçı, radikal İslami örgütlerce pek hafifletici nedenler içerisine girmeyecektir. Özellikle de dış destekli bu grupların siyasi tetikçilikle Ortadoğu'da görevlendirildikleri düşünüldüğünde Rojava'daki katliamların nedenleri daha iyi anlaşılabilir. Ortadoğu bir yap-bozsa Türkiye'nin puzzle'ın dışında kalması asla mümkün değildir. Hele de bu resmin en çaplı parçası Kürtlerse, El Nusra'nın saldırları daha iyi anlaşılabilir. Mesele cihatsa eğer, büyük çoğunluğunun kendilerini Müslüman tanımladıkları Kürtlere neden saldırılır? El Nursalı İmamlar neden, camilerden İslam adına, Kürtlere yönelik saldırıların ve kadınların kaçırılmasının helal olduğuna dair fetvalar verir? Dini Saiklerle Müslüman Kardeşler için diplomatik, siyasi ve de en önemlisi insani çıkışlarda bulunan Türkiye, çetelerce gerçekleştirilen Kürt katliamına neden ses çıkarmaz? Tetikçileri Türkiye'deki otellerde ağırlayarak, ellerine sinen Kürt kanını göbek taşına yatırarak mı gidereceğini sanır? Cinayete dair tüm delillerle cinayet aletleri Türkiye'nin Kürt korkusu ile alenileşmiştir. Deliller o kadar fazladır ki! Çetecilerin desteklenmesi Türkiye için baştan beridir ciddi bir güvenlik ve diplomatik sıkıntı olan Rojava Devrimi'nin durdurulması ile ilgilidir. Cihatçı çetecilerin Batı Kürdistan'daki varlık nedenleri ile Hizbullah'ın 90'lardaki Türkiye Kürdistan'ındaki varlık nedeni aynıdır. Rojava'daki çeteci saldırılar da kontra faaliyettir. Ciddi bir devlete pek de yeri olmayan, sorunlarını tetikçilerle, kontra faaliyetlerle çözme yöntemi, Türkiye'nin patolojik bir düzeye varan Kürt Fobisi ile anlatılabilir. Çünkü, Türkiye'nin pek de sağlıklı geçmeyen bir çocukluk evresi vardır. Bu çocukluk evresi Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarıdır ve belli bir zaman dilimini kapsayan ergenlik döneminin kuramsal karşılığı Türk Modernleşmesidir. Kürt Fobisinin ana karakterleştiği bir dönemdir. Bu modernleşme süreci, genetik bir parçası olan beni sivilce zannederek koparması ile cilt hastalığı baş gösterdi. Maluma ilam gerekmez ama yine de bu hastalığın ciddi belirtilerini tekrarlamaktan zarar gelmez: Türk Modernleşmesi tüm ideolojik ve siyasi örgüsünü Kürt fobisi üzerinden oluşturdu. Böylece de Türkiye, tüm diplomatik ve stratejik araçlarını Kürtlerin geleceğini kazımak üzere kullanmıştır. PKK ile 30 yıl üzeridir devam eden savaş Türkiye'nin Kürt politikasını giderek daha pragmatist ve şoven temeller üzerine oturttu. 'Türk Kemeri' Kürtlerin beden ölçülerine ters düşse de inkar ve ret üzerine kurulu Kürt Politikası mezurayı elinden hiç düşürmedi. Elindeki mezurayla İran, Irak ve Suriye'deki Kürtlerin varlığına ölçü koyan Türkiye kendi sınırları dışındaki gelişmelere müdahil olacak kadar ileri gidebilmiştir. Türkiye'nin Kürt Politikası elbette ki bir gerçeğin her zaman farkında olarak hayata geçirilmişti. İnkar ve ret zihinsel ve kurumsal yapının temel yapı taşı olsa da gerçek, Kürtlerin dört parçada sömürgeleştirilmesiydi. Kürtlerin tarihi ve ulusal varlıklarının rasyonel değerinin bilinmesiydi. Gerçeği bilir ama kendi doğrusunun peşinde giden bir Türkiye Kürtlerle ilgili haliyeti ruhiyesini zamanın ruhuyla nereye kadar yarıştırabilir ki? Bu yarışı Kürt korkusu ile çalışamaz duruma gelen bir kalple mi yürütecek? Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim'le gerçekleştirilen görüşme de bu korku ile anlatılabilir. Bu görüşme Kürt fobisinin bitmiş ya da dinmiş olduğu anlamına gelmez. Türkiye'ye göre bir Kürt ve Kürdistan oluşturma gayesidir. Taşikardi bitmez ama korkunun değişik hallerde devam edişidir. Kürt tabelalı kapalı ve dar alanlarda Türkiye'nin krize girmesidir. Rojava'nın Türkiye ile anlatılması bu nedenlerledir. Suriye ile Batı Kürdistan meselesi nihayete erinceye dek Kürt korkusu çeteleri Kürtlerin üzerine sürmeye devam edecektir. Bir yandan da PYD ve Barzani ile yapılan ve yapılacak benzeri diplomatik görüşmeler de... Kürtler Zamanın Ruhu'nu özgür bir geleceğin ön şartı ya da ulusal özgürlük için uygun şartların zaman zarfı şeklinde okuyor. Rojava Devrimi bunun fiili karşılığıdır. Rojava'daki kansız devrim ve sonrasında da tetikçilere karşı verilen özgürlük ve varlık direnişi bununla ilgilidir. Rojava Direnişi'nde Kürtler katliamdan geçirilirken Kürtlerle Türklerin kardeşliğinden dem vurmak, eşitsizlikler şeklinde oluşturulan kardeşlik denklemenin çözümsüzlüğünü derinleştirmektir. Her yerde ve zamanda Kürt 'kardeşin' karşısına çıkan 'kardeş' Habil, iktidarı için katliamı reva görmektedir. Rojava'da Kürt'ün karşısına çıkan Habil, Kürtleri İrrasyonel bir çözüme ya da geleceğe mecbur kılmaktadır. Rojava Devrim Direnişi, Habil'in Ordusu'nca katliam gerekçesi yapılmakta. Habil'in Ordusu'nca, kâğıttan hayallere mecbur kalınmaya uğraşılan Rojava yalnız değildir. Diren Rojava!!! |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2013-08-04 | |||
|
|||