Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 10 Ekim 2013
Mustafa EROL
Mustafa EROL kimdir?
Artvin’in Yusufeli ilçesinde 21.03.1965 tarihinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimimi Akyazı, Sakarya’da tamamladı. Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü’nden 1986 yılında mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile İngiltere Lancaster Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini Yoğun Madde Fiziği üzerine yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi’nde 1993 yılında yardımcı doçent, 1995 yılında doçent oldu ve 2001 yılından bu yana profesör olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar yaklaşık 70 bilimsel makale ve 3 adet kitap katkısı yayınlamıştır. Ulusal ve Uluslararası kongre ve sempozyumlarda yaklaşık 65 bildiri sunmuştur. Son yıllarda özellikle “Bilinç” ve “Kuantum Fiziği” ilişkisi üzerine çalışmalar yapmaktadır. Türk Fizik Derneği İzmir Şubesi ’nin 2004 yılından beri başkanlığını yürütmektedir. 2009 yılından beri Beşiktaş kongre üyesidir. Web: http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol https://twitter.com/profmustafaerol
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Temel Bilimler yoksa...
Hepimizin bildiği gibi Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik gibi temel bilimlerde yapılan eğitim ve araştırmalar insanlığın bugünkü bilimsel ve teknolojik düzeye gelmesinin temelini oluşturur. Gerçekleştirilen eğitim kendimizi, doğayı ve hayatı daha iyi anlamımıza zemin hazırlarken, yapılan araştırmalar neticede yeni teknolojileri ve teknolojik ürünleri insanlığın hizmetine sunmaktadır. Dolayısıyla temel bilimlerde eğitim ve araştırmaların etkilerinin kısa vadede ortaya çıkması pek mümkün değildir, ancak uzun vadede tüm insanlığa hizmet etmektedir ve insanlığın gelişmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

Temel Bilimlerin bir ülkenin geleceğindeki önemi zamanla daha da artmasına rağmen, ülkemiz açısından oldukça önemli sayılabilecek bir sorun son birkaç yılda dramatik bir şekilde ortaya çıkmıştır. Sorun şu; Temel bilimlerin kaynağını oluşturan üniversitelerimizin ilgili bölümlerini tercih eden öğrenci sayıları inanılmaz ölçüde düşmüştür. Problemi sadece 'Fizik' üzerinden ifade edersem; ÖSYM'nin 2012 yılında gerçekleştirdiği Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonuçlarına göre üniversitelerimizdeki toplam 2373 'Fizik Bölümü' kontenjanının %23 ü, 501 adet 'Fizik Mühendisliği' kontenjanının % 58 i ve 408 adet 'Fizik Öğretmenliği' kontenjanının %86 lık bir oranı dolmuştur. Bu durum 2013 yılında çok daha vahimdir. Genel kontenjanların neredeyse yarıya düşürülmesine rağmen, 2013 LYS sınav sonuçlarına göre açılan 1027 'Fizik Bölümü' kontenjanının %55'i, açılan 325 'Fizik Mühendisliği' kontenjanının %74'ü ancak dolabilmiş, genel toplamda ise açılan 1352 'Fizik' kontenjanının ancak %59'u dolabilmiştir. Bu sene YÖK aldığı kararla 'fizik öğretmenliği' bölümlerini kapatmış ve hiç kontenjan vermemiştir. Bu ayrıca değerlendirilmesi gereken son derece yanlış bir karardır.

Problemin en kısa sürede çözülmesi gerektiği çok açıktır. Ancak çözüme geçmeden önce ortaya çıkış nedenlerini özetle ele almak oldukça yerinde olacaktır. Problemin ortaya çıkışının altında birçok neden belki sayılabilir ancak en temel iki neden hemen göze çarpmaktadır.

Probleme kaynaklık eden birinci neden hiç şüphe yok ki ülkemizin ihtiyaç duyduğu 'fizikçi', 'fizik mühendisi' ve 'fizik öğretmeni' sayıları planlanmadan açılan bölümler ve belirlenen kontenjanlardır. Bu durum ülkemizde 'eğitim, sağlık ve araştırma-geliştirme' gibi temel bazı konulardaki 'politika eksikliği' nin ortaya çıkardığı dramatik tablolardan sadece biridir. Her ile üniversite açılması fikri aslında desteklenmesi gereken bir düşüncedir, her üniversite açıldığı şehrin çehresini yıllar içinde önemli ölçüde değiştirecektir, ancak bu işlemin mutlaka belli bir planlama çerçevesinde yapılması gerekir. İhtiyaç analizi yapılmadan üniversitelerin açılması ve ihtiyaca bakmaksızın bir anda pek çok 'fizik bölümü' nün açılması açık bir şekilde sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Üstelik 'fizik' gibi bir alanda eğitim ve araştırma yapılması diğer alanlardan farklı olarak çok ciddi yatırım ve altyapı gerektirmektedir. Dolayısıyla ülkemizde yaklaşık olarak her yıl kaç adet 'fizikçi' ye kaç adet 'fizik mühendisi' ne ve kaç adet 'fizik öğretmeni' ne ihtiyaç olduğu belirlenerek planlama yapılmalı ve ona göre kontenjanlar düzenlenmelidir.

Sorunun ortaya çıkmasına neden olan bir başka önemli nokta da mezun olunması durumunda ortaya çıkan iş bulma kaygısıdır. Gençlerimiz kendi açılarından elbette ki haklıdırlar. Neticede her üniversite mezunu gencimiz hemen ardından işe girmek hayaliyle eğitim görmektedir.

Fizik lisans programlarının temel amacı 'fizikçi araştırmacı' ve 'akademisyen' ler yetiştirmektir. Bu gençlerimiz mezun olduğunda genellikle üniversitelerimizde araştırmacı ve akademisyen olarak işe girmek durumundadırlar. Fizikçi genç mezunlarımızın öğretmenlik talebi ilk bakışta belki haklı görülebilir ancak fizik lisans programlarının asıl amacının öğretmen yetiştirmek olmadığı herkesçe bilinmektedir ki zaten öğretmen olmak isteyen gençlerimiz için eğitim fakültelerinde ihtiyaçtan fazla kontenjan vardır, öğretmen olmak isteyen gençlerimizin bu bölümleri tercih ederek öğretmen olmayı hak etmeleri gerekemez mi?

Bir başka çok önemli konu ise, eğitim sistemimizdeki yeni düzenlemelerle her yıl ne yazık ki sadece 100 civarında fizik öğretmeni ataması yapılabildiğinden fizikçi gençlerimizin pedagojik formasyon almalarının zaten hiçbir anlamı olmayacaktır. Fizikçi olarak mezun olan gençlerimizin kamu dışında özel sektörde araştırma-geliştirme laboratuarlarında istihdam edilmesi sorunun çözümünde anahtar rol görevi görecektir. Bu açıdan bakıldığında özel sektörün yöneticilerine ciddi görevler düşüyor denebilir.

Sorunun çözümüne yönelik en önemli görev aslında merkezi yönetime düşmektedir. Acilen bir yasal düzenleme ile fizikçiliğin mesleki tanımının yapılması, diğer mesleklerde olduğu gibi meslek odalarının kurulması ve meslek odalarına kayıt zorunluluğu getirilmesi, bütün fizikçilerin bir çatı altında toplanması ve belki belli sayının üzerindeki büyük şirketlere belli sayıda 'fizikçi' nin istihdam edilmesi zorunluluğunun getirilmesi gibi yasal düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.

Geçen üç sene içinde sorunun çözümüne yönelik olarak kolaycı bir yaklaşım ile öğrenci alamayan bölümler derhal öğrenci alımına kapatılmıştır. Öğrenci alamayan bölümlerin kapatılması çok aceleci, yüzeysel ve yanlış bir karar olacaktır. Örneğin;

Öğrenci alamayan bölümler kapatıldığında yüzlerce öğretim üyesi nerede ve nasıl istihdam edilecektir?

Onca araştırma ve laboratuar malzemesi ve millyonlarca yatırım yok mu sayılacaktır?

Daha da önemlisi fizik gibi temel bir alanda araştırma yapılmadan ülkemiz nasıl bilim ve teknolojide çağdaş uluslar düzeyine çıkacak ve diğer uluslarla mücadele edecektir?

Bütün bu soruların ve diğer pek çok sorunun cevabı en sağlıklı şekilde verilerek sorun çözüme kavuşturulmalıdır.

Siyasetçilerin eğitim sağlık gibi temel devlet politikaları gerektiren konularda popülist bir takım politikalar üretmesi ve uygulaması ne yazık ki böylesine içinden çıkılmaz durumlar ortaya çıkarmaktadır. Aslında bu tür planlamaların tamamen ilgili kurumlara bırakılması ve dışarıdan müdahale yapılmaması sanırım en doğru davranış olacaktır.

Ayrıca bugün temel bilimler için ortaya çıkan bu sorun yarın başka bir takım alanlarda da mutlaka ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla bugünden gerekli planlamaların yapılması ve ona göre hareket edilmesi mutlaka gereklidir. Aksi halde temel bilimler yoksa özgürlük te olmayacak ve hayal edilen teknolojik ilerlemeler asla gerçekleştirilemeyecektir.

Prof. Dr. Mustafa EROL

https://twitter/profmustafaerol

http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol/


   
2013-08-07
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- Bir Dünya Düşlüyorum...
- Din Üzerinden Siyaset Yapma...
- İnsan ve Bilimin Sınırları...
- Bilinç Yönetimi, Farkındalık ve Mutluluk...
- Futbol, Siyaset ve Toplumsal Kamplaşma...
- Dindar Nesiller Yetişiyor...
- Eğitim Sistemi Sorunu...
- Mevsimlerden Sonbahar...
- Memleketim Benim...
- Seçim Sistemi Sorunu ve Çözüm Önerisi
- Ülkemizde Üniversite Problemi...
- Özgür Gazetecilik...