Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 12 Eylül 2013
Ahmet KÜÇÜKBAŞ
Ahmet KÜÇÜKBAŞ kimdir?
1949 da Boyabat'ta doğdum. Veteriner Hekimim. Yurdun çeşitli yerlerinde görev yaptım. Emekliyim. Boyabat'ta yaşıyorum.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Neden başarısız oldular?
Dış politika konusunda Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti daha ilk günlerinden bu güne tam olarak başarısız olmuştur. Bu konuda kendimize o kadar güveniyoruz ki, iri bir laf edeceğiz: 'AKP'nin başarılı olduğu bir tek dış politikası yoktur!'

Başbakan Erdoğan'ın geriye dönük olarak 'işte bunu başardık!' diyebileceği gazoz kapağı kadar başarısı yoktur.

Gazoz kapağı da nereden çıktı? Anlatalım...

Galatasaray'ın şampiyon olduğu yılların birinde Cahit Başoğlu pastaneye gidip Fenerbahçeli Gökhan'a 'Gökhan gazoz kapağı var mı?' diye sormuş. Gökhan 'Bakayım Hocam' deyip aramaya başlamış.  Güç bela bir gazoz kapağı bulmuş ve Cahit Hoca'ya vermiş. Hoca 'Gökhan' demiş, 'Sizin Fenerbahçe'nin Avrupa'dan kazanılmış şu gazoz kapağı kadar kupası var mı?'

Yeri gelmişken Başbakan Erdoğan'ın en büyük başarısından söz etmeliyiz. Başbakan Erdoğan'ın Gezi olayları sırandaki hoyrat tavrı Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor taraftarlarının zaman zaman birbirlerine karşı öldürmeye varan rekabetini dostluğa tebdil etmesidir. Bu onun toplumsal barış adına yaptığı en büyük hizmetidir. Bir Galatasaraylı olarak Galatasaray'ın bir kupa daha almasına sevindim. Ama Fenerbahçe-Galatasaray maçının efendice (Centilmence) geçmiş olmasından çok daha fazla memnun oldum.

ABD'nin Irak'ı işgal etmesini destekledik. Kadın-erkek ayırt etmeden insanlara tecavüz eden Amerikan askerlerinin ülkelerine sağ salim dönmesi için dualar ettik. 

Bu gün adını bile anmıyoruz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini Rumların koynuna sokmaya çalıştık. Rauf Denktaş aleyhine kampanya açtık. Ama Rumlar aptallıklarına doymasınlar. Kabul etmediler. Başarabilseydik ada bir Rum adası olacaktı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni Rumların ahmaklığı ve Allah kurtardı.

ABD'nin İsrail'i korumak, petrole el koymak Müslüman coğrafyasını yeniden şekillendirmek için yürürlüğe koyduğu BOP projesinin eş başkanlığını gururla kabul edip, 'küresel bir lider olduk' sevinirken bu gün adını bile anmaz olduk.

Utanıyoruz.

Değil mi?

BOP'un projelerini destekledik. Üç gün önce 'Ne işi var NATO'nun Libya'da. Böyle saçma şey olur mu?' demişken, Libya'ya savaş gemisi gönderip, iç savaşa müdahil olduk. Libya bölünüyor ve hala huzur arıyor. Libya'da müteahhitlerimiz iş yapıyordu. Onların da işleri bitti.

Şimdi Libya ile olan politikamızın başarılı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Gelelim Suriye'ye... Muhalifleri kışkırttık. Daha ortada bir şey yokken mülteci kamplarını hazır ettik. Kolay bir zafer umudu ile Suriyelilere 'gel gel' dedik. Şimdi 500 bin Suriyeli aramızda dolaşır oldu. 300 bin kişiye bakıp ceplerine harçlık koyuyoruz.

Bir uçağımız düşürüldü. İki pilotumuz öldü. Nasıl olduğunu hala bilmiyoruz. Reyhanlı'da bir patlamada 50'den fazla insanımız öldü. Gerçek kayıp söylenemiyor. Başbakan ve bakanlar protesto ederler diye yöreye gidemiyorlar.

Sınırlarımız kevgire döndü. Tugay boyutlarında kaçakçı birlikleri askerlerimizle muharebe ediyorlar. Sınırlarımıza her gün bombalar düşüyor. Sınırın öte yakasında yeni devletçikler kuruluyor. Başbakan Erdoğan eski dostu Beşar'a ihanet etmenin pişmanlıklarını yaşayacak gibi görünüyor.

Eğer son olaylar olmasaydı, Mısır ile olan siyasetimiz başarılı olarak kabul edilebilirdi. Ama desteklediğimiz, 2 milyar dolar hibe yardım ettiğimiz Mursi devrilmeseydi. Mısır huzurlu bir ülke olabilseydi... Ama olmadı. Yüzlerce kişinin öldüğü haberlerini alıyoruz. Televizyona çıkan Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ sitemkâr konuşuyor: 'Nerede Avrupa Birliği, nerede İslam Ülkeleri İşbirliği Örgütü, nerede Birleşmiş Milletler? Avrupa birliği böyle politikalarla küresel güç olamaz!' diye girmeye can attığımız Avrupa Birliğine ayar veriyor. Ama darbeye darbe diyemeyen ABD'ye en küçük bir sitem yok.

Şaşırtıcı değil mi?

Başka ülkeleri çifte standart uygulamakla suçluyoruz. Her ülkeyi suçlarken ABD'yi eleştiremiyoruz.

Bizi Mısır konusunda Müslüman Araplar da, Hıristiyan Avrupalılar da yalnız bıraktı.

Kan ve gözyaşı içinde kalan Mısır, bizim eski hatalarımızı unutturdu. Şimdi de onları hatırlayalım.

AB'ye girecektik. 'Medeniyyet projesi, medeniyyet projesi' diye asıldık. 'Avrupalı olmak adam olmaktır' diyorduk (Ben girememeyi başarı sayıyorum.)

N'oldu?.

Karşılıksız jestlerle başlattığımız Ermenistan, Yunanistan açılımları ne oldu?

Var mı bir başarı filan?

Yok.

Yahudi kuruluşlarından alınmış çifte madalya ile bölgesel lider pozisyonunda Suriye ile İsrail arasındaki sorunları çözmeye, arabuluculuk yapmaya soyunmuştuk. Önce İsrail ile sonra da Suriye ile aramız bozuldu. Artık görüşmüyoruz.

Gazze'ye yardım diye 9 kişiyi feda ettiğimiz Filistinliler bizi kaderimizle baş başa bırakıp tam da şu sırada İsrail ile görüşmeye başladılar.

Son olarak İran ile ilişkilere göz atalım. ABD nükleer santral kuruyor diye İran'a yüklenirken, Brezilya ile İran'ın iki dostundan biriydik.

N'oldu?

İsrail'i İran füzelerinden korumak için Malatya'ya 'Vatansever(!)' füze yerleştirdik.

Bu gün Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Derinlikli Dış işleri bakanı Davutoğlu tam gün dış işleri bakanlığı yapmaktadır. Bunlara ilaveten Başbakan yardımcısı Babacan ile Avrupa Birliği ile olmayan ilişkilerden sorumlu bakan olarak Egemen Bağış iki yarım dışişleri bakanı olarak dört bakanlı bir dış işleri politikası yürütülüyor.

Daha önce 'İki buçuk dış işleri bakanlı' daha sonra da 'Üç buçuk dış işleri bakanlı' olarak eleştirdiğimiz AKP dış politikasının bir tek başarısı yoktur. AB başarısızlığından sonra İslam ülkeleri ile ilişkilerimizde çarşafa dolanmıştır. AKP hükümetinin yanlış politikasının sonucu olarak tıkanmıştır.

Başbakanımız o bildik tavrı ile sağa sola çıkışıyor, çifte standart uygulamakla suçluyor. Dünya lideri sandığımız Başbakan Erdoğan'ı kimse ciddiye almıyor. İşin kötüsü hiçbir ülke onu çağırmıyor, gitmek istediği ülkelerde randevu vermiyorlar. Başbakan son gezisinden 7 Haziranda döndü. O günden bu güne tam 68 gün geçti. Her haftanın üç ya da dört gününü dış gezilerde geçiren Başbakan bu 68 gün içinde bir tek geziye çıkamadı.

Garip değil mi?

Başbakan Erdoğan çok kızgın...Politika yapacağız ama kimse bizi kabul etmiyor...

Cumhurbaşkanı Gül Azerbaycan'a gitti. Mısır olayları ile ilgili görüşlerini oradan seslendirdi. Başbakan'da ilk gezisini eski dostlarımız Orta Asya Türk devletlerine yapacak. Mecburen...

Başbakan durumun kabahatini kimseye atmasın. Türkiye'yi bu noktaya kendilerinin ideolojik, maceracı, hayalci politikası getirdi. Her ülke dış politikasını nesnel çıkar hesabına göre yapar. Bizim dış politikamız bazen İslamcı heveslerle, bazen yeni Osmanlıcılık hayalleri ile yürütülüyor. Koskoca Türkiye kimsenin saymadığı bir ülke oluyor biz 'Bölgesel süper güç' olduk sanıyoruz.

Türkiye hiç bir zaman bu kadar hafife alınmamıştı.
 


   
2013-08-15
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- Mucize

Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin