Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 26 Ağustos 2013
Mustafa EROL
Mustafa EROL kimdir?
Artvin’in Yusufeli ilçesinde 21.03.1965 tarihinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimimi Akyazı, Sakarya’da tamamladı. Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü’nden 1986 yılında mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile İngiltere Lancaster Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini Yoğun Madde Fiziği üzerine yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi’nde 1993 yılında yardımcı doçent, 1995 yılında doçent oldu ve 2001 yılından bu yana profesör olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar yaklaşık 70 bilimsel makale ve 3 adet kitap katkısı yayınlamıştır. Ulusal ve Uluslararası kongre ve sempozyumlarda yaklaşık 65 bildiri sunmuştur. Son yıllarda özellikle “Bilinç” ve “Kuantum Fiziği” ilişkisi üzerine çalışmalar yapmaktadır. Türk Fizik Derneği İzmir Şubesi ’nin 2004 yılından beri başkanlığını yürütmektedir. 2009 yılından beri Beşiktaş kongre üyesidir. Web: http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol https://twitter.com/profmustafaerol
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Yaşam Tarzına Müdahale...
Yaşam tarzı dünyanın her bölgesinde yaşanılan ülke, bilgi, eğitim, kültür, inanç ve coğrafya gibi farklı değişkenlerin belirlediği ve her birey için adı gibi yaşamsal önem taşıyan bir konudur. Yaşam tarzı aslında iki farklı başlık altında değerlendirilmelidir. Bunlardan birincisi özel yaşam tarzı, ikincisi de toplumsal yaşam tarzıdır. Her iki yaşam tarzı için de hiçbir kültürde veya coğrafyada yazılı metinler veya kurallar elbette ki yoktur.

Özel yaşam tarzı, sınırları ve kuralları büyük oranda kişinin kendisi tarafından belirlenen, kişinin kendi özel yaşam alanındaki ilkeleri ve kuralları yada kuralsızlıkları ifade eden tarzıdır. Kendi özel yaşam alanı içinde birey kendine ve başkalarına zarar vermediği sürece serbestçe hareket edebilmelidir/edebilir.

Toplumsal yaşam tarzı ise toplumun tüm bireylerinin ortak olarak belirlediği, kuralların ve sınırların yasalar, ahlaki değerler, inanç sistemleri, kültür ve gelenek gibi öğeler tarafından belirlenen yaşam tarzıdır. Dolayısıyla toplumun her bireyini ilgilendiren oldukça önemli bir konudur. Toplum farklı düşünce, inanç, kültür, eğitim, gelir ve bilgi seviyesine sahip çok farklı bireylerden oluştuğundan, toplumsal yaşam tarzı konusunda farklı fikirlerin oluşması aslında son derece normaldir. Zira her birey kendi düşünceleri ve inançları doğrultusunda, toplumsal yaşam kuralları ve yasal sınırlar içinde özgürce hayatını yaşamak isteyecektir.

Bireysel tercihlerin ve yaşam tarzının toplumun geneli, çoğunluğu veya bölgesel otorite tarafından engellenmesi veya baskı altına alınması bilindiği gibi 'mahalle baskısı' olarak adlandırılmaktadır. Mahalle baskısı kavramı toplumsal yaşam açısından son derece önemlidir ve ne yazık ki ülkemizde özellikle son yıllarda daha da öne çıkmıştır. Mahalle baskısı nedeniyle bireysel özgürlükler oto kontrol mekanizması ile çok ciddi ölçüde zedelemekte hatta bireylerin psikolojik yapısı bozulabilmektedir. Mahalle baskısı genellikle yasaların, kültürün ve inançların belirlediği sınırlar içinde gerçekleştiğinden önlenmesi ve kontrol altına alınması son derece zordur.

Peki bu durumda ne yapılmalıdır? Aslında cevaplanması gereken en önemli soru şudur;

Toplumsal barışı ve huzuru korumak ancak aynı zamanda bireysel farklıkları ve özgürlükleri de teminat altına almak mümkün müdür?

Mümkün ise bu nasıl başarılabilir?

Birinci kritik soruya cevabım evettir. Bu noktada sınırı belirleyecek olan ilke şu olmalıdır: Toplumun genelinin cinsel, ahlaki, dini ve kültürel hassasiyetlerini istismar edici davranışlardan kaçınacak şekilde bireysel özgürlüklerin yaşanmasıdır.

Bu noktada ülkemizde yaklaşık bir ay önce devletin en tepesinde gerçekleşen ve bana göre son derece çarpıcı bir olayı dile getirmeden geçemeyeceğim.

Geçtiğimiz ay gerçekleşen Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı öncesi çekilen ve basına dağıtılan fotoğraf 'bireysel yaşam tarzına müdahale' açısından oldukça anlamlıydı. Bilindiği gibi bu toplantı Ramazan ayı içinde gerçekleştirilmişti. Toplantıya katılan şura üyesi tüm askeri ve sivil üyelerin önünde masada hiçbir yiyecek ve suda dahil olmak üzere hiçbir içecek yoktu. Bu durum belki dikkatlerden kaçtı belki de kasıtlı olarak kaçırıldı ancak, üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken önemli bir konudur. Bu görüntü devletin en tepesinde dahi bir nevi mahalle baskısının var olduğunu yada bireysel yaşam tarzına nasıl müdahale edildiğini görmek açısından son derece önemliydi.

YAŞ toplantısı sonrası basına dağıtılan fotoğrafta masalarda 'su' bulunmaması toplumun dini hassasiyetlerini dikkate almak açısından belki düşünülebilir ancak, masalarda 'suyun bulunması' kimin hangi yaşam alnına müdahale oluyor yada dini hassasiyetini istismar ediyor. Üstelik masadaki üyeler devletin en üst düzeydeki sivil ve askeri kanatlarını temsil ediyorlar.

O toplantıda masa etrafındaki kaç üyenin 'gerçekten' oruçlu olduğunu bilmemiz mümkün değil ancak, 'bireysel yaşama müdahale' sayılabilecek böylesine bir konunun zirve toplantıya kadar taşınmış olması devletin bu konuda ne kadar ileri gittiğinin çok önemli bir göstergesidir.

'Bireysel özgürlüklerin teminatı biziz' demekle ne yazık ki olmuyor, vatandaş söyleme değil eyleme bakar, söz konusu toplantıdaki fotoğrafın ne kadar gerçekçi veya göz boyamaya yönelik olduğunu halk mutlaka takdir edecektir...


   
2013-08-24
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  YORUMLAR 1 sayfada toplam 1 yorum
Hakan Gül
2013-08-24 18:08:06    ip: 88.240.18.???
Devletin, siyasetin zirvesindeki çatışma hali bir yana kanımca ülkemizin en büyük problemidir bu mahalle baskısı. Mahalle baskısından yakınanların bile kendi mahallesinde kendinden farklı olanlara yönelik mahalle baskısı bu toplumun her hücresine sinmiş durumda. Sadece bizim toplumumuz değil, farklılıklara hoş görünün esamesinin okunmadığı Ortadoğu, Asya ve Afrika'nın önemli bir bölümünde bu böyle... Maalesef kısa süreli bir çözüm yok. Çözüm uzun erimli kültürel devrimdir diye düşünüyorum... Bunu bizden kaç kuşak sonrasını görür ona emin değilim...
.......................................................................................................................................................................
1
yazarın diğer yazıları
- Yalnızlık ve Tek Tip İnsan Sürüsü...

Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin