ARAP BAHARI VE YENİ ORTADOĞU -3-
Tunus, Mısır ve Libya'daki insanların safiyane şekilde istedikleri şey demokrasi ve özgürlüktü. Fakat bu kavramlar öyle -pat- diye olacak şeyler değildi. Nitekim bizde Kanun-i Esasi (1876) ile başlayan demokratikleşme süreci aradan 130 yıl geçmiş olmasına rağmen kör-topal devam etmekte.

Dahası Fransa'da Aydınlanma Çağı ile başlamış ve Fransız Devrimi (1789) ile iyice benimsenmiş olan demokrasi anlayışı burada da tam anlamıyla işlemekte diyemeyiz. Kendisinden sözüm ona "Özgürlükler Ülkesi" olarak söz eden Fransa, Ermeni Soykırımını inkâr etmenin hapis ve para cezasıyla cezalandırılmasını ön gören kanun teklifinin önce Fransız Parlamentosu' nda sonrada Senato'dan geçmiş olması düşünüldüğünde demokrasinin bazen farklılıklar gösterebileceği, önemli olanın halkın kendi içerisinde demokrasiyi bir kültür olarak benimsemesi ve bunu kendi içerisinde uygulanabilir hale getirmesi gerekliliğini hatırlatmakta yarar var.  

11 EYLÜL VE YENİ ORTADOĞU PLANI

11 Eylül süreciyle yani ABD'nin haksız işgallerini meşrulaştırmasına sebep olan "İkiz Kuleler" felaketiyle başlayan süreçte? Yeni Ortadoğu- planı çerçevesinde ABD ve ona bağlı NATO güçleri soluğu hemen Afganistan'da almışlardı. Amaçları hiç şüphe yok ki kendilerine bu kanlı saldırıyı yapan Usame bin Ladin'i ele geçirmek ve yapılanların hesabını sormaktı! Ancak nasıl olduysa 11 Eylül'den sonra hem dünyadaki tüm Müslümanlar terörist olarak kabul görmüş, Afganistan'a olan harekâtsa tam anlamıyla -İşgal- haline gelmişti.

Yıllarca Ortadoğu'daki nimetlerden (petrol) yararlanmak isteyen ama bunu İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkelere kaptırmış olan ABD için 11 Eylül büyük bir fırsattı. Zaten çok geçmeden de kendilerini Irak'ta bu kez Irak'lılara demokrasiyi getirmek -Kötü Adam- Saddam Hüseyin'i devirip halkı kurtarmak için adeta bir -Süperman- edasıyla -Kurtarıcı- rolüne soyunurken görmüştük. Demokrasi nağmeleri burada da yükselmeye başlamıştı halk Arap Baharı'ndaki gibi sokağa dökülmese de sokaklarda canlı bombalar eylemlerini yapıyorlardı. Saddam Hüseyin idam edilmişti, fakat Irak halkına bunun faturası çok ağır olmuştu yaklaşık 7 yıllık süreçte Irak 1 milyon vatandaşını feda etmişti. Dahası Saddam Hüseyin gibi bir diktatörü bile mumla arar hale gelmişlerdi.


Kendilerine -Demokrasi- getiren ABD ayrılırken de bir -hoşçakal- hediyesi vermiş onları 3 başlı bir yönetimle sürekli mezhep ve etnik çatışmaların olacağı bir merkez haline getirmişti. Kısacası Irak halkı  "Demokrasi" ve "Özgürlük" laflarını duymuş, bunları istemiş ve isteyeceğine bin pişman olmuştu. Arap Yarımadası'nda Arap Baharı fırtınası yaşanırken bunların koca bir -Yalan- dan ibaret olduğunu bizlerin aksine Irak'lılar biliyordu. Bunu ne yazık ki -tecrübe- etmişlerdi.

Emperyalist devletlerin yüzlerce yıldır özellikle bu coğrafyadaki -sömürge- arayışlarının yeni bir modeliydi tüm bu yaşananlar, bölgenin gerçek sahiplerinin kimler olduğunu da göstermek istiyorlardı elbette. Yıllar önce -Diktatörlüğünü- tanımış oldukları Kaddafi de Mübarek de Zeynel Abidin de bu büyük oyunda sadece birer -piyon- du. Kaddafi Fransa'ya Sarkozy'nin davet etmesi sonrasında yaptığı bir gezide otelinin önüne çadırını ve develerini de götürmemiş miydi? Hatta muhalefetin yaptığı baskılara rağmen Sarkozy de o çadırda konuk edilmiş sonrasında "Kaddafi dostumuz Libya müttefikimizdir" şeklinde konuşmamış mıydı? Aynı Kaddafi Fransa öncülüğündeki NATO güçleri tarafından yakalanmış sonrasında da linç edilmedi mi? Bu görüntüler -Batılı- ların gövde gösterisine dönüşecek bir şekilde o dönemde pekte sansüre gerek duyulmadan TV'lerde yayınlanmamış mıydı? Acaba bunlar -Yeni Ortadoğu- planının bir parçası mıydı yoksa çıkması ihtimal olan büyük bir savaş için -Ortadoğu'yu zayıflatma planımıydı? Yaşanan ve yaşanması muhtemel olaylar göz önünde bulundurulduğunda bunlara -Komplo Teorisi- demek pekte kolay değil...