Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 22 Eylül 2013
Hatice ÖZHAN
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Suyu güvensizlikten arındırın!
Kürt Sorunu'nun siyasi ve demokratik yollarla çözümü uykusuz gözlerin, yıllardır beklediği, düşü gibiydi. Anadilinde konuştukları bir düşün özlemini çeken Kürtler için başlatılan çözüm görüşmeleri düşün gerçeğe dönüşmesiydi. Ya da bizler öyle sandık? Başlangıcını güzel ve umutlu bir heyecanla veren görüşmeler, zaman ilerledikçe betimlenmesi zor bir yanılsamaya devretti.

KCK Genel Başkanı Öcalan ve MİT aracılığı ile diğer dinamiklerin de içerisine dahil edildiği şeklinde sürdürülen görüşmeler bir somuta kavuşturulmadığı için yanılsamanın çapını derinleştirdi. Somut pratiklerin gerçekleştirilmemesi 'Çözüm mü çözülme mi?' arasındaki makası derinleştirdi. Ve biz 'öyle sandık'ı daha fazla duyar olduk.

 Görüşmelerin arzuya bağlı gelişen ağır aksaklığı ile güven telkin ediciliğinden uzaklığı Kürtlerdeki çözüm umudunu azaltmıştır. Özellikle de Kürtler için ‘çözüm' demek olanın Türk Devleti için ‘çözülme' demek olması kaygı vericidir. Hatta bu algı farklılığının, mevcut sürecin tek somut pratiği halini alması kaygıyı daha da derinleştirmiştir.

Nihayetinde, algı farklılığı umutta neşter izi bıraktı. Umudun onarımı ise yaratılan ya da sabitleştirilen samimi bir güven ile mümkündür. Çünkü tüm tarafların, özellikle de Kürtlerin insani ve kurumsal bir güvene ihtiyaçları var. Kürt Sorunu gibi tarihi bir meselenin çözümü de elbettir ki sorunun siyasi temsilcileri ile tabanlarının birbirlerinde güven vermesi ile mümkündür. Güveni belirgin kılan da meseleye ne oranda ve nitelikte bir ciddiyetle yaklaşıldığıdır. Bu ciddiyet 21 Mart'ta Diyarbakır Newrozu'nda ve sonrasında gerillanın 8 Mayıs'taki demokratik çözüm yürüyüşü ile Kürtlerce ortaya konuldu. Ancak, Gerillanın ‘geri çekilişi' zaman geçtikçe hükümetten yükselen homurtularla niteliksizleştirilmeye çalışıldı. Demokratik Çözüm Yürüyüşü bilgisayardan dosya indirir gibi görüldü. Başbakan Erdoğan, gözünü indirme çubuğuna sabitlemişçesine 'Sadece yüzde 15'i indi' demeyi sürdürdü. Hâlbuki sen gözünü indirme çubuğuna dikersen, birileri de gözlerini sana diker. Beklenti ve umut içerisinde gözlerini kaçırmadan sana bakmayı sürdürür. Hem de sürece verdikleri anlam gereği, kendilerinde yarattığınız güven sorununu uykuya dindirerek bunu yapar. Siz ne yaparsınız karşılığında? Kürtlere sizden dilinmişlercesine kırıntılar dağıtma cüretinde bulunursunuz.

Ana akım medyada dillendirilen kardeşlik retoriği ile Akil İnsanlar Heyeti'nin oluşturulması dağıtılan kırıntılardır. Ekâbirlikten kabaran gövdenizle, dünya barışına uydu olduğunuzu sandığınız görüntünüz Kürt gerçekliğini kaldıramaz. Kaldırmaz da altından, Fırat'ın sularına gömülürsünüz. İşte o zaman Fırat'ın Doğusu Güneşiyle ısıtır kendisini ve bu andan itibaren bu suyun akışını durdurmak zordur. Öncekilerinden daha da zordur. Onuru zedelenmiş bir halkın temkinlice uykuya yatırdığı güven duygusu, kâbusa dönüşmüştür  ve yatağı üzerinde yatılması mümkün olmayan bir taş yığınıdır. Fırat suyu bu taşları kaldıramaz artık. Suyun parıldaması için güvensizlikten arındırılması gerektiğini Güneş, gönderdiği  ışınlarla kaç kez uyardı. Suyu güvensizlikten arındırın!  

KCK Genel Başkanı Öcalan'ın, kendi konumunun önemini tekrarlaması güven sorunun var olduğunun en ciddi ve birinci ağızdan ifadesiydi. Kum saati dolmak üzereyken, KCK 'Geri Çekilme'yi durdurduğunu açıkladı. Gerekçelerini öne sürdü. Çünkü
Öcalan'ın koşullarında iyileşme sağlanmadı. Karakol ve baraj yapımları tüm hızıyla sürdü. Koruculuk kaldırılacağına yeni alımlar yapıldı. KCK tutukluları bırakılacağına içeride tutuldu. Anadilde eğitim konusunda inkarcı tutum sürdü. Hükümet sürece tek taraflı dayatmayla yaklaştı. Durdurma sebepleri, aslında başlangıcın başlangıçlarıdır. Kürt Sorunu ciddi bir meseledir ve kolaydan zora doğru bir tüme varımı gerektirmektedir.

Hükümetin belirtilenler başta olmak üzere hiçbirini gerçekleştirmemiş ve niyet ortaya koymamış olması kaygıları arttırandır. Mevcut yaklaşım, özellikle de Kürt Halkı'ndaki kaygıların kat sayısını arttırmıştır. İmralı da, BDP Heyeti ile Pazar günü gerçekleştirdiği görüşmenin ardından bu kaygıyı paylaşan nitelikte bir mesaj iletmiştir muhataplarına. Görüşmelerin müzakereye dönüşmesi gerektiği en belirgin satır arasıydı, bu mesajın. Bu mesaj en başta da Türk Aklının değişmesi gerektiğinin mesajıdır. Nitekim KCK'nin ateşkes konumunu korumayı sürdüreceği 'durdurma' kararı da bu paraleldedir. Bu paralelin koordinatları ise şöyledir:


Çözümün sihirli ve anahtar önerisi Türk aklının değişmesi...

Demokrasi ve insan hakları ile dikey mecburiyetler olmadığı müddetçe tanışmaktan kaçınan bu aklın değişmesi....

Sıcak ve özel savaş yöntemlerini öz savunma araçları halinde içselleştiren Türk aklının değişmesi...

Kapağı her açıldığında ülkeye tasfiye ve komplo kokuları yayan çözüm anlayışlarından vazgeçmesi... 

Kürtlere 'Yine mi !!!'  ünlemini çıkartan 'İyi şeyler olacak' retoriğinden vazgeçilmesi...

Türk aklının palimpestliğinden vazgeçmesi gerektiği.... Yani kendisini Ortaçağda yaşatmaya mahkûm eden zihniyetten ve bağnazlıktan kurtarmalıdır.

Palimpest ortaçağda kullanılan bir yöntemdir. Türk aklının palimpestliği de tasfiye yöntemleridir. Palimpest, üzerindeki metin kazınarak yeni bir metin ya da metinler yazılmış olan metinlerdir. Kazıntı hiçbir zaman kusursuz olmadığından yeni metin de eskisinden (ya da eskilerinden) bir şeyler kalır. Yani eski yeni olan da var olmaya devam eder.

Yeni süreç 2009 Açılım sürecinde var olmaya devam etmektedir. 2013 Demokratik Çözüm süreci kazındıkça altından 2009 Açılım süreci çıkmaktadır.

Olan ‘yeni'ye ve Kürtlerin özgürlük inancına, umutlarına olmaktadır.

Kazıdıkça tırnak aralarında ‘yeni' ölümlerin olmasından duyulan simsiyah endişelerin varlığı birikmektedir.

Kürt Halkı'nın özgürlük resmi parşömen kâğıdına çizilemez. Tarihi çözümün kararları ve şartları da parşömene yazılamaz. KCK'nin durdurma kararı sürecin parşömen kâğıdına yazılışına, basitleştirilmesine bir tepki olarak anlaşılmalıdır.  KCK ‘Durdurma!' kararı ile hükümete bir beyaz kâğıt uzatmıştır. 'Bunu al! Ciddi ol ve üzerine ciddi şeyler yaz' diye.  ‘Yeni'yi Eski'ye heba etme! 

Ortadoğu palimpestliğinden Halkların Baharı ile bir nebze de olsun kurtuldu. Sıra Türkiye'de. Sıra ‘Yeni' bir Türkiye'de.  Yeni Türkiye daha fazla karakol, tutuklamalar, inkar, asimilasyon ve Türk Tipi Gestapoların yeri, demek olmasın. Çünkü Kürtler artık, Eski Kürtler değil! 


   
2013-09-19
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  YORUMLAR 1 sayfada toplam 1 yorum
Kerim Yılmaz
2013-09-19 11:41:12    ip: 88.243.239???
Hükümetten beklenen demokratikleşme adımları konusunda biraz da PKK'dan bu girişimleri sabote edici yaklaşımlardan uzak kalmasını da istemek gerekmez mi?
.......................................................................................................................................................................
1
yazarın diğer yazıları
- Suriye'nin Banliyöleri: Rojavalı Kadınlar
- Halklar İstemezse Savaşlar Olmazmış!
- Medeniyetler İttifakı neden başarılamadı?
- Aram Rojava, hoş geldi!
- Güneşin Evlatları: Rojava ve Mısır