Didem ÜRER
|
|||
![]() İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Suriye'ye Barışı Müslüman Ordular Sağlayabilir | |||
![]() Suriye'ye silahlı askeri müdahale acı ve kayıptan başkasını artırmaz ABD askeri müdahalelerinin bugüne kadar ne Afganistan'da ne de Irak'ta başarı sağlayamadığı tarihi bir gerçek. Bu müdahaleler mevcut sorunların üzerine fazladan felaketler, can ve mal kayıpları eklemekten, insanların acılarını katlamaktan başka bir işe yaramadı. Benzer şekilde, Suriye'ye yapılacak askeri bir operasyon da masum insanların can kaybını artırmaktan ve ülkeyi yerle bir etmekten başka bir sonuç getirmeyebilir. Nitekim, Obama da Bush'un daha önce içine düştüğü hatayı tekrarlama endişesiyle normalde kendi yetki sınırları dahilinde olan müdahale kararını 9 Eylül'de toplanacak Kongre'ye havale etti. G20 zirvesi öncesi yaptığı İsveç ziyareti esnasındaki basın toplantısında Obama, askeri bir müdahalenin sadece kimyasal silah kullanımına karşı Esad yönetimine mesaj vermeye ve dünya kamuoyunu harekete geçirmeye yönelik bir tepki mahiyetinde olduğunu, yoksa bunun ülkedeki iç savaş ve trajedinin son bulmasını sağlayacak bir çözüm olamayacağını kendisi de ifade etti. Çözümün ancak diplomasiyle mümkün olabileceğini söyledi. Ancak, ne şekilde ve ne amaçla olursa olsun silahlı bir askeri müdahalenin her durumda ciddi can kayıplarına yol açacağı açık. ABD, olası bir müdahalede hiçbir askerin karaya ayak basmayacağını, hedeflerin havadan vurulacağını açıkladı. Böyle bir durumda operasyon yalnızca önceden belirlenmiş üslerin ve stratejik hedeflerin vurulması esasına dayanacağı için, Esad'ın bu noktalara yerleştireceği canlı kalkanların hayatını gözetmek mümkün olmayacak. Yabancı haber kaynaklarına göre, vurulması beklenen üslerin çoğunda taraf değiştiren sünni askerler ve sivil muhalifler var; Esad yönetimi çok sayıda mahkumu da hedef olabilecek kritik noktalara yerleştirdi. Suriye ordusu ise silah depolarını yer altına taşıyıp askerleri ve Şebbihaları okullara konuşlandırarak çocukları canlı kalkan olarak kullanıyor. Böyle bir durumda masum sivilleri kurtarmak adına düzenlenen operasyon yine binlerce masum insanın hayatına malolacak bir katliama dönüşme riskinde. Müdahale ancak iki taraftan da insanların can güvenliği tam olarak sağlanıp tek bir can kaybı dahi olmayacak şekilde ayarlanırsa kabul edilebilir. Örneğin, Suriye ordusunun elektronik sistemlerini bozarak hareket kabiliyetlerini felç etmeye yönelik bir operasyon yapılabilir. Yoksa, Roket saldırısı ve hava bombardımanının yalnızca noktasal hedefleri yok etmekle kalmayıp etraflarındaki çok geniş bir alanı da tahrip edeceği bilinen bir gerçek. Bu durumda kontrolsüz bir can kaybının yanısıra büyük çaplı maddi bir yıkım meydana gelmesi, şehirlerin ve yerleşim merkezlerinin yerle bir olması da kaçınılmaz olacak. Askeri müdahaleden tek zararlı çıkacak Suriye halkı ve Türkiye olacaktır Bu noktada Sayın Adnan Oktar'ın 4 Eylül 2013 tarihli A9 TV'de yaptığı konuyla ilgili çok önemli teşhislere yer vermek istiyorum. Sayın Oktar konuşmasında, ABD'nin Suriye'yi bombalamasının Esad için caydırıcı olmak bir yana, Esad'ın zaten kendisinin sabah akşam bombalayarak ülkeyi enkaz haline getirmeye, Suriye'nin tarihi ve kültürel mirasını yok ederek arkasında hiçbir iz ve muhalif bırakmadan Lazkiye'de kendine ve taraftarlarına tahsis ettiği bir sayfiye bölgesine ömrünün sonuna kadar yerleşme planları yaptığını açıkladı. Sn Oktar'ın, ABD bombardımanına Esad'ın ancak teşekkür edeceğini, İsrail'e karşı da en ufak bir misillemeye cesaret edemeyeceğini ancak Türkiye'ye, özellikle Adana ve Antalya'ya kadar olan güney ve güneydoğu bölgelerine ciddi zayiat verdirecek saldırılara girişerek buralardaki karayolları, barajlar, köprüler, viyadükler, sanayi tesisleri gibi stratejik noktaları vuracağına dair tespitleri hayatı önem taşıyor. Böylece, olası bir müdahalenin, ancak Esad'ın ve Ortadoğu'da potansiyel bir güç haline gelen Türkiye'ye bir nevi göz dağı verme ve kendi çıkarlarına aykırı politikaları nedeniyle Türk yönetimini cezalandırma arzusunda olan İsrail, Avrupa ve ABD'nin işine geleceğini vurguladı. Bundan tek zararlı çıkacaklar ise doğal olarak masum Suriye halkı ve Türkiye olacak. Tüm İslam ülkelerinden gelecek barış birlikleri 70 ayrı noktadan Suriye'ye girerse Esad direnemez Suriye en etkin ve can kaybına yol açmayacak yegane müdahale, ancak İslam ülkelerinin tümünün katılımıyla gerçekleştirilecek kansız ve barışçıl bir kurtarma operasyonu şeklinde olabilir. Kuran'da bildirilen Hz. Yakub'un çocuklarına 'şehre farklı kapılardan girme' tavsiyesindeki işarete uygun bir yöntemle, İslam ülkelerine ait tugay ve tümenler 70 ayrı noktadan Suriye'ye girerek hiç kimseye zarar vermeden Suriye ordusunu teslim olmaya mecbur edecektir. Suriye'de barış ve güvenliğin sağlanması, mazlumların korunması amacıyla başlatılacak böyle bir müdahaleye ne Esad güçlerinin ne de muhaliflerin karşılık vermesi mümkün olmayacaktır, inşaAllah. Çeşitli ülkelerden yardım alarak ayakta durmaya çalışsa da Esad'ın şu anda askeri açıdan oldukça güç durumda olduğu ortada. Her ne kadar ülkenin sahibi olarak gözükse de, Suriye'deki 25 hava üssünden yalnızca 7'sini elinde bulunduruyor. Üç yıldır süren savaş sonucunda cephanesi de hızla tükeniyor. Bu nedenle İslam ülkelerinden gelecek yukarıda tarif ettiğimiz şekildeki topyekun bir kurtarma operasyonuna Esad'ın direnmesi mümkün olmayacak, kayıtsız şartsız teslim olacak ve sorun en geç 24 saat içinde barışçıl bir biçimde çözümlenecektir, Allah'ın izniyle. Yüz milyarlarca dolar savaşa değil insanların kurtulmasına harcanmalı Suriye'ye yapılacak herhangi bir müdahalenin genel maliyetinin yaklaşık 300 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. Oysa savaşa harcanacak böyle bir rakam şu anda Afrika'da açlığa karşı ölüm kalım mücadalesi veren 18 milyon insanın, şu an dünyada mülteci konumunda bulunan milyonlarca insanın rahatlıkla kurtarılmasına yetecek bir miktar. Değil 300 milyar, sadece tek bir füzenin maliyeti olan 4 milyon dolar bile Suriye halkının güvenli biçimde Irak, Ürdün gibi çevre ülkelere tahliye edilip buralarda mültecilere uygun insani koşulların sağlanmasına, yemesine, içmesine yetecek bir miktardır. Dünyayı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak tek çözüm Mehdiyet'tir Peygamber Efendimiz (sav), kıyamete yakın dönemde, ahir zamanda bu tür fitne ve karışıklıkların gitgide artan bir sıklık ve şiddette yaşanacağını, belaların dünya çapında artacağını haber vermiştir. Bunun sonucunda ise insanların çaresiz kalarak kurtuluş için Allah'a yalvara yakara dua edecek bir hale geleceklerini belirtmiştir. Tüm olumsuz gibi görünen olayların, gelişmelerin de aslında İslam dünyasının kurtuluşunun ve Hz. Mehdi öncülüğündeki İslam Birliği ve bunu takibeden dünya çapında yaşanacak bir "altınçağ"ın müjdecisi olduğunu bildirmiştir. Yazı boyunca, Kuran'a ve Kuran'a dayalı Mehdiyet ruhuna uygun olan en insancıl, en barışçıl, en vicdani, en akılcı ve en kesin çözümü ortaya koymanın duası içindeyiz. Ancak, şurası kesin olarak bilinmelidir ki Allah dünya çapındaki tüm savaşları, karışıklıkları, felaketleri, sonuçta ancak kulu Hz. Mehdi vesilesiyle çözümlenecek biçimde yaratmakta ve yaratacaktır. Bu nedenle, bir kısım Müslümanlar Hz. Mehdi'nin çıkışını, Hz. İsa'nın nüzulünü kabul etmedikleri, beklemedikleri, bunun için Allah'a dua etmedikleri, bu gerçeklere yüz çevirip direndikleri sürece (haşa) Allah'a karşı direnmiş, Allah'ın takdirine karşı gelmiş olacaklardır. Bunun sonucu da şu ana kadar olduğu gibi her yönden acı bir azap yağmasından, bela üstüne belaya uğramaktan başkası olmayacaktır. İnsanlar Mehdiyet'e direnmeyi bıraktıkları ve coşkuyla ve sevgiyle Hz. Mehdi'nin gelişini gözleyip Allah'a bu kutlu şahsa kavuşmak için yalvardıklarında ise Yüce Allah, Hz. Mehdi'yi insanlığa gönderecek ve onun vesilesiyle dünyayı karanlıklardan aydınlığa, savaşlardan barışa ve mutluluğa, insanları korku, acı ve yoksulluktan güvenlik, mutluluk ve nimete eriştirecektir. İnşaAllah. |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2013-09-19 | |||
|
|||