Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 13 Ekim 2013
Fevzi GÜNENÇ
Fevzi GÜNENÇ kimdir?
1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi?
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Bay Baltadan bana, benden ona, özel iki ileti
Değerli ustamız Eren Bilge (Av. Hayri Balta) ile sık sıık yazışırız. Onun bana yazdığı son iletisiyle, benim ona verdiğim yanıtı sizlerle paylaşmak istedim. İşte:


'Sevgili Fevzi/Aldım iletini.../Siteme nasıl girmeli?../Bilgisayarında Internet Explorer varsa/Önce bunu tıkla/Hiçbir engele takılmadan açılır sonra.../Olmadı mı? Google Chrome'yi tıklayasın.../ya da direkt http://www.tabularatalanayalanabalta.com yaz./

 
Karşına 'kötü amaçlı yazılım' diye bir uyarı çıkar./Ki buna aldırmayasın.../Bu yazılım altında ve sağdaki bölümde 'gelişmiş' sözcüğünü görürsün. Tıkla. Bu kez karşına: 'Devam ederseniz sorumluluk size ait olacaktır' cümlesi çıkar. Onu da tıkla, sayfam karşında olacaktır.


Aslında kötü amaçlı bir yazılım yoktur./Google'un yaptığı bir işgüzarlıktır...

Bütün bu zorlukları yenerek sitemizi ziyaret edenlerin dünkü sayısı: 226,/Ziyaretçi sayısı bazen oluyor 306.../Bunların hiç biri kötü amaçlı bir yazılım görmedi./ Görselerdi bildirirlerdi.../Google'ın bu yaptığına ne demeli...

***
 

(...) Koca Gaziantep'te benimle ilgilenen bir sen varsın.../Elliye yakın aydına kitap gönderdik.../Hiç ses çıkmadı,/Sanırsın ki dipsiz kuyuya taş attım.../ Yine de ha bire yazıp duruyoruz...Gerçek şu ki biz yazıp biz okuyoruz...

 Şimdi kal sağlıcakla,/ Yeniden sevgiler sana...

Av. Hayri Balta, 1.10.2013'

***

Şimdi aldım sazı elime bakalım ben ne söyledim:

Değerli Eren Bilge Balta Ustam,

O kadar karamsar da olma lütfen. Senin kitap yolladıklarını bilmem ama benim kitap verdiklerim, her karşılaşmamızda memnuniyetlerini ifadeyle teşekkür ediyorlar. Bilmedikleri bir çok konularda bilgilendiklerini belirtiyorlar.


Hele toprağı bol olası x*'ın büyük oğlu Avukat X, senin kitabını birine verirken gördü. Bana sitem üstüne sitem etti.

"Hayri ağabeyimin kitaplarını bana vermeyeceksin de kime vereceksin? Lütfen en kısa zamanda hepsini de istiyorum," dedi.
 

İnsanlar senin kitaplarına aşık. Fakat hemen hemen hepsi de bilgisayar özürlü. Örneğin yılların gazeteci yazarı Q, ki yaşı 80 olmuştur. Bir gün kendisini yazı yazdığı gazetede, makalesini kâğıda aktarırken gördüm. Kurşunkalem kullanıyordu.

 
"Sen hangi çağda yaşıyorsun Q abi," dedim. "Dolmakalem kurşun kalemi solladı. Daktilo dolmakalem, daktilo karşısında nakavt oldu. Bilgisayar ise hepsini birden tuş etti."

Q bey ne dedi biliyor musun ustam? "Fevzi, hiç kimse beni bilgisayar kullanmaya ikna edemez!"

 
Bir çok yazar böyle... Neden? Nedeni yok. Bu nedensiz nedenin tek izahı var, bilgisayar özürlü olduklarının üstünü örtmek. Sana yanıt veremeyişlerinin de nedeni bu.

 

Bilgisayar kullananların da internet kullanmayanları çok. Güya internet zararlı ekin tarlasıymış. Ve bunlar kendilerini yazar sanıyorlar. Görmeyen, gezmeyen, tanık olmayan yazamaz. Yazsa yazsa kendini yazar. O da bir kaç günde biter.


Oysa internet dünyaya açılan penceredir. Seyahat ederek gezip göremiyorsan, bari dünyaya internet penceresinden bak. Hayır bunu da yapmıyorlar.

Mektup zaten çoktan hakkın rahmetine kavuştu. Bak, işte bunu biliyorlar. Artık kimse kimseye mektup da yazmıyor o yüzden.

***

Öte yandan, büsbütün haksız da değilsin. Kitabı süs olsun diye alıp evindeki raflara koyanlar da yok değil. Okuma özürlü insanlardır, yazar olmayanlarımızın pek çoğu da. Bunun tanık olduğum canlı bir örneğini anlatacağım:


Süleyman Kılıç'ı bilirsin. Slo emmi... Emekli öğretmen. Gaziantep Şehir Tiyatrosunun eski müdürü, yönetmeni. Ekspres'te yazıyordu. Yazı dışında kalan zamanlarını Öğretmenevinde oyun oynayarak geçirir.


Oynayanların yanında oturup oyun izleyenlere "Yancı" denir. Bu yancıların en büyük merakı, yanında oturduğu oyuncunun oyununa karışmaktır. "Onu atmasaydın şunu atsaydın, çekeceğine şunu alsaydın..." gibi. Oyuncunun keyfini kaçırmada birebirdirler bunlar.
 

Slo, yanındaki geveze yancı'yı susturmak için cebinden bir gazete çıkarttı. Ekspres'ti gazete. "Al sen şu gazetedeki benim yazımı oku," dedi. Sonra aralarında şöyle bir konuşma geçti.
 

Yancı: "Senin gazete hani sayfada?"

Slo: "İkinci sayada."

Yancı ikinci yaprağı aramaya başladı.

Slo:  "İkinci yaprak demedim, ikinci sayfa dedim. "Her yaprak ön ve arka olmak üzere sayfadan oluşur koca öğretmen! Gazetelerin ikinci sayfası birinci sayfanın arkasıdır.

Yancı, "Biliyoruz canım," diye bozuntuya vermeden ikinci sayfayı açtı. Bir kez daha sordu: "Senin yazı hangi sütunda?"

"Son sütunda."

'Altta mı üstte mi?"

"Gözün yok mu? Bak, ara bul oku! Ortada...

Slo gösterdi de adam yazıyı bulabildi. Sözüm ona bir iki dakikada okudu. Sonra da sordu: "Eee, bunu neden yazdın ki?"


Sinirlendi Slo. Gazeteyi koca öğretmen arkadaşının elinden çekip aldı. Ayağa kalktı. "Ben yenildim arkadaşlar," dedi. "Hesabı ödemeye gidiyorum. Sonra da defolup evime gideceğim.

Bunca ayrıntıya gerek yok belki ama insanlarımızın okumaya olan ilgisizliklerini göstermek istedim.

***

Ülkelerin her biri ayrı renkte boyanmış bir harita görmüştüm. Çok okuyan ülkeler mavi, orta derecede okuyan ülkeler pembe, az okuyan ülkeler sarı, hiçe yakın okuyan ülkeler ise siyah renge boyanmıştı.


Dünya haritasında, Afrika ülkeleri bile en kötüsünden sarı renkliyken, kara renge boyanmış tek ülke vardı. O ülkenin adı Türkiye'ydi.

Daha ne diyeyim sana ustam. Böyle bir ülkede yazar olduğumuz için ağlasak mı acaba?

Sevgiyle, saygıyla... Esenlik dileyerek.

SUYA DAMLALAR/FEVZİ GÜNENÇ


 


   
2013-10-06
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- Seni çok özledik…
- Alleben'in şirazesi bozuldu
- Simit Aşı