Fevzi GÜNENÇ
|
|||
![]() 1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi? Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Özgür Düşünce ve Tek Kişilik Bir Ordu | |||
![]() Bu derneğin başkanı kimdir bilemem ama başkanın da, yönetimin de, basın sözcüsünün de etkinliklerin de önde gelini odur, bunu bilirim, bunu söylerim. Derneğin geçmişiyle ilgili bir iki söz etmek isterim önce. Hani bir zamanlar bir Türkiye İşçi Partisi vardı. 1965 seçimlerinde16 milletvekiliyle Meclis'e giren bu partinin milletvekilleri, iktidara kök söktürürdü. *** Ben de o partinin üyesi olmuştum zamanında. Şöyle ki, Babam 40 yıllık CHP'lidir. Atatürk devrimlerine, cumhuriyete yürekten bağlılığı vardır. CHP içinde 1965 başlarında Genel Sekreter Bülent Ecevit'in öncülük ettiği ve Genel Başkan İsmet İnönü'nün de desteklediği ortanın solu hareketi, parti yönetiminde anlaşmazlıklara yol açmıştı. Turhan Feyzioğlu'nun başını çektiği bir grup, 1965 genel seçimleri sonrasındaki tartışmalar sırasında, parti politikasına karşı çıktı. 28 Nisan 1967'de toplanan IV. Olağanüstü Kurultayı sonrasında 30 Nisan 1967'de CHP'den ayrılarak 12 Mayıs 1967'de Güven Partisi'ni kurdu Yeni Partinin simgesi kolundu. Bu simge yeni kurulan partiye de, ülkemize de oldukça yakışan bir simgeydi. Tasarlayanlar koyunu özverili bir havan olduğu, etini, sütünü, derisini insanlara sunduğu için seçmişlerdi. Ama halkın, koyun yerine konulduğunu, koyun gibi nasıl istersen öyle güdüldüğü için seçildiği bu simgenin seçildiği yorumu yapılıyordu. Yorumcular haksız da değillerdi hani. Bir ideolojiyle, bir ülküyle değil eş dost ilişkileriyle kurulan bu parti de aldı başını gitti epeyce. Ne yazık ki günümüzde bile halkımızın hala yarıdan fazlası, ülkeyi karanlıklara doğru sürükleyen bir çobanının arkasına takılmakta sakınca görmemektedir. *** Partinin Gaziantep Kuruluşunda İmam Hüseyin İncioğlu başı çekiyordu. Babam da bu zatın içtenlikli dostuydu. Öte yandan babamın 1957 olaylarında, Yozgat mahpushanesinde 44 CHP'li ile birlikte idam istemiyle yargılandığında kendilerini savunan avukatlarıydı bu yeni kurulan Güven Partisinin Genel Başkanı Turan Feyzioğlu. Bu nedenlerle bir gün içinde 'Yani' oluverdi Kırk yıllık 'Kani'. Ben politikaya yeni yeni ısınan birisiydim o yıllarda. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ülkemin çağdaşlaşması için önemli devrimler yapan Kemal Atatürk‘ün partisinde olacaktım elbette. Babamın bu geri dönüşü beni yaralamıştı. Ona: 'Baba,' demiştim. 'Bir insan CHP gibi bir partiden istifa edecekse, daha soldaki bir partiye gitmelidir. Halkı koyun gibi gütmeyi hedefleyen sağ tandanslı bir partiye değil,' diyerek gidip TİP'e kaydolmuştum. *** TİP'li yıllarımda aklımdan hiç çıkmayan bir karşılama var. Partinin önde gelenlerinden Çetin Altan Gaziantep'e gelecekti. Onu Başpınar'da karşıladık. Karşılamaya o zamanlar üç yaşında olan kızım Doğa'yı da götürmüştüm. Bir ara Çetin Altan'la biz, birbirimizin çok yakınlarına düşmüştük. Kızıma 'Bak Doğa, ülkenin kurtuluşunda en büyük adımları atanlardan biridir bu gördüğün insan, onu belleğine iyi kaz,' diyerek onu havaya kaldırıp Çetin Altan'a doğru tutmuştum. Bu manzara Çetin Altan'ı duygulandırmış olmalıydı ki, işaret parmağını gözüne götürdü. Belli ki ağlamaklıydı. Sonra Doğa'ya eliyle bir öpücük gönderdi. Bütün bunları ben dün gibi anımsıyorum. Ne kızım, ne de Çetin Altan'ın kendisi anımsar belki. Ama bende derin izler bıraktığı için unutamadım. *** TİP anlı şanlı yıllarını geride bırakıp adı sadece tarih sayfalarında kaldığında, Gaziantep'te bir gurup boynu bükük TİP'li bir araya gelmeyi akletmişti. 'Artık çoğumuz yaşlandık, birbirimize sahip çıkmalıyız, omuz vermeliyiz diyenler bir dernek kurmaya karar verirler. Adını da 'Özgür Düşünce Derneği' koyarlar. İlk toplantısını sonraki toplantısını da unutamam derneğin. Bizim Zerdalılık diye andığımız, Gaziantep Lisesinin arkasındaki yöredeki Ressam Şaban Pala‘nın yarı resim atölyesi, yarı cafesi olan yerinde buluşmuştuk. 50 kişi kadar vardık. O 50 kişi, kuruluş gerekçesini zaman zaman yerine getirdi. Sonra nasılsa sayıları azaldı. Ama etkinlikleri azalmadı. Neden? Çünkü onların Ali Koçum adında tek kişilik bir orduları vardı. Koçum derneğin hem ayakta kalabilmesi, hem gündemde olabilmesi için pek çok etkinlikler düzenledi. Mütevazı emekli maaşından derneğin kirasını tek başına bile ödediği oldu. Elbette ki bu derneği yaşatma mücadelesini verirken tek başına değildi. Omuzdaşları da vardı. Bunların en başında Abdi Özkara'nın adını anmamak ayıp olur. *** Yaman bir araştırmacı yazardır aynı zamanda Ali Koçum. Helen Genel Yayın Müdürlüğünü yaptığı Yeni Çizgi Gazetesinde her hafta Gaziantep'in geçmişine ışık tutan altın değerinde yazılar yazar. Bununla kalmayıp yılda birkaç kez fotoğraf sergileri düzenler. Çocukluğundan beri merak sardığı fotoğraf çekme işinin ürünlerini Gazianteplilerle paylaşır. Onun Gaziantep'in dünüyle ilgili sergileri büyük kitlelerce izlenerek hayranlık kazanmıştır. Bu güzel dostumuz önümüzdeki günlerde yeni bir sergi açmaya hazırlanıyor: '1970'li yılların Gaziantep'i' adını taşıyacak olan sergiyi sanırım derneğin yeni yerinde izleyeceğiz. Biz size açılıştan önce haber veririz. Siz de erinip gemlemezlik etmeyin. Koçum bunlarla da kalmayıp, yine mütevazi bütçesinden keserek bir de görsel eser kazandırmıştır Gaziantep'e. '50 Yıl Evvel Hoşgörü Şehri Gaziantep' adını taşıyan bu fotoğraf albümü ne yazık ki, kentimizin önde gelen kuruluşlarınca hakkettiği ilgiyi göremedi. *** Sözü nerelere götürdüm. Oysa ben size Derneğin Cuma akşamı verdiği açılış yemeğinden söz edecektim. Yine Ali Koçum ile arkadaşları tarafından düzenlenen yemek, Özgür Düşünce Derneğinin yeni yerinde verildi. Kale altında, Keçehane yokuşunun başı ile Kürttepe'ye çıkan caddenin kesiştiği yerdeki eski bir 'Antepevi'ni restore etmeyi, başaran Koçum ile arkadaşları, o gece konuklarına unutulmaz saatler yaşattı. O şanslı konuklar arasında ben de vardım. Onlara nasıl teşekkür edeceğim, bilemiyorum. Kendilerini ev sahibi olarak gören Koçum, Abdi Özkara, Duran Doğan, Ekrem Ilgın ve üniversiteli genç Özgür Düşünceliler, konukların masasına kuş sütünden özge her şeyi taşıyıp durdular. Derneğin salonu dardı. İnsanlar tıkış-tıkış oturmuştu ama gönülleri geniş olduğundan, bu sıkışıklık kimseyi rahatsız etmedi. Hele yemekten sonra yapılan söyleşiler orada bulunanların belleğinden silinemeyecek kadar görkemliydi. İyi ki varsın Özün Düşünce, iyi ki varsınız özgür düşünceli insanlar, İyi ki varsınız Ali Koçum ile arkadaşları. Ülkemizin düşün yaşamı sizin gibi güzel insanlarla çok daha ötelere ulaşacaktır. SUYA DAMLALAR/FEVZİ GÜNENÇ |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2013-10-09 | |||
|
|||