Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 22 Ekim 2013
Hatice ÖZHAN
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Demokratik Mizah
Demokrasi klinik bir bulgu, siyasi otoritelerce üzerinde deneyler gerçekleştirilen bir laboratuar deneği haline getirildiğinden beridir, birey ile olan irtibatı kesilmiştir. Demokrasinin bireyle bir araya gelişi ancak, pragmatik bir niyet siyasi bir proje ile buluştuğunda söz konusu olabiliyor. Siyasi otoriteler, iktidarlarını güçlendirmek istediklerinde ya da liberal eğilimler kurumsallaştığında demokrasi ve birey hatırlanılır. Ancak hangi demokrasi ve birey? Laboratuarda üretilen mi yoksa insan hakları gereği olandan mı? Elbette ki klinikte üretilen Denek Demokrasidir. Bireyin de buradaki varlığı ve statüsü, demokrasininki gibi denek olmaktır. Bu bakımdan, her ikisinin hak ettikleri anlam ve konumda Gerçeklikte birleşmeleri pek zordur. Bu yüzyıllardır böyledir ve Birey ile Demokrasi yüzyılları bulacak vuslat acısını çekedurur. Ve bizler hep uzaktan bakan olacağız. Çünkü hayatımızın en önemli parçasını, laboratuar camının ardından izler duruma getirildik. Projeye geçirilinceye dek Ona dokunmak yasaktır. Dokunmak içinse maskelerle yanına gideriz. Ve uzaklık arttıkça da, bizler için en fazla görülesi gelen, sadece bir yabancıya dönüştü ve ‘şey'leşti.

Laboratuardaki ‘şey' bir kültür mantarıdır artık. Çoğaltıldı, tatsızlaştırıldı,'kültür'leştirildi. Siyasi otoriteler izin verdikleri an itibariyle, ağzımızın tadını kaçıracak kadar biz ‘kültür'lenebileceğiz. Hâlbuki insan türünün doğumu ile birlikte başlayan en doğal hakkı otoritelerce yapay, plastik; tatsız ve ruhsuz bir maddeye dönüştürüldü. Doğal demokrasi,  kimyası ile oynanmış bir demokrasi şeklinde karşımıza çıkartıldı. Tanımak, ne kadar da zor şimdi. Ona dokunmak ya da tanışmak; hayatımızdaki yerini korumak için heyecan duyduğumuz, emek verdiğimiz demokrasi şimdi ne kadar da yabancıdır bize? Bilhassa Türkiye için, Kürtler için bu yabancılık bir hayli fazladır. Bu ‘yabancı',  Türkiye ve Kürt Toplumundaki yerini fazlasıyla yadırgar.  Aslında, her iki toplumda bu yabancının aralarındaki varlığından rahatsızdır.  Çünkü toplum demokrasi ile tanıştırılmadı. Her iki toplum varlığından bihaber oldukları için bu yabancıyı, klinik camının ardından dahi izlemedi. Bu yabancı da, cama dayanan meraklı gözler arasından her iki toplumunkine hiç rastlayamadı.

Birbirlerinden esirgendiler hep. Hal böyleyken şimdi, siyasi otorite laboratuar aşaması son buldu diyerek demokrasiyi koymuş bir pakete. Almış getirmiş ve önlerine koymuş her iki toplumun. Herkes bir tarif peşindedir, paketteki nasıl bir şeydir diyerek. 'Nasıl bişey çıkacak acep paketten? Bizim gibi bir insan mıdır acep; kulakları gözü, burnu, ağzı var mıdır? Belki de üstün bir varlıktır? Işığı ile nurlanırız' ... Sorular kaygılarla birlikte peş peşe geliyor. Oradaki Arifler bilir içinde ne olduğunu, pek tarife yanaşmazlar. Arif olmayanlar ne yapsın? Arif olmak için görmek ve yaşamak gerekir oysaki. Biz yaşamadık ve görmedik ne yazık ki? Her zaman olduğu gibi şimdi de bekliyoruz. Siyasi otorite elindeki dışı süslü bir paketi,  50 dakikalık bir girizgâhla yavaş yavaş yürüyerek getirdi. Paket açılsın diye 50 dakika bekledik. O dik yürüdüğünü zannede dursun ancak biz girizgâhtaki sendeleyen, yalpalayan yürüyüşüne şahit olduk. Nihayetinde Paketin açılması ile birlikte herkesin ağzı gözü yumuldu. Çünkü Paketin içi, dibindeki küflü tanelerle birlikte bomboştu. Toplum felç geçirdi. Oradaki herkes tahminleriyle, yaptıkları tariflerle yetinedurdular. Meğerse demokrasi Pakette bekletildiği için küflenmiş ve küf ‘ham' etmiş demokrasiyi. Bakteriler belli ki hazım sorunu yaşıyor da midelerinde tutamamışlar da kusmuşlar. Dipteki küflü tanelerde bundan ibaretmiş.

Oradakiler arasında Kürtler pek bir şaşıran değillerdi. Arifler de, ondan mı dersiniz? Bu da var elbette ki. Kürtler, 'Bekletmeyin bozulur çünkü' diyerek çok kere uyardılar. Demokrasi laboratuar konusu, çalışması değildir dediler. Gidin halka sorun, halkla tartışın; halkın evinde, atölyesinde, iş yerinde, kahvesinde, caddesinde, minibüsünde bulun, arayın dediler demokrasiyi. Halkın hikâyesini dinleyin, acılarına, uhdelerine, az olsa da mutluluklarına kulak verin. Dinlediklerinizle yazın ne yazacaksanız! Ne yazıktır ki dinlemediler ve dinlemeyecekler de. Bize buradan, trajik-komik bir mizah kaldı maalesef! En çok düşündürten güldürüyü çiziyoruz, yazıyoruz şimdi. Mizah bizi paklar ancak. Mizah da demokratik bir haktır. Demokratik Mizah yapalım biz de. Kürtler ve Türkiye Toplumu ardınızdan, önünüzden gülüyor size. Demokratik Mizah esprisiyle gülüyorlar. Demokratik Türkiye'yi başaramadınız ancak Demokratik Mizah'ı yarattığınız için gülüyorlar.

Ey AKP, güldürmek sana yakışıyor!




   
2013-10-11
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- Suriye'nin Banliyöleri: Rojavalı Kadınlar
- Halklar İstemezse Savaşlar Olmazmış!
- Medeniyetler İttifakı neden başarılamadı?
- Aram Rojava, hoş geldi!
- Güneşin Evlatları: Rojava ve Mısır