Fevzi GÜNENÇ
|
|||
![]() 1940 yılının şıra zamanında, 1 Eylül Dünya Barış Gününde Gaziantep’te doğmuşum. Öğretmenlik, metin yazarlığı, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik, öykücülük yaptım. Sayısı 50’yi aşan sahne için çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri yazdım. İlgi alanım çocuk edebiyatı. Ama toplumsal olaylara da duyarsız kalamadığım için sıklıkla köşe yazıları yazıyorum. Erişkinler için yazdığım edebi yapıtlarım da var. Bu bağlamda 1991 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü birinciliğini kazandım. Ödüller aldım bir yığın... Ulusal bir gazeteden Emekli oldum. İki çocuğum var. Ayıp olur öbürlerini saymazsam: kendileri için yazdıklarım da çocuklarım değil mi? Dünyanın dört bir bucağındaki sarı, kara, beyaz, kızıl derili olan kimileri kurşunlardan, bombalardan, kimileri açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen düşlerinde bile gülemeyen, daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan, ölen çocuklar öldüklerini bile bilemeyen çocuklar benim çocuklarım değil mi? Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Kurtar Beni Başkanım! | |||
![]() Ben de gidip bir barabellum aldım. Bir sten, bir de pompalı av tüfeği... 'Acaba bunlar yeter mi?..' diye kuşkudaydım. Satıcıya, 'ağır top, biber gazı, kimyasal gaz' olup olmadığını sordum. Varmış, onlardan da aldım. Bol miktarda da cephane edinip eve geldim. Cephaneleri silahlara yerleştirdim. Artık ava hatırdım. Yaz boyunca her türlü haşerat ilacı kullanıp da ele geçiremediğim, o hain düşmanımın artık sonu gelmişti. Beni aylardır kanımı emen bu zalimi yok etmem artık an meselesiydi. İşe pompalı tüfekle başladım. Avımı aradım. Sonunda buldum. İşte oradaydı. Tavana yapışmış hain hain gülerek bana bakıyordu. Tüfeği omzuma yasladım. Elim tetikte. Gez göz arpacık yapıp 'Ya Allah!' diyerek tetiğe bastım. 'Bom!..' Karavana... Düşmanım o kadar atikti ki, ateş alanından bir sıçrayışta kaçmayı başarmıştı. Ard arda ateş etmeyi sürdürdüm. Hiçbir seferinde de ona isabet ettiremedim. Cam çerçeve aşağıya inmişti ama o hala canlıydı. Bu iş av tüfeğiyle olmayacaktı. Öbür silahlarımı denemeye karar verdim. Sırasıyla biber gazı, tazyikli su kullandım. Biber gazı beni de etkilemişti ama umursamadım. Nasıl olsa alanlarda onu yemeye alışmıştık. Tazyikli su ise evi sular seller içinde bırakmıştı. Evin içi dizlerime kadar su içinde kalmıştı. Yine de umursamadım. Yeter ki o alçak düşmanı devirebileydim. Ne gezeeer, o hala yatak odamın içindeydi. Bir perdeye, bir duvara, bir tavana konup duruyordu. Vızıtısı ise kahkahadan farksızdı. Sonunda kimyasal silah kullanmaya karar verdim. Tam bu işi de yapacaktım ki, evimin kapısı kırıldı. Bi dof insan içeriye doluştu. Komşular: 'Ne oluyor Fevzi bey! Delirdin mi!' diyorlardı. 'Evet, delirdim,' diye bağırıyordum. Nereden çıktıysa bir de polis zuhur etmişti: Polis: 'Eller yukarı!' dedi. Ellerimi yukarı kaldırmayacaktım işte! Bunun yerine onarı öne doğru uzattım. 'Silahları yere at!' dedi Polis. Attım. Bir işe yaramamışlardı zaten. Polis şıpında ellerime kelepçeyi geçirdi. Bu mektubu size Bakırköy'den yazıyorum Sevgili Belediye Başkanım. Lütfen evimin civarında bulunan Kavaklıktaki ağaçları, haşerelere karşı son bir kez olsun ilaçlatın. 'Mevsim geçti, artık sivrisinek, üvez olmaz,' demeyin. Bunlar ne mevsim dinliyorlar, ne soğuk. Aksine sıcacık evlere doluşuveriyorlar. Korkarım yumurtalarını da sizin medarı iftiharla hizmetimize sunduğunuz Mânoğlu göletine bırakacaklar. 'Gelecek yaz işimiz daha yaman' demektir bu da. Şimdi sizden bir ricam daha var. Lütfen benim deli olmadığımı, beni sivrisineklerin ısıra ısıra delirttiğini ama bu kadarcık delirmenin bir insanı tımarhaneye tıkma nedeni olmayacağını Mansar Osman beye bildirin. Bildirin de, beni bu zindandan kurtarın. Kurtarın da isterseniz Tayip beye teslim edin. O da artık Hasdal'a mı kapatır yoksa Silivri'ye mi bilemem. Nereye olursa olsun. Oraları her halde Kavaklık civarındaki sivrisinekli evlerden daha güvenlidir. Peşin teşekkürlerimle, saygıyla. SUYA DAMLALAR/FEVZİ GÜNENÇ |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2013-10-13 | |||
|
|||