Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 30 Ekim 2013
Necati KAVLAK
Necati KAVLAK kimdir?
Ben, gökyüzünde ki parlak yıldızları, parmakları arasında tutmaktan hoşlanan, yaşamı ve yaşamayı seven, renklerin her tonunu beğenen, tatların hepsinden lezzet alan bir Âdem’im. Kır çiçeklerine bayılıyorum, papatya, gelincik, burcu burcu kokan kekik ve adını bilmediklerim.. Gül’ün açan her rengi, Kırmızı, sarı beyaz, pembe mor, sihirbaz Favorim! Şapka çıkartır selam veririm önünde… Güzele ve güzelliğe aşığım. Yaşamak ne kadar güzelse, ölümde onun kardeşi olduğuna inanırım. Beyaz ne kadar safsa, siyahta onun kadar asil derim. İşte bu benim hayat felsefem. Ben bu yaşamın bir parçasıyım. Hayata dost olanlara, renkleri karışık sevenlere, sevgiyi paylaşanlara uzattım elimi.. Benden selam olsun elimi sıkanlara...
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Güllü!-1
Güllü, Köroğlu Dağları'nın eteğinde Kıbrısçık ilçesinde bir Romen kızı olarak dünyaya gelmişti!

Çocukluğu, genç kızlığı, küçücük mahallesinde; yöreye has ahşap evde ışık hızıyla yoksulluk içinde geçti.

Ne okula gidebildi ne de okuma yazma öğrendi. Romen kızı olmanın ezikliğini duydu her zaman.

İlçe de zaten birkaç hane Romen vardı. Hepsi bir mahallede toplanmış, komşu evlerde yaşıyordu.

Güllüde her Romen kızı gibi, fal bakıyor bohçacılık yaparak aile bütçesine katkıda bulunuyordu.

Allı güllü şalvarı, pazenden elbisesi ile fark ediliyor, her geçen gün güzelliği yaşıtı erkeklerin dikkatini üstünde topluyordu.

Güllü 18'ine bastığında komşusunun oğlu Mehmet onu sevdiğini bir köy yolunda ulu orta söyleyiverdi.

Şaşırmıştı Güllü!

Mehmet'ten hiç böyle bir şey beklemiyordu.

Kardeş değillerdi ama kardeş gibi büyümüşlerdi. Cevap vermekte zorlandı. Yüzü kızardı, eli ayağı titremeye başladı.

Mehmet'in yüzüne bakmadan biraz oturalım mı diye sordu, o zaten hazırdı! Stabilize yoldan çıktılar, bir çam ağacının gölgesine çöküverdiler.

Mehmet heyecanlıydı. Güllünün ne diyeceğini merak ediyor, onunda eli ayağı birbirine dolaşıyordu.

İkisi için de Zaman durmuş, dünya dönmez olmuştu.

Güllü dudaklarının kuruduğunu, susuzluktan dilinin damağına yapıştığını hisseti, heyecanını bastırmaya çalışarak, Mehmet ben susadım diyebildi.

Mehmet, Gülü'nün gözlerinin içine baktı, içeceğin su olsun der gibi sessizce kalktı, elini ona uzatarak

ayağa kalkmasına yardımcı oldu, birlikte SERKE Deresi'ne doğru yürüdüler.

Dereye gelince ikisi de diz çöktü, suyun üzerine uzandı, akan suya ağzını gömerek kana, kana içtiler.

Sonra derenin kıyısına oturup havadan sudan konuşmaya başladılar. Serke Deresinde yaşayan balıkları izlediler. Güllü kendini toplamış, ne diyeceğini hesaplamıştı.

Gözlerini Mehmet'in yüzüne çevirdi: ne zamandan beri beni istiyorsun diye sordu. Mehmet, nasıl anlatsam bilmem ki diye söz başladı.

 Hani çocukken sokakta sek sek oynadığımız günleri hatırlıyor muzun? Taaa o günlerden beri ben seni seviyorum. Bir türlü sana açılmaya cesaret edemedim. Bir de bana hayır dersin diye çok korktum çok dedi.

Güllü budala biz hep bir birimizi düşlemişiz! Bu güne kadar neden söylemedin?

 Yavaş yavaş kalktılar, el ele tutuşarak tekrar yola geri döndüler.

Zaten Nadas Köyüne yaklaşmışlardı. Hızlı adımlarla yürüdüler, köyde birkaç gencin falına baktılar, beş-on yumurta, bir tavuk ve bir miktar bulgur toparlayıp akşam olmadan evlerine geri döndüler.

Mehmet olup biteni Annesi Pembe'ye Güllüde kendi annesi Zarafete heyecan içinde

Anlattı.

İki aile de çocuklarının karanına karşı çıkmadı. Hatta bunu bekliyorlarmış gibi makul karşıladı.

Mademki çocuklar birbirini seviyordu, onlara onların yuvasını kurmak düşerdi.

Öyle de yaptılar. Romen gelenekleri neyi gerektiriyorsa bir bir yerine getirildi.

Kız istendi,

Nişan, Kına, Düğün ardı ardına yapıldı.

Folklor oynandı, türküler söylendi. Güllü'  düğününde oryantal yaptı, folklor oynadı.  Kıbrısçık' Türkülerinden 'Mezerlikte gezerim Çıkı çıkı buldum çözerim, Ben âlemden güzelim, Niçin bekâr gezerim! Sarıçam sakızı alınmaz, Koca adama varılmaz, Koca adamın çocuğu, Kucağa da alınmaz' türküsüne eşlikte etti.

Gece ilerleyip düğün bitince, gelenek olduğu üzere damadı gerdeğe yumruklar arasında soktular.

İki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş! Atasözü güllü ile Mehmet için söylenmişti sanki.

Fakirlik ve yoksulluk ikisinin de kaderiydi, fakat Mutluluğuna engel olamamıştı.

Güllü ile Mehmet tencerede pişiyor, kapağında yiyorlar; mutlu mesut geçinip gidiyorlardı.

 Hayattan pek çok beklentileri olmadığı için mutlu görünüyorlardı.

Evliliklerinin üzerinden aylar, yıllar göz kamaştıran bir hızla arka arkaya gelip geçti. Dünya ne hızlı dönüyor, günler ne çabukta geçiyordu?

 Evliliklerinin üzerinden seneler geçmişti ama Gülü'nün daha bir çocuğu bile olmamıştı.

Aile bireyleri bunu dert etse de Mehmet Güllüyü seviyor, çocuk olup olmamasını çok önemsemiyordu.

Bir gün Mehmet eşini evde bırakıp köylere işe çıkmış, Güllü evde kalmış, bahçeye kazan kurmuş, çamaşır yıkıyordu.

 Eteğini toplamış, şalvarını dizinin üstüne kadar çekmişti. Tülbendi başından boynuna düşmüş, entarisinin düğmeleri çözülmüş, göğsü fistanın altından fırlamıştı. O kendinden geçmiş çamaşırları tokaçlarken Mehmet'in üvey abisi Kamil Kır atıyla geldi. Güllüyü bahçe de o halde görünce, içi gıcıklandı; Güllü'ün çamaşır yıkarken ki seksi hali Kamil'in aklını başından aldı.  Acele atan indi, uçar gibi kendi odasına gidip pencereden Üvey kardeşinin karısını odasına çağırdı.

Güllü ağabey dediği Kâmil'in evine her zaman girip çıkıyordu. İşini bıraktı, üstünü başını topladı, başını örtü ve gitti.

Kamil güllü gelir gelmez hiçbir şey demeden ona sarıldı,  gözü kızarmış arenada matador kovalayan boğa gibi burnundan soluyordu.

Güllünün direnmesi yalvarması para etmedi. Kamil Ona zorla sahip oldu. Kimseye söylemesi için de ölümle tehdit etti.

Kamil'in tecavüzü, Güllü'ün yoksul fakat mutlu evliliği üzerine karabulut gibi çöktü.

Şalvarını tonlayıp çamaşır yıkadığı yere geldiğinde beyninde fırtınalar kopuyor, yüreği kan ağlıyordu.

Ne yapacağına bir türlü karar veremedi. Önce yarasını yüreğine gömmek, Eşine söylememek gerektiğini düşündü. Mehmet duyarsa olacakları biliyordu.

 Aile içinde kan akardı kan!

Sustu, neşesizliğini, yüzünün solgunluğunu rahatsızlığı ile ifade etti. Kan kustu, kızılcık şerbeti içtim dedi.

Ser verdi sır vermedi.

Lakin mutluluğu üzerine düşen kara bulut bir türlü dağılmıyordu. Kamil ne zaman yalnız yakalasa Güllüyü tehditle ona sahip olmaya devam etti. Olacak gibi değildi. Bu olay daha fazla gizli kalamazdı.

En sonunda dayanamadı Önce Mehmet'in öz, Kâmil'in üvey annesi Pembe'ye durumu anlattı.

Pembe beyninden vurulmuşa dönmüştü.

Akşamı zor etti.

Mehmet gelir gelmez onu yanına çağırdı! Olup biteni önce annesi anlattı sonra da Güllü teyit etti.

Bir plan yaptılar!

Kamil Aile namusuna tasallut etmiş, ailenin namusunu iki paralık etmişti. Cezasız kalmamalıydı.

Kamil öldürülecekti, ama nasıl?

Bir tuzak hazırladılar, Güllü tuzağın ucunda yemdi.

Güllü Kâmil'i Nadas köyü kırsalına daha rahat ve uzun süre beraber olmak için davet etti!

Mehmet, Pembe, zarafet,  olay yerine pusu attı.

Güllü planı eksiksiz uyguladı kendi erken çıkıp nadas köyü kırsalına gitti.

Kamil Yazıca köyüne saman almaya gidiyorum diye Kır Atına bindi, nadas köyü kırsalına Güllü ile buluşmaya doludizgin koştu.

Mevsim kış sonu, ilkbahar başıydı. Yerde ki kar, yer yer erimiş, alca bulaca bir örtü doğaya renk katmıştı.

Güllü taşların arasında Kâmil'i beklerken, Kır At'ın sırtında Kamil kırmızı görmüş bir boğa gibi göründü.

Gülü'nün yüzünde sahte bir gülümseme, içinde alacağı intikamın ateşi vardı.

Kamil Attan indi, susuz kalmış bir boğanın göle abandığı gibi Güllüye sarıldı, alaca karın üzerinde, kuş tüyü yatakta sevişir gibi birlikte yuvarlandılar.

Kamil şehvetten burnundan solurken, Mehmet ve yanındakiler ortaya çıktı, Kâmilin başına kalın bir sopa ile vurdu ve onu bayılttı.

Sonra sicimle elini arkasından bağlayıp yere yatırdılar. Yüzünü, karla ovarak ayıltılar. Önce olup biteni, kendisi hakkında verdikleri ölüm cezasını yüzüne açıkladılar.

Sanığın yalvarması, şeytana uyduğunu, pişmanlık duyduğunu söylemesi cezasını hafifletmeye yetmedi. Güllü öfkesi geçene kadar Kâmil'e eline ne geçirdiyse vurarak intikamını aldı, öfkesini kinini hafifletmeye çalıştı.

Sonra Mehmet tabancasını çıkarttı Üvey Abisinin Ensesine iki el ateş ederek ölüm cezasını infaz etti.

İnfaz tamamdı ya sonrası?

     .../...


   
2013-10-28
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- Güllü-2
- Eskiye Rağbet Olsa???
- Alıp Aynayı Baktın mı Güzelliğine?
- İnsanın Kimyası
- Bu kadınlar bizim mi?
- Yağmur Ormanı ve Sefil Maymun!
- Sevemeyen Erkek Kadını Döver
- Beydeba'dan Bir Hikaye...
- Yalan Söyleyeni Allah Sevmez!
- İstanbul'un Adı 'Şehri Kostantin'...
- Bir saatlik nikah!
- Olimpiyat Ateşi
- 8-9 Eylül!
- Mehmetçiğin suçu ne?