Dilek EJDER
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Dilek EJDER kimdir? ARAŞTIRMACI YAZAR, AFORİZMACI, RESSAM, BESTECİ VE ŞAİR; Zemherinin Kardeleni Sarıkamış'ta 31/ 12/ 1973 doğdu Ejderin Kızı; O tam bir sentez avcısı olduğu için Türkiye'nin hemen hemen her tarafını kaçış karış gezdi ve gördüğü tüm memleket tablolarını yüreğinin duvarlarına astı ve belleğine kazıdı. Altmışa yakın yazar ve şairler derneğine üye olup, birkaç yazar ve şair derneklerinin yöneticiliğini de yapan yazar çeşitli faaliyetlerde ve sosyal aktiviteler de hep başarı göstermeye çalıştı. Uluslararası analiz yolculuğu ise Amerika, Almanya, Dubai, Fransa gibi yerlerde soluk almıştır. 5 yaşında kalemiyle tanışan yazar, sonradan yazar olmak için değil elbet, edebiyatın mutfağından geldiği için pişirmiştir kendisini. Sadece kral değil ona göre bütün halk çıplaktır bazen ve krala çıplak olduğunu haykıran o çocuk gibidir her dem. Eserleri; Zemherinin Kardeleni Sarıkamış. Şehitlerin Ölmedi ki Türkiyem. Töre Esaretinde Aşk. Doğuda Kız Türkiye de Kadın Olmak. Ah Gülizar. Vee çok yakında sürpriz |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sadece Kral Değil Bütün Halk Çıplak (1) | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Çocukken kesilmiş biletim bir tren yolculuğuna, o trene bindiğimde, nereye diye soramayacak kadar sorusunu bilememişim hayatın. Cevaplar ise, hayat yolculuğunun ömür treninde giderken, başımı trenin penceresine yaslatıp seyretmelere kalmış. Zaten öyle değil midir yaşanılan ve seyredilen hayat? Dediğim gibi;
'Hayat kendini insanlara yaşatarak tanıtmaya mecbur, insanlarsa, hayatta her şeyi kaybederek öğrenmeye mahkûm.' Ve diyorum ki, böyle olmamalıydı, kaybederek değil, görerek ve seyrederek artı olmalıydı öğrenmeler. Yolculuğunda olduğum trenin camından dışarı baktığımda neler mi gördüm? Neler görmedim ki! Hayatın gerçek bir film sahnesi olduğunu, bu sahnede herkesin bir rolü ve rollerini nasıl oynadıklarını gördüm! Bu oyuncuların sadece kendi rollerini ezberleyip oynadıklarını, film içindeki diğer oyuncuların rollerini bilmediklerini ve seyirci olarak hepsinin tek tek rollerini nasıl oynadıklarını gördüm. Çünkü benim hayat içindeki rolümse tamamen seyirci olmaktı. Televizyon ekranlarında oyuncu az, seyirci çok, hayat içindeki oyuncular çok, seyirciler yok denecek kadar az. Ve bu azınlık içindeki ben, Dilek EJDER 'Kral Çıplak' diye bağıran o çocuk oldum hep. Masalın kahramanı çocuk Kral'a sesini duyurdu da. Günümüzde sadece Kral değil, çıplak olan halka sesimi duyuramamanın yorgunluğuyla içimdeki öfkelerimin atını her ne kadar şahlandırıyorsam da o kutsal Sarıkamış ve Çanakkale dağlarına ve doğrulara; doğrular o kadar az takılıyor ki gözlerime. Hani vardır ya Kralı giydirdiğini söyleyip, Kralı çıplak bırakan medya ve bazı köşe yazarları ve terzisine güvenen, giyindiğini zannettiği kıyafeti çok beğenen, çıplak olduğunun farkında bile olmayan bir halk... Manevi ve ahlaki değerlerimizi yanlışlara yönlendirerek, gençliği ahlaki değerlerden koparıp ve bu kez kendi yarattığı yanlışları topa tutarak çevrimli haber yapan haberci ve köşe yazarlarına, 'Kral Çıplak!' diyen çocuklar, seslerini kör mantığın, karanlık düşüncelerin ve cehaletin kalelerinden duyuramaz oldular. Ve bu kadar batkın yanlışlarının içinde kalan, değerlerinin ellerinden tutamayacak kadar eksileriyle kendilerini çağdaş ve medeni zanneden zihniyetler bilmezler ki; Duvar yarıdan sonra örülmez, duvar temelinden örülür, temelinde örülmeyen ve temelini tutmayan duvar yıkılmaya mahkûmdur. İnsanlar tabii ki çağdaş ve ilerici olmalı ama manevi değerlerine sahip çıkmadan çağdaşlığa adım atıyorlarsa, bilsinler ki cehaletin enkazında kalacaklardır. Kendinden eksi veriyorsan çağdaşlığa, o halde artı sende değildir. Eğer kişilik duvarında taşları yerine uygun oturtmamışsan, o halde kişilikte, kişi de sende değildir. Olmamalıydı bu halka istediği kıyafeti giydiren terziler. Avrupanın Türklere, büyük şehirlerin küçük şehirlere, illerin ilçelere, ilçelerin köylere, köylerin mahallelere mükemmeliyetçiliği oynayıp sonrada küçümsenen toplumlar, büyük toplumlara alkış tutmaya mahkûm bırakılma malıydılar. Doğru bildikleri yanlışları empoze etmeye çalışan düşünceler bilmeliydiler ki, oynayarak değil, eğer kişiliklerinde mükemmel iseler, mükemmeldirler. Yolculuğunu yaptığım hayat treninin penceresinden şimdilerde ölen insanlığı, yaşayan küfürcü sözde aydın insanları seyrederken asıl insanlığın yargıladığını görüyor ve irkiliyorum. İnsanların bir virüs gibi insanlığı kemirdiğini, artık gözlerine kadar yalanla dolu olduklarını görüyor ve en çok da buna haykırıyorum. Böyle değildi bizim çocukken tanıdığımız insanlık. Böyle soğuk değildi bizim çocukken tanıdığımız o kıpır kıpır mutluluk. Mutluluk, insanları sevdiğin sürece senindi. Tıpkı bir ayna gibi yansımaydı, hayata, insanlara gülerek baktığın gibi bakıyordu sana da. Mutluluk, aynalara bakıldığında kişilerden önce gösteriyordu kendilerini insanlara. Oysa şimdi o aynalarda birçok kare kırılıp tuzla buz oldu, birçok kare yozlaştı medeniyet insanlığa dair. Giderek yozlaşan manevi değerlerinden kopmuş, bırakın akraba ilişkilerini, artık aile bağlarının dahi olmadığı bir toplum olduk ne yazık ki ve ben en çok ta çocuklara üzülüyorum. Neden mi? Artık içinde kin, nefret, kıskançlık tohumları taşıyan bir toplumuz. Hani ilaçların üstünde; 'Çocukların ulaşamayacağı yerlere koyunuz' diye yazarlar ya, biz o ilaçları çok yükseklere, çocukların erişemeyeceği yerlere koyarız, böylece çocuklarımız ulaşamazlar. Yalnız, içimizdeki kin ve nefret duygularını her ne kadar yüreğimizde en gizli saklı ve en yüksek yerlerde saklasak ta, çocuklarımız gözlerimizin içine bakarak alıyorlar! Çocuklarımızın yüreklerine sevgi tohumları ekmez isek, yarın çok geç olabilir. Bizim çocukluğumuzda imkâansızlıkların teknesindeidik. Paylaşımcılıklarımızla hayat teknesinin küreklerini çektik ve çok ta mutluyduk. İmkâanın merkezinde, bırakın hayat küreklerini çekmeyi, doğuştan yüzme imkâanı olan halk mutsuz; çünkü paylaşım ve insan sevgisi yok. Anlamıyorum hayatın, yaşamın, insanların, doğruların ve yanlışların seyircisi ben Dilek EJDER ve benim gibi azınlık içindeki 'Kral Çıplak' diyen Dilek EJDERLER ya biz tek bir insanın bir adım ilerisinde değil de, bütün bir toplumun arkasında kalmışız demektir, ya da birçok ülkenin çok gerisinde kalan toplumsal düşünceleri arkamıza almış, beynimize sırtlanmışız demektir. Benim kisi, değerlerinden koparak, yanlışları çağdaşlık diye hükmeden terzisine güvenen halka 'Hayır, Sadece Kral Değil, Bütün Halk Çıplaktır Bazen!' diye naçizane bir sitemdir! Takdir sizin. Dilek EJDER |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
2013-11-04 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||