İnsanlar birbirlerini insan oldukları için önemserdi. Birbirlerine değer biçerken; vefayı, samimiyeti, merhameti ve sadakati göz önünde bulundururdu.
'Yaratılanı severim Yaratan'dan ötürü' düsturunca sevilir, güzellikler gözlerdeki manalarda aranır ve bulunurdu da.
Yolda birbirine selam veren dostlar karşısındakine 'Şık-rüküş, ya da pahalı-ucuz kıyafetler giymiş diye bakmazdı. Çünkü onların değerleri yürekleriyle ölçülecek kadar manalar içerir maddiyatla karşılık bulmazdı.
Zarif, kadirşinas davranırlardı komşular birbirlerine. Kendisinin var, komşusunun yok ise sadaka değil hediye üslubuyla paylaşırlardı var olan nimetleri. İnfak eden verdiğiyle övünmez, verdiğini ihtiyaç sahibinin gözüne sokmaz sadece Allah için vermenin iç huzurunu yaşardı.
Kimsenin kimseye üstünlük taslama ya da diğer tabiriyle hava atma derdi yoktu. Çünkü samimi gönüllerde riya barınmazdı. Birbirinin yitiğine ortak hüzünlenirdi yürekler. Eksiği gidermek için imece yapılır herkes eşitlenirdi.
Eskiden iyi insandık biz!..
İhlâsla ve tevekkülle yaşardık, ihtiras bizden uzaktı. Sırtımızdaki elbise bizimle değer kazanır, markalarla kalite ve kıymet bulmaya çalışmazdık. Büyük ve derin kişiliklerimiz vardı, gurur dolu riyakâr hallerimiz yoktu.
Şahsiyetlerimizi maddiyatçı değerlerle değil inancımızla şekillendirmiş, onu kaybetmenin en büyük hezimet olacağını benimsemiştik. 'Şahsiyeti olmayanın hiçbir şeyi yoktur'(Necip Fazıl) Şiarı silüetimize nakşolmuştu.
Ve şimdi tüm bunları mazide kalmış bir anı gibi hatırlamaya çalışan bizler...
Geçmişe bakarak geride kalan güzelliklere hayıflanıp ama yine de hırsla geleceğe koşan biz zavallılar!..
Belki bir kıpırdanma olur yüreklerimizde diye haykırmak ve hatırlatmak istedim:
Eskiden iyi insandık biz!..
|