Mehmet Celal SAVAŞKAN
|
|||||||||||||
![]() İnşaat Yüksek Mühendisi Email: [email protected] |
|||||||||||||
YAZARIN SAYFASI | |||||||||||||
İstanbul'un Trafiği Çökerken... | |||||||||||||
![]() Kişilere keyfine göre inşaat yapma hakkı tanıyan, Türkiye'ye has, başka hiçbir ülkede olmayan, gecekonduculuğu temel almış bir imar düzenlememiz var. Buna göre, iskana açılacak mahaller, parsellere bölünüyor. Düzenleme yapılırken, yeşil alanlar, okul ve ibadet yerleri gibi sosyal sahalar ayrılıyor ve kalan kısım küçük parseller ile sahiplerinin inşaat yapımına hazır hale getiriliyor. Yani bir anlamda, yasal gecekondu mahalleleri için alt yapı sistemi kurulmuş oluyor. Küçük parsellere arsa sahipleri veya kat karşılığı anlaşılan yükleniciler tarafından binalar yapılmaya başlanıyor. Şehircilik adına, çözümsüzlüğe giden yol da bu noktada başlamış oluyor. Çünkü parseller birbirinden farklı zamanlı inşa ediliyor. Yıllar geçtikçe iskan ve talep artışlarını karşılamak için eski yapılara ilave kat veya emsal verme ihtiyacı doğuyor. Eskiden yeniye doğru binalar birbirinden yüksek yapılıyor. İmar yönetmeliği bu hali ile çok geri ve vizyonsuz bir sisteme oturtulduğu için kimsenin 10yıl sonra 2tane arabası olabileceği, insanların parklarda koşup dolaşmak ihtiyacı olacağı, kişi başına kaç metrekare yeşil alan düşeceği, kimsenin metro, tramvay gibi toplu taşım araçlarına binmesine gerek olacağı veya bir meydan olması gerektiği düşünülmüyor. Sürekli binaların kat ve emsalleri arttırıldığı için yaşayan kişi sayısı da artıyor, okullar, belediye hizmet binaları, hatta vezneler bile yetersiz kalıyor. İskan artıp mahalleler-semtler ortaya çıkmaya başladığında da yine Türkiye'ye has ve başka ülkelerde görülmeyen; dolmuş, özel halk otobüsü gibi geçici ve pahalı çözümler bulunmaya çalışılıyor. Sokak aralarına haftalık pazarlar kuruluyor. Bir babayiğit arsa bağışı yaparsa, mahalleye yeni bir okul yaptırılabiliyor. Bugün İstanbul'da trafik ilerlemiyor, yollar gibi kaldırımlar da son derece dar ve yetersiz, bir tarafı esnaf tarafından işgal edilmiş vaziyette kullanıma kapatılıyor. Trafiği rahatlatmak için yollar tek yöne çevriliyor ama yine yetmiyor, tabi ki yolların sağ şeritleri paralı otopark olarak değerlendiriliyor. Bu uygulamaları da Türkiye'den başka hiçbir yerde göremezsiniz. İmarın hiç olmadığı gecekondu alanları da aynı bu şekilde mahallere dönüştü. Yürüyerek gidilen sokaklar, hiç genişletilmeden zamanla ana arterler halini aldı. O nedenle imarlı yer de, gecekondudan tapulandırılmış mahallede de birbiri ile aynı sorunları yaşıyorlar. Kısacası, bugüne gelindiğinde İstanbul şehrinin ulaşım ağı (ağsızlığı) çöktü. Yakında Ankara ve diğer şehirlerimiz için de benzer haberler gelmeye başlayacak. Çünkü son 40 senede Türkiye'nin tamamı, gecekondu-imar düzenlemesi ile şehirleşti. Bugün İstanbul'a metrolar inşaa ediliyor, geç kalınsa da çok doğru bir yatırım metro ama üzerindeki şehir planlı olmadığı için metroların da etkin çalışmayacağını görmemiz gerekiyor. Yani, kanımızca plansız şehrin metrosu da toplu taşımaya çare olamayacaktır. Çözüm parsel bazlı bireylere kendi inşaatını yapma hakkı tanıyan sistemin tamamen kaldırılmasıdır, insanların kentsel dönüşüm çerçevesinde, mesken-ticaret ve alışveriş- iş ve çalışma-eğitim-sanayi-park ve kent ormanları gibi ayrı sahalara yönlendirilmesi, bu sahaların da birbirine hızlı ve kolay ulaşım ağı ile bağlanmasıdır. Ortalama bir parsel minimum 125 x 250 metre olmalıdır, yani yaklaşık 30 dönüm. Bu şekilde gecekondu şehirler modern yaşam alanlarına dönüştürülmelidir. Kentsel dönüşüm böyle olmalıdır. Bugünden başlatılabilirse İstanbul ve Türkiye'nin diğer şehirleri ancak 20yıl sonra ulaşım sorunlarını çözüp, geleceğe hazır hale gelebilir. |
|||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||
2013-11-11 | |||||||||||||
|
|||||||||||||