Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 30 Ağustos 2014
Ali SOYLU
Ali SOYLU kimdir?
Ali Soylu Elazığ’ın Baskil ilçesinde doğdu. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. Drexel Üniversitesi’nde master, Temple Üniversitesi’nde doktora yaptı. Oklahoma'da Cameron Üniversitesi'nde ders vermektedir. Yakinda Ankara'da ipek Üniversitesi'nde çalişmaya baslayacak.
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Adalet Bunun Neresinde?
Kelimelerin anlamı zamanla değişime uğrar, anlam yitirir, kapsamları daralır. Yıllar geçtikçe, nesiller değiştikçe yeni kelimeler ortaya çıkar, bazı eski kelimeler ya anlam daralmasına uğrar, ya ölür ya da onlara farklı anlamlar yüklenir. 'Adalet' de bu kelimelerden biri. 'Adalet'in lügat manası; zulüm etmemek, hak sahibine hakkını vermek, haksızları terbiye etmek olarak verilmektedir.

Günümüzde adalet denince, adaletin tecellisi için varolan 'hukuk' akla geliyor. Hâlbuki hukuk, yasa ve kanunlar manzumesinden oluşmuş bir araçtır, bir mekanizmadır. Bu mekanizmanın çarkları devletin salahiyetinde, savcı, hâkim ve mahkemeler eliyle döner. Bu yüzden bir devletin 'hukuk devleti' olmasına çok önem atfedilmiştir. Mesela Anayasamız 'Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ' der. Peki, bu yeterli midir? Böyle demek ya da mevcut yasaları uygulamak adil olmak için, adaletli davranmak, adalet dağıtmak için yeterli midir?

Bir toplumda adaletin varolabilmesi için o toplumun topyekûn adil olması gerekir. Yasa yapıcısından toplumun her birey ve kurumuna kadar herkesin hakkaniyet, merhamet ve vicdani duygu ve saikiyle hareket etmesi ve karar vermesi gerekir. Mesela siz Meclis'ten bir yasa çıkarırsınız, hâkimler o yasanın amir hükmüne göre karar vererek devletin bir 'hukuk devleti' olduğunu gösterebilirler. Ancak bu mevcut yasa ya da kanun gereği alınan karar bir zulme, bir haksızlığa sebep olmuş olabilir. Nitekim geçmişte çıkarılan keyfî kanunlarla (Kılık Kıyafet Kanunu gibi) sayısızca insan zulme uğradı. Şapka takmadığı için asılanlar, namaz kıldığı için işten atılanlar, sakallı ya da başörtülü olduğu için okuldan atılanlar sözde hukuk devleti olmanın eseri değil miydi? Adalet bunun neresinde?

Adalet hukuku da içine alan kapsamlı ve mukaddes bir kavramdır. Bir toplumda sadece iyi bir hukuk sistemiyle değil, aynı zamanda toplumu oluşturan tüm bireylerin başta insan ve hayvan olmak üzere tüm canlıların hayatına saygılı, vicdanlı, merhametli ve adil olmasıyla adalet sağlanabilir. Hz. Ömer (RadiAllahu Anh) 'Adalet mülkün temelidir ' derken, bu üç kelimelik cümlede insanlığa büyük bir ders vermiş, içtimai hayata müteallik mühim bir noktaya dikkatleri çekmiştir. Bir hukuk devleti olan ülkemizde devletin mahkemeleri eliyle her türlü zulme uğrayan Bediüzzaman, Sözler eserinde 'Adalet ise, raiyyetin hukukunun muhafazasını ister; ta hükümetin haysiyeti saltanatın haşmeti muhafaza edilsin' der. Ancak raiyeti olduğu devlet hukukunu muhafaza edememiş, aksine Bediüzzaman'a zulmetmiş, hapishanelerde 27 yıl tutarak adaletsizlik yapmıştır.

Vaktin siyasileri ve idarecilerinin keyfî ve zalimane tutumları karşısında Bediüzzaman şu mısraları kimbilir hangi hapishanede yazmıştır; Zaman olur zıd, zıddını saklarmış. Lisan-ı siyasette lâfz, mânanın zıddıdır. Adâlet külahını zulüm başına geçirmiş. Hamiyet (gayret-milleti için) libasını (elbisesini), hıyanet ucuz giymiş. Cihad ve hem gazâya (savaşa), bâğî (isyan) ismi takılmış. Esaret-i hayvânî (hayvanca tutsaklık), istibdâd-ı şeytanî (şeytani baskıya): hürriyet namı verilmiş. Zıdlarda emsâl olmuş, sûretlerde tebâdül (karşılıklı degişmek), isimlerde tekabül (tezat), makamlarda becâyiş-i mekânî (makamlar yer değiştirmiş). (Lemaat)

Allah'ın Adil sıfatının yeryüzünde tecellisine sadece hâkimler ve savcılar değil, hepimiz birey olarak, birer lem'a birer katre, birer damla gibi mazharız. Bu mazhariyeti, şahsi menfaatlerimiz için, siyasi güç ve emellerimiz için elimizle itersek zulmetmiş oluruz. Husussan yasa yapıcıların ve devlet gücünü kullanarak karar verenlerin adil olmak için azami gayret sarf etmeleri gerekir. Düstur-u nübüvvet, 'kuvvet haktadır, hak kuvvette değildir ' der, zulmü keser adaleti te'min eder. Ülkemizde ve yeryüzünün her köşesinde adaletin yayılması, zulmün son bulması için her bireyin bu düstura riayet etmesi elzemdir, bir sorumluluktur.

Aksi hâlde Anayasa'da 'bir hukuk devletiyiz' demekle adil olunmaz, muhtaç olanlara adalet dağıtılamaz. Bir tek kişi de olsa rızası olmadan hakkını yemek, zulmetmek adaletsizliktir, hukuki de olsa hukuksuzluktur.

Bu yazi 
Taraf'ta- 09.12.2013'de yayimlandi

   
2013-12-11
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları
- Çankaya'nın Köpekleri ve Suriyeli Mülteciler
- Yaşanan ahlakî dilemmada oy kullanmak